Hadislerde gıybet


Gıybet ile alakalı yazdığım gayrimüslimin gıybeti olur mu seri yazılarda hadislere yeterince yer veremedim. Çünkü konu su-i zan, tecessüs ve gıybet ile alakalı ayette yer alan "birbiriniz" ve "kardeş" kavramlarına mana vermek ve onların çerçevelerini belirlemek etrafında şekillenmişti. Bu yazıda hiçbir şerh, açıklama ve yoruma girmeden Efendimiz'in (sas) gıybet ile alakalı hadislerinden bir demet sunmaya çalışacağım. Böylece mezkur yazılarda ifadeye çalıştığımız ve usuldeki terminolojisi ile belirtecek olursak tahsisin değil amm'ın esas olduğunu bir de hadislerden görmüş olacağız. Hadisler bu perspektiften okunursa, mezkur yazı serisinde belirtmeye çalıştığımız muhteva ile bütünlük sağlanmış olur diye düşünüyorum. Efendimiz bir gün ashabına, "Gıybet nedir, bilir misiniz?" diye sorar. Sahabi "Allah ve Peygamberi daha iyi bilir" cevabını verince, Nebiler Serveri "Kardeşini, hoşlanmayacağı bir şeyle anmandır." buyurur. Sahabi; "Ya söylediğim kardeşimde varsa?" deyince, "Eğer söylediğin onda varsa, gıybet etmiş olursun. Şayet söylediğin onda yoksa, o takdirde ona iftira atmış olursun." cevabını alır. (Müslim, Birr, 70) "Her kim dilini ve avret mahallini kötülükten korumaya bana söz verirse, ben de onun cennete girmesine kefil olurum." (Buhari, Rikak, 33) Hz. Aişe bir gün Efendimiz'e Hz. Safiyye'nin boyunun kısa oluşunu dile getirir. Bu sözden hiç hoşlanmayan Allah Rasulü (sas), "-Aişe! Öyle bir söz söyledin ki eğer o söz denizin suyu ile karışsa herhalde onun tadını ve kokusunu bozardı." diyerek eşini uyarır. Yine Hz. Aişe bir gün Efendimiz'e ismini bilmediğimiz bir kişinin boyunu-posunu ve davranışlarını taklit eder. Bunun karşılığında Efendimiz, "Karşılığında bana dünyayı verseler bile insanı hoşlanmayacağı bir şey ile taklit ve tasvir etmeyi kesinlikle sevmem." buyurur. (Ebu Davud, Edep, 40) Tersten bir yaklaşımla gıybete muhalefet edenin mükâfatını ifade eden bir hadis: "Bir kimse kardeşinin ırz ve şerefini çekiştirene karşı onu savunursa, Allah kıyamet günü o kimseyi cehennemden uzaklaştırır." (Tirmizi, Birr, 20) Muaz b. Cebel bir gün Efendimiz'e kendisini cennete koyacak ve cehennemden uzaklaştıracak amelleri söylemesini ister. Efendimiz, özetle "Allah'a şirk koşmamak, O'na ibadet etmek, namaz kılmak, zekat vermek, Ramazan orucunu tutmak, haccetmek, sadaka vermek, Allah yolunda malıyla canıyla mücadele etmek." der ve bunların her birerlerinin izahını yapar. Ardından "Bu dediklerimden hepsinin yerini tutan nedir, söyleyeyim mi?" diye sorar. "Evet" cevabını müteakip eliyle dilini tutup, "İşte buna sahip çık!" der. Hz. Muaz'ın taaccüp içinde "Biz söylediğimiz sözlerden hesap mı vereceğiz." sorusunu da şöyle cevaplar: "Ey annesinin kuzusu! İnsanları cehenneme yüzüstü düşüren dilleriyle kazandıklarından başkası mıdır zannediyorsun?" (Tirmizi, İman, 8) "Su-i zandan çekininiz; çünkü zan, sözlerin en yalanıdır. Birbirinizin eksiğini-gediğini görmeye ve işitmeye çalışmayın, hususi hayatlarını araştırmayın. Satın almayacağınız bir malın fiyatını, müşteri kızıştırmak için artırmayın. Birbirinize haset etmeyin, düşmanlık yapmayın, arkanızı çevirip küsmeyin. Ey Allah'ın kulları, kardeş olun, kardeş!" (Buhari, Edep, 57) Sözlerimi Alvar İmamı ve onun aktaracağım sözlerine Hocaefendi'nin yaptığı açıklama ile bağlayacağım. Der ki merhum Alvar İmamı: "İncitme bir canı; yıkarsın arş-ı Rahmanı." Hocaefendi de der ki: "Allah ile irtibat ve o irtibatın seviyesine göre arş-ı Rahman her insanda tecelli etmektedir." "Rabbimiz! Bizi unutarak ve hata ederek yaptığımız amellerden dolayı muaheze etme." (2/286) Not: Tüm okuyucularımızın Kurban Bayramı'nı kutlar, bayramın hayırlara vesile olmasını Rabbi Rahim'in rahmetinden niyaz ederim.

Haber Etiketleri:  
ÖNE ÇIKAN HABERLER