Sevgili Peygamberimiz (s.a.) hicretten sonraki onuncu yılda hac ibadetini ifa ettiler. Rivayetler bu hacda 100-140 bin civarında insanın bulunduğunu ifade ediyor.
Peygamberimiz bu hac ibadetinin çeşitli merhalelerinde halka hitap ettiler; özellikle
Müzdelife,
Arafat ve Mina'da hutbeler irad buyurdular, bu hutbelerinde önemli buldukları hususları tekrarladılar. Bugün ellerde dolaşan "Veda Hutbesi" bu hitapların toplamıdır.
Bir hitabında "İyi dinleyin, belki bu yıldan sonra bu mekanda sizinle bir daha buluşamayacağım" dediği için birçok sahâbî O'nun artık Rabbine kavuşma zamanının geldiğini ve bu hitabın "bir
veda konuşması" olduğunu anlamışlardı.
Bilindiği gibi vahiy yaklaşık yirmi üç yıl sürdü; bu arada bir yandan ilk muhatap topluluğun ihtiyacına
cevap verenler yanında daha çoğu dünyanın sonuna kadar gelip geçecek insanların ihtiyaçlarını karşılayan bilgiler ve hükümler gelmiştir. Bunların tamamı Kur'an-ı Kerim'de toplanmış, Hz. Peygamber'in sünneti de gerekli açıklamalarla rehberliği tamamlamıştır. Veda Hutbesi ise
İslam inkılabının ana çizgilerini insanların dikkatine pekiştirerek sunan bir
beyanname olmuştur.
İnsan hakları ile ilgili açıklamalar, antlaşmalar ve beyannamelerin tarihçesinden söz edenler belki de kasıtlı olarak bu muhteşem hutbeyi görmüyorlar ve başlangıç olarak Magna Karta'yı alıyorlar.
"Büyük
Özgürlükler Sözleşmesi" manasına gelen Magna Karta 1215 yılında Papa III. İnnocent, Kral John ve onun baronları arasında
imzalanmış olup "
kralın bazı yetkilerinden vazgeçmesi, kanunlara uyması ve hukukun üstünlüğü" hükümlerini getiriyordu.
Magna Karta'dan sonraki önemli
insan hakları belgeleri şunlardır:
Virjinya Haklar Beyannamesi (1776)
Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi (1776)
İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirgesi 1789-91
İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi (1948).
Bunların en eski olanı Magna Karta olduğuna göre Veda Hutbesi bu sözleşmeden 583 yıl önce ilan edilmiş bir "insan hakları beyannamesi"dir.
Kralların, meclislerin, milletler topluluğunun imza ve ilan ettikleri bildirgelerde eksikli fazlalı bir kısım haklar ve özgürlükler yer alıyor; ancak bunları yine insanlar düşünüp ortaya koydukları için müeyyidesi zayıf oluyor, hakların tayini ve tatbiki güçlülere bağlı bulunuyor. Bugün üzerinde yaşadığımız şu dünyada zayıflara en büyük kötülüğü, haksızlığı -üstelik uygar oldukları iddia edilen- güçlü ülkeler (ABD,
Avrupa,
İsrail, Çin,
Rusya...) yapıyor.
Ulusların içinde de
zenginler, güçlüler, arkası olanlar haklı haksız istediklerini alıyorlar, zayıflar ise bunlara katlanıyorlar.
İlan edilen insan hak ve özgürlüklerinin -bize göre- ikinci eksik ve zayıf noktası muhtevası ve amacı ile ilgilidir. Muhtevasında haklara ağırlık verilmiş, ödevler gölgede kalmıştır.
Amacı ise insanı, bütün kabiliyetleri (bunun içinde iyisi de kötüsü de vardır) ile hür ve serbest bırakmaktır, erdemli bir insan topluluğunu değil, neredeyse mutlak manada hür bir inan topluluğunu gerçekleştirmektir. Bu hürriyet anlayışında bir gün dünyada eşcinsellik, ana babayı tanımamak, ensest ilişki yaygın hale gelse ve insanlar bunları tabii karşılasalar mesele yoktur, insan hakları sözleşmeleri amacına ulaşmış sayılır.
Ya peki Veda Hutbesi (İslam'ın insan hak ve özgürlikleri anlayışı) nedir?
Bunu -Veda Hutbesi çerçevesinde- yarın açıklamaya çalışalım.