Dünya siyasetinin gözü Lizbon’daki NATO Zirvesi’nde... Dünya ekonomisinin gözü
İrlanda ekonomisinin kurtuluş reçetesinde... Dünya biliminin gözü de İsviçre’de CERN’de üretilen anti-maddede iken.
Ben de “üçüncü göz” ile
Türkiye’ye baktım...
Gittikçe artan bir devlet saltanatı ile siyasal keyfilik gördüm...
Kısaca “Ankaralılaşma” hızla devam etmekte...
***
Önce keyfilikten başlayalım...
Eğer “
Cumhuriyet tarihinin en büyük
vergi affı” sonuç itibariyle, amansızca ceza verilen
gazete patronuna ölçüsüz bir
indirim getiriyor ise bunu ancak siyasal bir keyfilik olarak okumak gerekir...
“İsteyince döverim, isteyince severim” anlayışı akla gelir.
Böyle olunca da...
“Bu af
halk için çıktı da
Aydın Doğan da mı yararlandı yoksa bu af Aydın Doğan için çıktı da halk da mı yararlandı” sorusu da...
“Buralarda siyasetçi-medya ilişkisi değişiyor gibi gözükse de acaba özünde değişmiyor mu” kuşkusu da haklı olarak yayılır.
***
“Devlet saltanatına” gelince...
AK Parti iktidara geldiğinde ilk icraatlarından biri “Ankaralılaşma” tehlikesine karşın milletvekilleri
lojmanlarını satma kararıydı.
O tarihte, 4 Ocak 2003’te “iç sömürgecilikten demokratik emperyalizme” başlıkla yazımda bu kararı şöyle destekliyordum:
“Dünkü gazeteler, lojman tartışmalarıyla doluydu.
Milletvekili lojmanlarının elden çıkarılmaya başlandığı bir ortamda bile ‘asker-
sivil bürokratlara’ ait lojmanları gündeme getirmek tehlikeli bulunuyor. Nihayetinde hepsi halkın vergileriyle gerçekleşmiyor mu?
Halkın temsilcisi kendisi için vazgeçtiğini,
bürokrasi için neden sorgulayamasın ki?”
Ama galiba köprülerin altından çok sular aktı...
Çünkü Şükrü Kızılot’un yazısından “kamuda lojman ve
taşıt sayısının” nasıl sürekli arttığını rakam rakam gördüm...
AK Parti iktidarı döneminde de Türkiye,
sosyal tesis ve taşıt sayısı bakımından ayrı bir dünya rekoruna sahip olmaya ve bunu büyüterek sürdürmeye devam ediyor...
Örneğin, 2010 yılı Haziran ayı itibariyle, lojman sayısı 2009 yılının aynı dönemine göre 6 bin 392 adet arttı.
Kamuya ait taşıt sayısı da keza... Türkiye’de kamuya ait tam 83 bin 383 taşıt var...
Bunun hangi oranda bir “devlet saltanatı” olduğunu görmek için Japonya’da kamuya ait taşıt sayısının 10, İngiltere’de 12, Almanya’da 11, Fransa’da ise 9 bin adet olduğunu bilmek yetiyor...
***
Sadece lojmanda, sadece taşıtlarda değil, istihdamda da “devlet patronluğu” sınır tanımıyor...
Türkiye’de yılbaşından bu yana yapılan
personel alımı nedeniyle kamuda istihdam edilenlerin sayısı yüzde 2 artarak yüzde 13’e ulaştı...
Türkiye’de toplam istihdam edilen kişi sayısı 23 milyon 195 bin kişi, kamuda istihdam edilenlerin sayısı ise 3 milyon. Kısacası toplam istihdamın yüzde 13’ü kamu tarafından yapılmakta...
“Devletçilik” dolayısıyla da “Ankaralılaşma” fena halde güçleniyor...
***
Aşırı siyasal
propaganda nedeniyle gözlerin körleştiği ve sağduyunun da uçup gittiği bir dönemdeyiz...
Birçok insan gibi ben de bunun farkındayım ve çok da şikâyetçiyim...
Ama ne var ki siyasal körleşme başlayınca siyasal iktidar da tökezlemeye başlıyor.
Sonuç da kimse için iyi olmuyor...
Çünkü siyasal ikbal hesabı içinde olanların söylemediklerini sonunda hayatın gerçekleri söylüyor...