Mülakata başlık olarak seçilen "
James Bond Atatürk'e karşı!" olağanüstü merak uyandırıcı... Şu sıralarda
İngiltere'de yoğun biçimde konuşulan bir kitabın yazarıyla yapmış
Hürriyet muhabiri Efe Sıvış mülâkatı...
İngiliz Gizli Servisi MI6'in gizli tarihini ortaya çıkartan Prof. Keith Jeffery ile... MI6, tarihini yazdırmak üzere anlaşmış Prof. Jeffery ile; o da yıllarca kilitli tutulduktan sonra yalnız kendisinin önünde açılan arşive dalmış ve 800 sayfalık ilginç bir eser ortaya çıkarmış...
Ian Fleming'in
roman kahramanı James Bond hiçbir zaman Atatürk'le karşılaşmamıştı elbette, ancak Prof. Jeffery'nin "Bond karakterini kafasında canlandırırken Ian Fleming ondan esinlenmiş" dediği İngiliz
ajan Wilfred 'Biffy' Dunderdale uzunca bir süre
İstanbul'da kalmış. Bir görevi de Mustafa Kemal'in başını çektiği hareketi gözlemlemekmiş İngiliz ajanın...
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün
Chatham House Ödülü'nü almak üzere gittiği Londra'dayken satın almıştım taze çıkmış 'MI6 - The History of The Secret Intelligence Service: 19090 – 1949)' adını taşıyan kitabı... Sayfalarında dolaşırken tarihin bilinmeyen veya yanlış bilinen pek çok yönünün gizli
servis arşivlerinden öğrenilebileceğine inancım arttı.
İsrail büyük çapta İngilizler'in eseri bilinir değil mi? Lord Balfour'un "Musevilerin de bir yurdu olmalı" demeciyle başlayan süreçte İngilizler hayli etkiliydi. İrgun çetesi Filistin'deki İngiliz yöneticilerine kan kusturdu, kanlı eylemler düzenledi, ama yine de İsrail devletinin kuruluşuyla İngiltere arasında irtibat kurmamızı engellemedi bu olaylar...
Prof. Jeffery'in
gizli servis arşivlerinde rastladığı belgelere göre, İngiliz istihbaratı, muhtemelen İrgun çetesi eylemlerine misilleme olarak, politikacıların verdiği talimatla, Filistin'e
Yahudi göçmen taşıyan gemileri henüz limandayken bombalamak üzere bir
operasyon düzenlemiş.
Ne kadar ilginç değil mi?
Kitabın ilgilendiği zaman diliminde görev üstlenmiş istihbaratçılar içerisinde en renklisi arkadaşlarının 'Biffy' diye andığı Wilfred Dunderdale... Boks yapmış biri 'Biffy', iyi yaşamaya, gönül eğlendirmeye meraklı. Diller biliyor. Bu sebeple de 1920'lerin başında istihbarat
örgütü şefinin "En önemli istasyonumuz" dediği İstanbul'a gönderiliyor. Rusya'da devrim olmuştur ve oradan kaçanlarla irtibat kurmakla görevlendirilmiştir.
Ana görevi özellikle komünizme karşı kaçak Ruslar'dan malzeme toplamak olsa da, Dundardale'den o sırada devam etmekte olan
Kurtuluş Savaşı ve Mustafa Kemal'in kadrosuyla ilgili bilgiler toplaması da beklenir.
İstanbul'un o dönemde İngiliz ordusunun işgali altında olduğunu unutmayalım. İşgalci güç olarak İngilizler kendi toprakları gibi davranmaktadır İstanbul'da ve kalıcı irtibatlar kurmaya bakmaktadır. Belki bugünlere kadar sürmüş irtibatlar...
John LeCarré'nin '
Panama Terzisi' adlı romanı da Durdandale'in İstanbul günlerinden esinlenmiş olabilir mi?
'MI6' kitabında Durdandale'in İstanbul günleri anlatılırken İttihat ve Terakki Partisi yöneticilerinin müdavimi olduğu bir
terziden 'başarılı bir
casus' olarak söz ediliyor. 'RV/5' kodadlı bu terzi-casus, Türk dışişleri bakanlığındaki ajanlarından biri iş üstünde yakalanınca apar topar Mısır'a kaçırılmış...
Başka renkli ajanlık öyküleri de yer alıyor kitapta o dönemin İstanbul'undan... 'JQ/6' kodadlı ajan Avrupalı görünüşlü bir
Türkmen imiş... Türk lehçeleri yanında Rusça, Romence,
İngilizce ve
Almanca da biliyormuş. Kendisine 'Kemalist siyasi toplantıları'nın merkezi haline gelecek bir kahvehane açtırılmış İstanbul'un işlek bir yerinde...
Örgüt arşivinde "En iyi ajanlarımızdan biriydi" kaydı bulunan kahvehane sahibi, casus olduğu anlaşılınca, 1923 yılı Ocak ayında Romanya'ya kaçırılmış... Oradan Berlin'e geçmiş casus, 1929'da da 'İranlı' kimliğiyle
Bağdat'a gönderilmiş. Cebinde Alman pasaportu da varmış... İnsan taşımacılığı görüntüsü altında Sovyet karşıtı istihbarat faaliyeti yapması bekleniyormuş kendisinden. Jeffery, "İşi kurması için cebine makul miktarda para da konuldu, bir miktar kârla geri ödeyeceği düşünülerek; ancak casus Marsilya ile Bağdat arasında bir yerde sırra kadem bastı" diyor...
Bir de 'Parsifal' kodadı münasip görülmüş Hintli varmış 'Kemalist çevrelere sızan' ve İngilizler için çalışan... Prof. Jeffery'nin "Kemal'in yakın arkadaşı" dediği
Bulgaristan Parlamentosu'ndan Dimitri Archkoff da bilgi ve yorum desteği vermiş İngilizlere...
Sonradan bir düzineye yakın filme de konu olan James Bond romanları (biri ülkemizde de geçer: 'İstanbul'dan Sevgilerle') yazarı Ian Fleming de yabancımız değil. İngiliz istihbarat örgütünde çalışırken birkaç kez İstanbul'a uğramıştır. Azınlıkların işyerleri ve evlerinin yağmalandığı 6/7
Eylül (1955) olayları patladığında da İstanbul'da olduğu biliniyor.
Sevdiğim konular bunlar...