Toplumsal özelliklerimizden biri de yazılı belleğimizin olmaması veya çok zayıf olması değil midir?
Bilgiyi okuyarak değil de duyarak, görerek ve yaşayarak edinmeyi yeğ tutuyoruz. Bu nedenle her yeni kuşak
Amerika'yı yeniden keşfediyor.
Geçmişte defalarca tekrarına
tanık olunan gelişmelerle bir kez daha karşılaşıldığında, her yeni kuşağı çok şaşırtan şoklar yaşanıyor.
Bu açıdan bizde "
Tarih" üzerlerinde zamanı belirten rakamların bulunmadığı hayal meyal hatırlanan bir anılar dizisi değil midir?
Habsbourglar'ın Kanuni dönemindeki
İstanbul elçisi Baron De Bousbeq "Türkler bir Süleyman'a ait öyküler anlattıkları zaman bu Süleyman Hazreti Süleyman mıdır, yoksa Muhteşem Süleyman mıdır anlayamazsınız" der anılarında.
Şevket
Süreyya Aydemir de "Suyu Arayan Adam" kitabında 1930'larda Doğu'daki köylülerin ülkeyi hâlâ Padişah Abdülhamit'in yönettiğini zannettiklerini anlatır.
Ecnebinin sözü önemlidir
Bu tür gerçek bilgiye ve yaşanan zamanın gerçeklerine fazla açık olmayan toplumlar için "Dışarısı" çok önemlidir.
Aynı sözü bir
yerli söyleyince bu fazla etki yaratmaz, ama bir "Ecnebi" bu sözü söylerse herkes buna eğilir.
Wikileaks belgelerine ilişkin durum da böyle değil mi?
Neticede
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu da bu belgelerdeki kimi düzmece "Bilgiler"e sarılmadı mı?
Aslında Kılıçdaroğlu'nun gerçekten etkili bir lider olması için de
yabancı medyanın onun hakkında övgülü yazılar yazması gerekiyor.
İçerideki yandaşları onu ne kadar övseler de, ancak bilinen bir
İngilizce dergideki övgü yazısı Kılıçdaroğlu'nun kaderini değiştirebilir.
Ama bunun için onun da dış dünyayı anlamaya açık olması gerekiyor.
Değişimi anlamak
Global ölçekteki "Değişim"in hem dünya konjonktürünü nasıl etkilediğini, hem de bu değişimin Türkiye'nin sosyo-politik yapısına nasıl yansıdığını ancak dünyaya açık durabildiği ölçüde anlayabilir.
Soğuk Savaş'ın çok geride kaldığı, globalleşmenin sivilliği ön plana ittiği, alt kimliklerin üst kimlikleri ezmeye başladığı böylece görülebilir ve bu açıdan Yeni Türkiye'nin ipuçlarına ulaşılabilir.
Ancak bu süreç asla Amerika'nın yeniden keşfedilmesi anlamına gelmez.
Çünkü 1492'de
Kristof Kolomb Amerika'ya gitmeden önce de Amerika kıtası oradaydı.
Olay var olmayan bir kıtayı bulmak değil, farklı bir bakış açısı ile dünyaya bakmaktı. Yani o güne kadar düz olduğuna inanılan dünyanın yuvarlak olduğunu kanıtlamak için, o uzun ve zor yolculuğu göze almaktı mesele...
Olayın özünde ezberlere karşı "Kuşku duymak" vardı.
Kılıçdaroğlu'nun ziyaret ettiği kabirlerde yatanlar da bu tür kuşkularla kendi toplumlarına yaklaştılar. O nedenle mezarlıkları dolduran kitlelerden farklı biçimde ele alınıyorlar.
Örneğin
Celal Bayar İktisat Vekili olduğu dönemde planladığı her yatırıma
Genelkurmay Başkanı Mareşal Çakmak'ın "güvenlik" gerekçesiyle nasıl karşı çıktığından yakınır.
Celal Bayar'ın serüveni
Örneğin Gemlik Suni Viskoz fabrikası
deniz kıyısında yapılırsa İtalyan denizaltılarının su ikmallerini bu fabrikadan yapabilecekleri itirazı seslendirilir.
Güneş battıktan sonra yabancı uyrukluların deniz kıyısında bulunmaları yasaklandığı için,
İzmit Kâğıt Fabrikası inşa edilirken çalışan
Alman teknisyenler güneş batarken oradan kaçırılırlar.
Bütün bunlar 1930'lu yılların olayları.
Neticede Bayar Cumhurbaşkanıyken onu korumakla görevli
Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı tarafından devrilmiştir 1960'ta.
Eğer 2010'da CHP'nin sözcüleri hâlâ sivilliğe karşı militarizmin sözcülüğünü yapıyorlarsa, Kılıçdaroğlu'nun Umurbey'de Bayar'ın kabrini ziyaret etmesi ile Karacaahmet kabristanında rasgele tur atması arasında fazla bir fark olamaz.
Bu durum Wikileaks belgelerinden
muhalif söylemler çıkartmaya çalışmak gibi bir şeydir.
Yani iktidara muhalif olmak çok zor değildir.
Zor olan statükonun ezberlerine muhalefet etmektir.
Marcel Proust'un söylediği gibi "Gerçek
keşif yolculukları için yeni kıtaların değil yeni gözlerin varlığı gerekir"...
MEHMET BARLAS - SABAH