Gürültü kirliliği


Kent yaşamının "getirileri" yanı sıra ciddi "bedelleri" de vardır. Bu bedellerin en önde gelenleri, trafik yoğunluğu ve gürültü kirliliğidir. Bizim gibi ülkelerin kentlerinde trafik yoğunluğuyla baş etmenin yolu yoktur. Düşünün bizler; yani 1940'larda dünyaya gelenler; çocukluğumuzda İstanbul'un nüfusunun 1 milyon olup olmadığını tartışırdık. Ve gerçekten İstanbul'un nüfusu 1 milyonun altında imiş. Bunu bilmez ama tahmin ederdik. Bugün, nüfusu 15 milyonun üzerine çıkmış olan İstanbul'un trafik sorunu olmaması mümkün mü? İstanbul'daki değişim elbette Türkiye'deki değişimin bir parçası. Ben İstanbul'da yaşadığım için buradaki değişimi gözlüyorum. Ancak zaman zaman başka kentlerimize gittiğimde buralarda da benzer değişimleri görüyor ve çok mutlu oluyorum. Fakat İstanbul'daki değişimleri günbegün yaşadığım için çok daha ilginç geliyor. Geçenlerde bir akşam Küçükçekmece Belediyesi kültür programları çerçevesinde sevgili öğrencim Yrd. Doç. Dr. İrfan Çiftçi'yle birlikte, "demokrasi" konusunda bir söyleşi yaptık. Gördüklerime ve duyduklarıma inanamadım. Toplantıyı dinlemeye gelen sayın belediye başkanının anlattıkları inanılır gibi değildi. Küçükçekmece'de toplantıyı yaptığımız kültür merkezi gibi 3 kültür merkezi varmış. "Kültür merkezi" dediğim zaman laf anlaşılmasın. Her merkezde birkaç tiyatro salonu, konferans salonları, sergi alanları vs. var. Bu kültür merkezlerin yanı sıra açık ve kapalı yüzme havuzları, spor salonları, inanılmaz sayıda parklar, yeşil alanlar... Çocukluğumun, hatta gençliğimin Küçükçekmece'siyle günümüz Küçükçekmece'sinin mukayesesi gelişme derecesini açıkça gösteriyor. Gerçekten, çocukluğumun Küçükçekmece'si 3-5 bin nüfuslu küçücük bir ilçe idi. Kasaplarıyla ünlüydü. O zamanlar İstanbul'da dana eti ve süt danası bilinmezdi. Kasaplarda koyun ve sığır eti satılırdı. (Çocuk aklımla sığır etini fakirlerin yediğini düşünürdüm.) Evet, İstanbul kasaplarında dana eti satılmazdı ama Küçükçekmece'deki kasaplar, özellikle hafta sonları dana eti satarlar ve kimi İstanbullular "kara trenle" Küçükçekmece'ye giderek dana eti alırlardı. Gitmişken de şimdi cennet gibi bir mekânda işini yapan "Beyti"nin 4 masalı dükkânında ızgara köfte ve döner yerlerdi. (Çekmece yanı sıra bir de Terkos köyünde bir kasap, süt danası keser ve pazar günleri satardı.) Ve şimdi 800 bin nüfusuyla, inanılmaz caddeleriyle, alışveriş merkezleriyle, günümüz Küçükçekmece'siyle benim çocukluğumun Küçükçekmece'si arasında neredeyse hiçbir benzerlik yok. Sanki bambaşka bir kente gelmişsiniz. Elbette böyle bir gelişme sonrasında trafik sorunu olacak. Zira İstanbul'daki araba sayısı son elli yılda en az 200 kat arttı ama ana arterler, üç aşağı beş yukarı, aynı. Kaldı ki o dönemde de "trafik sorunu" vardı... Xxxxxxx İstanbul'da (ve elbette diğer kentlerimizde) ortaya çıkan trafik sorununun nesnel ve anlaşılabilir nedenleri var. Hızlı nüfus artışı ve kentleşme; doğal olarak böyle bir sorun çıkartıyor. Fakat gürültü kirliliği (gene hızlı nüfus artışından doğsa bile) insanlarımızda "birlikte yaşama bilincinin, gelişmemişliğinden" kaynaklanıyor. Bir kısım "kentlerimiz" ya da "hemşehrilerimiz" cehaletten bir kısım hemşehrilerimiz de "küstahlıktan" ve "kendini bilmezlikten" ötürü, birlikte yaşamayı, çekilmez hale getiriyorlar. Birlikte yaşamanın kaçınılmaz zorunluluğu olan, "karşılıklı saygı"dan nasibini alamamış kimi vatandaşlarımız; dünyanın, salt kendileri için döndüğünü zannediyorlar. İstanbul'un özellikle Boğaz kıyısındaki eğlence yerlerindeki gürültü kirliliğine karşı girişilen haklı mücadele gene bunların "borazanlığını" yapan kimi medya organlarınca neredeyse "vatan hainliği" olarak değerlendirilirdi. Neymiş efendim? Bu türden bir yasaklama, Türk turizmini baltalamamış... Sanki oralarda turistler eğleniyormuş gibi. Baksanız, yabancı turist oranı, yüzde 20'yi bulmaz. Oralarda eğlenenler, görgüsüz İstanbul sosyetesinin genç üyeleri. Ama sesleri yüksek çıkıyor... Xxxx Gürültü kirliliği salt eğlence yerlerinden kaynaklanmıyor. Gürültünün bin bir nedeni var. Bizim mahallede gürültü kirliliğinin nedeni çöp kamyonları. Gece yarısından sonra hatta kimi zaman sabaha karşı çöp konteynırlarını temizlemeye gelen "çalışkan"(!) temizlik işçilerimiz; konteynırların indirilip kaldırılırken çıkarttıkları gürültü yetmezmiş gibi, bir de bağrınarak konuşmuyorlar mı, mahallenin yarısı uykudan kalkardı... Durumu, çok sevgi ve saygı duyduğum, Fatih Belediye Başkanı Sayın Mustafa Demir'e duyurdum. Meşgul olacağını söyledi ama değişen bir şey olmadı. Yüzümü kızarttım, bir kez daha söyledim. "Bu kez, ben ele alacağım" dedi ve çok şükür çöp arabalarının gürültüsü gece 11'in üzerine çıkmadı. Fakat son zamanlarda önce saat 12 sonrasına sarkmaya başladı sonra da "eski hamam, eski tas..." İnsan utanır. Bir belediye başkanı, bir taşeron şirkete laf geçiremiyor mu? Bizzat aramaktan, ben utanıyorum... Tarih de vereyim. 12 Kasım gecesi ya da 13 Kasım sabahı saat 02:45. Temizlik işçilerimiz işbaşında. Halkımız camlarda... Benden söylemesi.
<< Önceki Haber Gürültü kirliliği Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER