Bugün bayram ve
Türkiye dokuz günlük
tatilde. Lütfen
Amerika da nereden çıktı, demeyin. Çünkü
gündem tatil dinlemiyor.
İşte
Başbakan Erdoğan, G-20 zirvesi için gittiği
Güney Kore ve gelirken uğradığı Bangladeş'ten bayramdan bir gün önce döndü.
Ekonomiden sorumlu yardımcısı Ali
Babacan, kamuya olan borçların ödenmesini kolaylaştıran bir paketi arefe günü açıkladı. Cumhurbaşkanı Gül de
füze kalkanının konuşulacağı kritik NATO zirvesi için bayramın son günü Portekiz'e uçacak. Bir aksilik olmazsa, ben de Cumhurbaşkanı'nın heyetinde olacağım.
Yani bayrama rağmen gündem yoğun. İzninizle bayramınızı
tebrik edip, son yazıda yarım kalan mevzuu tamamlayacağım. Türk-
Amerikan ilişkilerinin
Washington'dan nasıl göründüğünü ele aldığımız son yazıda, sorunun nedenlerini ve
Kongre'den Dışişleri'ne Pentagon'dan Beyaz Saray'a değişik merkezlerin
ülkemize bakışlarını özetlemiştik.
Her şeye rağmen bu merkezler içinde ilişkileri düzeltmek için en fazla gayretin Beyaz Saray'dan geldiğini galiba not etmiştik. İlişkilerin öteden beri en zayıf yanı ekonomi ayağına ciddi kafa yoran Obama yönetimi, bu sıralar hem Türkiye'deki Amerikan karşıtı havayı yumuşatacak hem de yeni Kongre'de daha güçlenmesi beklenen Türkiye aleyhtarı havayı kıracak bir
büyükelçi arıyor.
Washington'da karşımıza çıkan ilginç bir nokta, resmi Amerika'ya hakim
soğuk yaklaşımın aksine, demokrat yönetime yakın ve bağımsız think-tankler ile üniversite çevrelerinde Türkiye'nin yıldızının parlak olmasıydı.
Küresel krize rağmen ekonomide sağladığı başarı ve gerçekleştirilen demokratik reformlar nedeniyle bu çevreler, Türkiye'den
model ülke diye söz ediyor.
O kadar ki, dünyanın en büyük gelişmekte olan ülkeleri için yaygın olarak kullanılan BRIC (
Brezilya,
Rusya,
Hindistan, Çin) kısaltmasını, Türkiye'yi de ekleyerek TBRIC'e çevirmeyi önerenler bile var. Akademi çevrelerinde, dünyanın çok kutuplu hale geldiğini, Türkiye'nin de bölgesindeki önemli güçlerden biri olarak olumlu ve aktif bir rol üstlendiğini düşünenlerin sayısı az değil. Türkiye'de yaşanan büyük değişimi görmezden gelerek, hâlâ Soğuk
Savaş mantığıyla hareket etmekte ısrar eden Amerikalı
siyasetçileri eleştirenler de var.
Ekonomideki performansı ve sempatik kişiliğiyle
Ali Babacan hayli popüler. Yine
Ahmet Davutoğlu da benzer platformlarda aranan isimlerden biri. Bakanın yolunun Washington'a düşme ihtimali belirdiğinde, think-tanklerin 'gel konuşmanı bizde yap' yarışına girdiği söyleniyor.
Daha önce sözünü ettiğimiz, Amerikan diplomasisinde olumsuz mesajların alt düzeyde iletilip üst düzeyde kibar davranılması gibi, aslında resmî ve
sivil çevreler arasındaki bu çelişki de Washington'da Türkiye algısının doğru anlaşılmasını zorlaştıran bir faktör. Bu yüzden gerçekçi bir değerlendirme için resmin tümüne bakmak şart.
Ankara'da görev yapmış eski büyükelçilerden Kongre ve düşünce kuruluşlarındaki isimlere kadar görüştüğümüz birçok kişiden, hep şu cümleyi duyduk: "BM'deki
oylama ve Mavi
Marmara yüzünden Türkiye, Washington'da uzun süren çabalarla kazandığı dostlarını kaybetmek üzere."
Konuştuğumuz isimlere, ilişkileri tamire yardımcı olacak tekliflerini de sorduk. Birkaçını sıralamakta fayda var:
-Türkiye'nin bir kez daha müttefikleriyle ters düşmesi iyi olmaz. Bu yüzden
füze kalkanı sorunu mutlaka çözülmeli. Ankara'nın NATO'da tek kalması,
eksen kayması algısını perçinler.
-Hukuki, ahlaki açıdan
Mavi Marmara konusunda Türkiye haklı olsa da İsrail'le ilişkileri normalleştirmeye gayret etmeli. Bu, hem Türk-Amerikan ilişkileri hem de Türkiye'nin bölgedeki rolü için çok önemli.
-
İran konusunda Türkiye'nin ABD'ye
destek beyanına gerek yok; ama nükleer krizde P5 artı Almanya'nın pozisyonunu desteklediğini kamuoyu önünde dile getirirse, olumsuz algılar azalır.
-Daha çok Kongre üyesini Türkiye'ye götürüp yeni Türkiye'yi göstermeli. Gelecek isimler muhalefetle de buluşmalı.
-Türkiye'nin sosyo-
ekonomik dönüşümünü anlatmak için Washington'a her görüşten daha çok sosyolog ve siyaset bilimci gelmeli. Siyasiler dahil buraya gelenler, Türkiye içi tartışmaları taşımak yerine, Türkiye'yi buraya anlatmaya odaklansın.
-Amerikan siyaseti, Türkiye'nin 20 yıl önceki ülke olmadığı gerçeğini görsün.
İki tarafta da ilişkilere kafa yoranlar için bir
yol haritası bu. Elçiye zeval olmaz. Zaten Washington büyükelçimiz
Namık Tan da benzer yaklaşımları paylaşmak için bugünlerde Türkiye'de.