Amerika'dan, Brezilya'dan Çin ve Malezya'ya, oradan
Belarus ve
Güney Afrika'ya kadar bütün dünyadan temsilciler ortak bir noktaya
parmak basıyor: Aile ciddi bir tehdit altında ve
modern hayat,
ailenin yerini dolduracak çözümler üretemiyor.
Problemi Amerika'dan gelen bir cümle ile ifade etmek gerekirse "Kalpsiz bir dünyanın son sığınağı" sarsılıyor. Eğer bu sarsıntıya çare bulunamazsa, "insan neslinin sonu geliyor" demektir.
İlginç istatistikler veriliyor. Netice itibarıyla ortaya tek bir sonuç çıkıyor. Her tarafta aynı
tehlike çanları çalıyor. Bu çanlar aynı zamanda "insanların kendilerini tam bir güven içinde hissedecek" yeri kaybetmeleri anlamına geliyor.
Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı'nın altında faaliyet gösteren KADİP, DA ve kadın platformlarının ortaklaşa düzenlediği Uluslararası Aile
Konferansı'nın amacı, gelişmiş, gelişmekte olan ve henüz çok gerilerde olan ülkeler de dâhil olmak üzere dünya genelinin bir fotoğrafını çekmekti.
Fotoğrafta
sürpriz yok. Herkes aynı dertten muzdarip. Modernitenin anavatanları da, henüz modernleşmenin acılarını tam olarak hissetmeyen ülkeler de bir şeyi iyi biliyor. Bu dönemi yaşamadan geçme şansı yok. Yaşayanların henüz üretilmiş bir çözümü yok.
Burada yeni bir felsefeye ihtiyaç vurgulanıyor. Bu fotoğrafın verdiği görüntü, aile konusunun modern dünyada çözüme kavuşturulması için ciddi çalışmalara ihtiyaç olduğunu gösteriyor.
Antalya konferansı, aile konusu için bir başlangıç oldu. Belki de
Abant toplantıları gibi devam eden ve aile problemleri üzerine derinleşen toplantılar serisi halini alır. Buna ihtiyaç da var. İnsanların problemde
ittifak etmesi de çözümün başlangıcı için umut verici bir netice.
Mevcut durumun psikiyatrik açıdan çekilen fotoğraflarına göre çözümün daha fazla gecikmeye tahammülü yok. Ne var ki bu problem, bugünden yarına halledilebilecek bir mesele de değil. Dünyayı yeniden kurmak gibi zor bir şey ve belki de bir yerden başlayacak yeni bir oluşumun dünyayı etkileyerek dönüştürmesiyle gerçekleşebilir. Bu konuda örnek insanlar, düşünen cins beyinler ve dönüştürücü ciddi bir güce ihtiyaç olduğu açık.
Aile üzerine ideolojik tezler konusu anlatılırken
Almanya ve
SSCB uygulamaları üzerinden verilen örnekler ürperticiydi. Ve büyük bir güce istinat eden bu ideolojik örneklerin
model olamayacağı, daha doğrusu ailenin ideolojik olarak ele alınmasının problemi asla çözemeyeceğini göstermekten başka bir fonksiyonu görülmüyordu.
Daha fıtri ve insanın mutluluğu üzerine geliştirilecek modeller ihtiyaca
cevap verecek aslında.
Ali Bulaç Bey'in dikkat çektiği gibi kadınla erkeği eşitleyerek
tek tipleştiren ve bu tek tip içinde kadına pozitif ayrımcılık öngörerek çelişkiye düşen yaklaşımlar doğru değil. Bulaç, Kur'an'dan hareketle kadınla erkeğin farkı üzerine kurulan ve bunu çeşitlilik olarak gören dikkate değer bir yaklaşım getirdi.
Konferans, herkes tarafından arzulanan ama genelde başarılamayan bir şeyi başarmış, tebliğleri önceden toplayarak kitaplaştırmıştı. Katılımcılar konferansa geldiklerinde kitaplarını çantaların içinde buldular. Dolayısıyla da üç ayrı salonda ve aynı anda devam eden konferansta, bir salonda bulunanların, diğer salonlardaki tebliğleri
kaçırma korkusu da ortadan kalkmış oldu.
Aile konferansı, dünyayı bir araya getirdi. İnşallah dünya da aile konusuna yeni çözümler üretecek konferanslarla karşılık verir. Aile,
kalpsiz dünyaya pırıl pırıl bir kalp
hediye eder...