Mehmet
Haberal 7
Nisan 2009’da
Ergenekon’un yöneticisi olmak suçlamasıyla gözaltına alındı, hakkında kısa sürede
tutuklama kararı çıktı...
25 defa
tahliye talebinde bulunsa da
mahkemenin kendisi hakkındaki kararı netti ve her seferinde talebi reddedildi.
Hâkimler Haberal’ı tahliye etmediler, fakat o çok güçlü bir adamdı ve hiçbir güç onu hapiste tutamadı.
Cezaevinde 24 saat bile geçirmedi. Hergün ‘bulunan sağlık raporları’ ile 577 gün boyunca
hastanede özel bir odada, sanki dışarıdaymış gibi yaşadı. Mahkemeye ifadesini bile video-konferans sistemiyle verdi. O yatağına uzandı, hastane ayakucuna geldi... Oysa benzer rahatsızlığı olan hastalar 1 ay bile sürmeden
taburcu ediliyordu. Nitekim kardiyologlar da ona “cezaevine dönebilir” raporunu vermişti. Fakat Haberal ve avukatları mahkemeden bu kararı sakladılar ve Haberal özel odasında yatmaya devam etti.
Hukukun sağlık üzerinden arkadan dolaşıldığı ilk örnek Haberal’inki değil. Ergenekon bir
terör örgütü
davası olmasına rağmen, mahkemenin suçladığı en önemli isimler hapiste değil... Çoğu sağlık gerekçeleri sayesinde dışarıdalar. Pek çoklarına göre içeride sadece sahipsiz ve rütbesiz kişiler kaldı...
Fotokopi hukuku
Haberal’ı özel odada kalmak kesmedi ve tahliye talebini kabul etmeyen hakimleri
Yargıtay’a şikayet etti. Bu kez gariplikler Yargıtay’a taşındı. Dava hala sürüyor olmasına rağmen davaya müdahale eden Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, Haberal’ı tahliye etmeyen
Ergenekon davası hâkimlerinden sadece 9’una
tazminat cezası verdi... Evet,
evet, yanlış duymadınız... Yargıtay dava devam ederken davaya müdahale etti ve süren davada sadece ‘tipini beğenmediği bazı hâkimler’e ceza verdi... ‘Tipini beğenmediği’ diyoruz, çünkü Yargıtay’ın elinde davaya ilişkin bir tek kanıt dahi yok. Eldeki tek dayanak Haberal’ın avukatlarının getirdiği fotokopiler.
Albay Çiçek’in ıslak
imzasını bile yeterli görmeyenlerin fotokopi aşkını
Cihaner davasında da görmüştük. Orada da
HSYK süren davaya fotokopi üzerinden müdahale ederek bir hukuk cinayetine imza atmıştı.
Savcı Sarıkaya’nın HSYK tarafından meslekten atılmasından ve
Anayasa Mahkemesi’nin 367 kararından sonra hukukun iğfal edilmesi son bulur diye umuyordum. Fakat Türk mahkemeleri beni utandırıyor(!) hukuk rezaletlerinin son bulması bir yana, izahı güç kararlar bizleri dahi şaşırtacak bir hızda devam ediyor. Haberal’a verilecek tazminat miktarı henüz belli değil. Ona da Yargıtay karar verecek. İster misiniz karar 4-5 milyar dolar çıksın, hâkimlerin evlerin arabalarına haciz gelsin. Şaşırır mıyım derseniz, hiç şaşırmam. Çünkü artık hukuk üzerinden yaşanan kirli savaşı görmemek için kör olmak bile yetmez.
Tehditler bir bir çıkıyor
Ergenekon davasını gereksiz bulabilirsiniz. Uzun tutukluluk süreleri sonunda hiçbir ceza çıkmayacağını da söyleyebilirsiniz. Geciken
adalet, adalet değildir de diyebilirsiniz, fakat mahkeme devam ederken mahkemeye müdahale edemezsiniz. Hatta hâkimin hata yaptığı davalarda dahi mahkemenin sonucunu beklemek zorundasınız. Nitekim hukuk tarihi boyunca haksız yere onlarca yıl yatıp sonra suçsuz olduğu anlaşılan pek çok insan vardır.
Amerikan mahkemeleri de,
Fransız mahkemeleri de bu tür yanlış kararlara imza atıyorlar. Ancak mahkeme sonucunu beklemeden davaya müdahale etmek, bir de süren davada hâkime tazminat cezası vermek adil yargılamanın ve bağımsız mahkemelerin ortadan kalkması demektir.
Düşünün,
Fenerbahçe-
Galatasaray maçının tam ortasında
Federasyon Başkanı hakemin
penaltı kararı üzerine sahaya iniyor ve hakemi kırımızı
kart gösterip oyundan atıyor.
Böyle bir şey olabilir mi?
Hakemler de, hâkimler de işin doğası gereği yanlış kararlar verebilirler. Ancak kararlara o anda müdahale edemezsiniz. Bu durum bir
futbol maçına bile yakışmazken, mahkemelerde yaşanıyor olması tam bir rezalettir.
Şimdi haklarında tazminat cezası verilen 9 hâkim gerekçeli kararı bekliyor. Hepsi şaşırmış durumda. Nasıl olmasınlar ki, hâkimken birden bire
sanık oluverdiler... Yargıtay utanmasa her birini
Ergenekon sanıkları yerine hapse de atar. Zaten bazı Ergenkoncular hâkim ve savcıları görevden alınmakla, hatta daha fazlasıyla tehdit etmemişler miydi?
Hâkimler tehditlerin bir bir doğru çıkmasından dolayı tedirgin.
Silivri Cezaevi’nde ise bayram var. Tüm sanıklar sıraya geçmiş durumda, Haberal’ın açtığı yoldan hem dışarı çıkmanın, hem de hâkimleri cezalandırmanın hayalini kuruyorlar.
Bayramınız kutlu, yolunuz ise mahkemelerden uzak olsun.
Allah kimseyi haklı da olsa, haksız da mahkemelere düşürmesin.