'Hepimiz Baydemiriz' diyebilecek kaç Kürt çıkar?


'Artık silahlı mücadele miadını doldurdu' diyen Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir topun ağzında. Öcalan, zehir zemberek bir açıklamayla Baydemir'e kapıyı gösterdi. Şu saatten sonra Baydemir özür dileyip örgüte bağlılıklarını bildirmezse siyasi hayatı biter. Dün akşam itibariyle hem Osman Baydemir'in hem de BDP yöneticilerinin ağzını bıçak açmadı. Dün partinin meclis grup toplantısı sonrasında bu yöndeki sorulara da kaçamak cevap verdiler. Kulislere göre BDP'liler ile Kandil arasında söylem istişaresi yapılıyor. Baydemir örneği de gösterdi ki sivil toplum, yerel yönetimler, Meclis'te temsil edilen Kürt siyasetçiler filan hikâye. Söz de yetki de Kandil'de, İmralı'da. Resmi söylem dışında en barışçı ifadeleri bile kullansanız şimşekleri üzerinize çekiyorsunuz. Aslında bu durum da sürpriz değil. Çünkü KCK soruşturmaları da gösterdi ki memleketin doğu cephesinde siyaset silahla yapılıyor. Baydemir'in istifa edip etmeyeceğini irdelemeden yaşanmış örneklere bakalım. 336 ek klasörlü, 7 bin 587 sayfalık KCK İddianamesi bu konuda çarpıcı bilgiler içeriyor. Öncelikle şunu görmek lazım. KCK sivil toplum kuruluşu filan değil. PKK'nın kendisi. KCK'dan habersiz BDP'li belediye başkanları nefes bile alamıyorlar. Hatta kimin belediye başkanı, milletvekili olacağına doğrudan örgüt karar veriyor. Böylece kimsenin Kandil ve İmralı'yı sorgulama imkânı kalmıyor. Seçilmiş belediye başkanı olsanız bile örgüt sizi yargılıyor, ceza kesiyor hatta görevden alabiliyor. Mesela Osman Baydemir'i bir temizlik işçisi (!) yargılıyor. Savunmasını alıyor. Mesela Batman Belediye Başkanı Hüseyin Yılmaz'ı bizzat KCK temsilcisi görevden alıyor. Deniyor ki sivil siyasetçiler tutuklanırsa Kürt siyaseti nasıl gelişecek? Masum ve makul bir soru. En azından düz mantıkla bakılırsa öyle. Fakat KCK'nın ne olduğu konusunda az buçuk fikriniz varsa bu sorunun saf bir romantizmin ötesine geçmediği görülür. Çünkü KCK/TM her şeye hakim. Hatta belediye başkanından, belediye çalışanının maaşından doğrudan kesinti yapıyor. Hatta AB fonlarından gelen hibe paralar bile doğrudan Kandil'e aktarılıyor. Bir hastane kurmak isteyen iş adamı 'örgüte bağış' yapmadığı için hastane ruhsatı alamıyor. Açıkçası hepsini buraya koymak mümkün değil. Eğer üşenmeyip iddianameye bakarsanız göreceğiniz tablo şu: Örgüt yerel yönetimler üzerinden bölgeyi esir almış. Gelelim Osman Baydemir'in durumuna. Yine iddianameye göre KCK sorumluları Baydemir'i adeta ezmişler. Nerede ne açıklama yapacağından belediyeye alacağı işçilere kadar her şeye örgütün atadığı isimler karar veriyor. Eğer Baydemir'in son olayda olduğu gibi açıklamaları beğenilmezse yargılanıyor. Disipline veriliyor. Buradan hareketle şunu söylemek mümkün. Görünüşte Osman Baydemir'i yüz binlerce Diyarbakırlı oylarıyla seçti. Fakat gerçekte Baydemir'i oraya getiren örgüt. Öcalan son görüşme notlarında 'PKK olmasaydı sen o makamda olamazdın' diyerek gerçeği bütün çıplaklığı ile gösterdi. Yine iddianamenin satır aralarında dolaşırsak KCK'nın kamu kaynaklarını kullanarak PKK'yı finanse ettiğini görüyoruz. Bırakın diğerlerini, sadece bu veriler bile 'terörün finansmanı' olacağı için KCK operasyonlarını haklı göstermeye yeter. Maalesef aydınlar, gazeteciler, siyasetçiler iddianameleri okumuyor. Üstelik o iddianamelerden hareketle yazılan haber ve yorumları da okumuyorlar. Böyle olunca da Diyarbakır adliyesi önünden yapılan sokak yazarlığı romantik düşüncelerin ötesine geçmiyor. Oysa gerçekte şehirlere örgütlenmiş ve sivil görünümlü bir terör örgütü var. Amacı ve hedefi de Kandil'den farklı değil. Baydemir'in son çıkışına ve bundan sonra yaşanabileceklere dönersek. İddianameden kesitlerle anlatmaya çalıştığımız gibi Kürt siyaseti diye bir şey yok. Ortada 'dava' var ve her şeyi örgüt belirliyor. Dolayısıyla Öcalan'a ve Kandil'e rağmen bırakın eyleme geçmeyi söz söylemek bile mümkün değil. Çünkü hem milletvekilleri hem belediye başkanları KCK'nın elinde esir. Bu yüzden Baydemir'e destek mahiyetli açıklama gelmez. Yani ikinci bir Baydemir'in çıkması ve 'artık silahların dönemi bitti' demesini beklememek lazım. Keşke gelebilse ama realite bu. Şu günlerde ikinci bir Kürt siyasetçinin Baydemir tarzı açıklama yapması sorunun çözümü konusunda mesafe aldırırdı. Fakat Öcalan elindeki en büyük silah olan PKK'yı bırakma niyetinde değil. Çünkü Öcalan'ın tüm derdi kendini kurtarmak olduğu için örgütü de manivela olarak kullanıyor. Dolayısıyla 'artık silahlı mücadele dönemi bitti' türü açıklamaları doğrudan kendisine yönelik bir girişim olarak görüyor. Hem hakimiyetini artırmak hem de otoritesini sağlamlaştırmak için mevcut vekilleri ve belediye başkanlarını bir sonraki seçimde aday göstermeyecektir. Yani BDP'de ciddi bir değişiklik sürpriz olmaz. Keşke başka Kürtler de 'Hepimiz Baydemiriz' diyebilseydi.
<< Önceki Haber 'Hepimiz Baydemiriz' diyebilecek kaç Kürt çıkar? Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER