Emin Çölaşan bu kıyağımı hiç unutmasın; yeni
gazetesindeki sütununda sorup cevabını alamayacağını sandığı "Yabancı diplomatlar ve ABD'yle iş tutan gazeteciler kim?" sorusuna burada
cevap veriyorum çünkü.
Hürriyet'ten ayrıldı diye kendisini
ihmal mi edeceğim? Sahibinin öğrencilik günlerindeki bağlantıları sebebiyle "
Cemaat medyasının muhalefet ayağı" olduğu söylentisi yaygınlaşsa da,
Sözcü önemli bir gazete...
Hepimiz gibi
Emin Çölaşan da Wikileaks belgelerinden hareketle bazı meraklara kapılmış. "Acaba kimler
yabancı diplomatlarla yiyor içiyor, kimler başka ülkelere 'minik kuşluk' yapıyor?" merakına... "Minik kuş ayarlamanın yöntemleri nelerdir?" sorusuna verdiği cevapları sütunundan aynen aktarıyorum:
"1- Seçilen kişinin ayağına gidilip sohbet edilmesi. Bu, en
ucuz yoldur. Seçilen kişi iktidara yakın veya karşı olabilir. 2- Seçilen kişi veya kişileri, diplomatlar aracılığı ile lüks restoranlara davet edip karınlarını doyurmak. Orada birkaç kadeh
içki eşliğinde ağızlarından laf almak. 3- Seçilen kişileri Büyükelçilik veya Büyükelçilik konutunda ağırlayıp yemek yedirmek, o ortamda samimi (!) sohbetler oluşturmak. 4- O kişileri avantalı ve beleş, uzun veya kısa süreli yurtdışı
gezilere davet edip, ekmek elden su gölden ağırlamak. En lüks otellerde yatırmak, en güzel yerlere götürmek, değerli armağanlar verip kafakola almak. 5- İçlerinde
satılık olanlara, kişisel ya da kurumsal hesaplarına 'Burs,
yardım' vesaire gibi isimler altında açıktan veya gizli para yatırmak... Ya da paraları elden vermek."
Kendisine kıyağımı, yukarıda altlarını özenle çizdiğim iki 'minik kuş ayarlama yöntemi'nin ağına kimlerin düştüğünü sergilemekle yerine getirmiş olacağım...
İlk olarak, kimin lüks lokantalarda buluşup diplomatlarla yemek yediğine dair bulgumu açıklıyorum. Tanıdığımız bir yazar bu kendisini 'ifşa' eden... Okuyalım:
"Birkaç gün önce bazı gazeteci arkadaşlar ve
Ankara'daki yabancı diplomatlar birlikteyiz. Bir diplomat cebinden bir kâğıt çıkarıp 'Lütfen okuyun, bunu size getirdim' dedi. / Okudum, önce
şaka zannettim. Ciddi olduğu ortaya çıkınca şaşırdım.
Gazeteciler, diplomatlar, okuyan herkes gülmeye başladı. Bir başka diplomat, 'Aynı yazı bizim büyükelçiliğe de geldi, bizden devlet sırlarımızı istiyorlar' diye alay etti."
Bir belediye başkanlığı tarafından Ankara'daki yabancı misyon şeflerine yazılmış yazıyı aktarırken yapıyor ifşaatını 'yabancı diplomatlarla birlikte olduğunu' ağzından kaçıran yazar...
Kim mi o? Hiç yabancımız değil: Emin Çölaşan... 28
Mayıs 2003 tarihli yazısı Hürriyet arşivinde duruyor.
* * *
Türk medyasında ABD'nin değişik devlet birimlerinin davetiyle
Amerika'ya gitmemiş gazeteci ve yazar çok azdır. Giderler, gezerler ve döndüklerinde izlenimlerini yazarlar. Adet budur. Davete mazhar olmayan herhalde bir tek ben varım.
"Yoksa Emin Çölaşan gitti mi?" kuşkunuz yersiz. Onun Amerika'ya adım attığını sanmıyorum. Ankara-
İstanbul arasında
uçakla
seyahat edemeyen biri o; 11 saatlik uzun uçak yolculuğuna tahammülü düşünülemez...
Ancak izlenim yazısına "Birleşik Devletler Büyük Elçisinin nazik bir davet mektubu ile Amerika'ya çağrıldım" cümlesiyle başlayan kişi, Çölaşan'ın yabancısı değil. "Yıllardan beri aynı çizgisini bozmayan, saygın, onurlu, yurtsever bir gazeteci ağabeyimiz; büyük bir insan, örnek bir gazeteci" diye andığı biri...
Vaktiyle bir 'Amerikalı dostu'na, "Bereket
Kristof Kolomb Amerika'yı keşfetti" diye takılmış yazarımız; 'Amerikalı dostu' meraklanınca da, "Çünkü Amerika olmasaydı, kapitalizm çoktan çökmüştü" demiş...
Çölaşan haklı, iyi ağırlamış Amerikalılar yazarımızı; "
Bavul elde, uçak, otomobil,
otobüs,
tren, helikopter, hotel, motel; gezide konfor yerindeydi" diyor. Bir
Ekim ayının 10'uncu gününden aynı yılın
Aralık ayının dokuzuncu gününe kadar tam iki ay...
Yazarımızın gezisi sonunda vardığı hükmü de aktarayım: "Amerika bugün yeryüzünün en zengin ve en güçlü ülkesidir. Kendi sınırları içinde '
refah devleti'ni kurmuş, düzenli ve disiplinli bir yaşayışa kavuşmuştur. (..)
Amerikan iktisadi kalkınması Türkiye'de tekrar edilmesi imkânsız bir
model olarak tarihe geçmiştir."
Yedirmiş, içirmişler, gezdirip dolaştırmışlar, o da "Ben Amerikan halkını pek sevdim; Amerikan
toplum disiplini de pek beğendim" diye hislerini yazıya dökmüş işte...
Peki kim mi bu yazar?
1964 yılında Amerikalılar'ın davetiyle gittiği iki aylık gezinin intibalarını 'Güzel Amerikalı' başlıklı sonradan kitaplaştırdığı gezi notlarında toplayan yazar, geçenlerde kaybettiğimiz
İlhan Selçuk...
Selçuk'un her kitabı birkaç
baskı yaptığı halde, 'Güzel Amerikalı'yı ara ki bulasın...
Emin Çölaşan'ın merakını gidermişimdir umarım. Başka soruları varsa, ben hep buradayım.