Cumhurbaşkanı
Abdullah Gül Türkmenistan dönüşü Ankara'da gazetecilerin sorularını cevaplarken, alışık olmadığımız bir tepki ortaya koydu.
"İlköğretimde
türban" ile ilgili bir soruyu daha bitmeden keserek, "Türban konusundan bıktım artık" dedi.
"Nedir konuş konuş.
Türkiye'nin bu kadar işleri varken...
Türkiye temel hak ve özgürlüklerde
Avrupa Birliği gibi bir
ülke olacaktır. En gelişmiş demokratik standartlar Türkiye'de gerçekleşecektir.
Bırakın, herkesi serbest bırakın. Herkes ne düşünüyorsa konuşsun, ne düşünüyorsa yazsın, ne istiyorsa giysin. Bunu tekrar tekrar konuşmanın bir anlamı yok."
Cumhurbaşkanı haksız mı?
Tamamen haklı.
Sabrıyla bilinen Gül'ün bu kez böyle bir tepki göstermesinde Londra'da eşinin yaptığı açıklamayla başlayan tartışmalar da rol oynuyor olsa gerek.
Londra'da Gül'ü takip eden gazeteciler
Hayrünnisa Gül'ün "cehalet" sözünü hazırlanmış bir konuşma metninden dile getirmediğini, söz konusu toplantının aslında gazetecilere kapalı olduğunu ifade ediyorlar.
Cumhurbaşkanı sanırım istemediği bir tartışmanın içerisine girmek zorunda kaldı.
Bunun bu şekilde bazı çevreler tarafından
Başbakan ile fikir çatışması görüntüsüne sokulmasından da rahatsız.
Buna karşılık, temel bir insan hakkının bu şekilde sürekli tartışılır hale getirilmesi, dayatmalarda bulunulmasına da açıkça
isyan ediyor.
Türkiye'nin artık geride bırakması gereken anlamsız yasaklardan birisi kılık
kıyafet...
Kadınlarının yüzde 70'i başörtülü olan bir toplumda başörtüsü yasaklanamaz.
Bu tartışmalar boş yere enerjimizin harcandığı bir alan.
Umarım yeni Anayasa'da tamamen aşılır bu sorun.
Ama daha önemlisi zihinlerdeki duvarların artık yıkılma vakti gelip geçiyor.
**
Işık Paşa'nın işi çok zor
Hakkari Çukurca'da 6 askerimizin şehit düştüğü mayını döşediği halde gizleyen ve
terör örgütünün saldırısı görüntüsü verdiren
Tuğgeneral Zeki Es geçtiğimiz günlerde tutuklandı.
Görevde olduğu halde ilk kez bir tuğgeneral askeri
mahkeme tarafından yargılanıp hakkında
tutuklama kararı verildi.
Kararın alınmasında yeni
Genelkurmay Başkanı Işık
Koşaner'in rolü büyük.
Herkes biliyor ki,
Orgeneral Koşaner hukuka saygı konusunda samimi olmasaydı kimse bu adımı atamazdı.
Doğrusu Koşaner'in işi hiç kolay değil.
Gün geçmiyor ki içinde askeri personelin de bulunduğu bir skandal patlak vermesin.
Bir de yıllardır
lastik gibi uzatılan soruşturmalar birikmiş durumda.
Işık Paşa'ya Türk Silahlı Kuvvetleri'ni yıpratan "
çürük elmaları ayıklama" konusunda büyük bir sorumluluk düşüyor.
Bunun için de "kol kırılır yen içinde kalır" tarzı bazı tabuları yıkması gerekiyor.
İkinci olarak da bazı konularda atılan adımların paylaşılması konusunda daha şeffaf olmak gerekiyor.
Mesela son olarak patlak veren
fuhuş ya da
casusluk çetesinde adı geçenlere yönelik yapılan işlemler gibi.
Casusluk çetesi mensubu oldukları tespit edilenler 65'inci madde kapsamında açığa alındı ya da
ihraç edildi mi?
Kimi basın kuruluşları "ihraç edildiler", kimisi "görev yerleri değiştirildi", kimisi de "işlem yapılmadı" diyor.
Kafa karışıklığı ya da bilgi kirliliğinin giderilmesi de yok yere TSK'nın güven erozyonuna uğramasını engeller.
Işık Paşa'nın işi kolay değil ama gerçek demokrasiye ulaşmanın başka yolu da yok.
Türkiye
sınıf atlarken ona da bu tarihi görev düşüyor.
Tarihin onu nasıl yazacağı, tamamen Paşa'nın tercihlerine göre şekillenecek.