Diyanet İşleri Başkanlığı hiç kuşkusuz Türkiye'nin bütün sosyolojik,
sivil ve demokratik gelişiminin izlenebileceği en ilginç kurumlarından birisidir.
Bir bakışa göre laik bir devletin en önemli çelişkisidir DİB. Bir başka bakışa göre kendini laik olarak tanımlamış bir devletin
Sünni-Hanefi dindarlık lehine bir tercihinin ifadesidir. Azımsanmayacak bir başka görüşe göre de devletin dini
kontrol etme aracıdır.
Hiç birisi de tamamen yanlış olmayan bu görüşlerin tamamını tashih edecek bir tespit şudur: İlk kurulduğu yıllarda devletin din alanını kontrol etmek üzere önemsediği bir kurum olsa da özellikle ellili yıllardan sonra toplumun talepleri ve devletin arzı arasındaki diyalektikte şekillenerek kendi karakterini bulmuş bir yapıdır Diyanet. Bu açıdan devletin
Alevilik ve
Sünnilik seçenekleri arasında bir tercihinin sonucu sayılması bile çok büyük bir yanlış olur.
Bugün cumhuriyetle yaşıt tarihiyle Diyanet bu süreç içinde devletin yaşadığı bütün süreçlerden görece bağımsız kendi özel tarihine ve varlığına sahip olmuştur. Kurumun yapısı içinde toplumun talepleri ve devletin arzı arasında şekillenen iç içe geçmiş söylemler kurumun sofistike yapısını artırmaktadır. Bu noktadan sonra Diyanet'i anlamak Türkiye'de devleti ve toplumu anlamanın önemli bir şartı haline gelir. Kuruma riyaset yapan insanların bu iç içe geçmiş yapımın ağırlığı altında diğer kurumlara nazaran çok daha özel bir ağırlığa ve derinliğe sahip olmaları gerekiyor.
Kurumun yedi buçuk yıldır başkanlığını yürütmekte olan ve geçtiğimiz günlerde görevini halefi Prof.
Mehmet Görmez'e devreden Prof. Ali
Bardakoğlu seleflerine nazaran bu açıdan çok özel bir
profil sergiledi. Görevde bulunduğu sürede Diyanet'in Türkiye'nin birçok açıdan yaşamakta olduğu toplumsal gelişimine paralel olarak kurumun saygınlığı, etkinliği ve derinliğinin artmasında çok özel bir rol oynadı.
İslam Hukuku alanında oluşmuş akademik formasyonunun da katkısıyla ahkamın farklı zaman ve bağlamlardaki farklılaşma ihtimalleri konusundaki ince duyarlılığı ve dikkati DİB gibi bir kuruma riyaset yaparken kendini her zaman hissettirdi. Bu açıdan yaptığı konuşmalar veya verdiği demeçler esnasında hiçbir zaman heybesindeki hazır ve beylik laflarla idare etmedi. Her zaman durumu ve bağlamı gözeterek en uygun dili yakalamaya çalıştı. Bu açıdan seleflerine nazaran
Diyanet İşleri Başkanlığında çıtayı en yüksek seviyeye taşımış olduğu rahatlıkla söylenebilir.
Prof. Bardakoğlu'nun riyasetteki son gününde görevini kendi yardımcısı Prof. Mehmet Görmez'e devrederken sergilediği vakar da başkanlıkta sergilediği kaliteyi taçlandırmış oldu. Diyanet İşleri Başkanlığı tarihinde ilk defa bir
devir teslim töreninin yapılıyor olduğu kaydedildi. Demek ki bundan önce görev süresini dolduranlarla bir sonraki yöneticiler arasında tam bir kopukluk oluyormuş. Büyük ihtimalle siyasetin müdahil tabiatının bir sonucu oluyordur bu durum. Oysa Prof. Bardakoğlu kendisinden görevi devralan Prof. Görmez'e kendi üzerinden çıkardığı cüppeyi bizzat kendisi giydirerek bir bakıma kurumun bundan sonraki etkinliği üzerinde de varlığını hissettirmeyi temin etmiş oldu.
Zaten DİB'in yeni başkanı Prof. Mehmet Görmez de Prof. Bardakoğlu'nun başkanlığı ile aynı süre zarfında kurumun en önemli ikinci adamıydı. Prof. Bardakoğlu'na atfedilebilecek bütün başarılarda onun da bir payı bulunuyordu.
Ankara İlahiyat çevresinden olan Prof. Görmez bir
Hadis profesörü ve akademik formasyonu bir bakıma Bardakoğlu'nun hukuk alanında yaptığının benzerini Hadis alanında yaparak oluşmuştur. Hadis İlimlerinde Metodoloji Sorunu isimli eseri ciddi tezler içeriyor ve çağdaş hadislerin doğru anlaşılması ve yorumlanması bağlamında hadis literatürüne anlamlı bir katkı sunuyor. DİB bünyesinde hadis alanında hâlen yürütülmekte olan ve
modern insanın hayatını anlamlandıracak seçme hadisler (40 Hadis) ve benzeri birçok projenin mimarı. Alevi klasiklerinin enfes bir baskıyla yayına hazırlanması da kendi yönetimi ve denetimi altında yapılmış ve bu sayede Alevi açılımında eksik olan bilimsel kaynaklar boyutu önemli ölçüde tamamlanmıştır.
Prof. Görmez'in başkanlığı birçok bakımdan elinden cübbe giydiği selefiyle bir devamlılık arz edecektir ancak Türkiye'nin farklı alanlardaki demokratik açılımlarının yaşanacağı süreçte sahip olduğu kişisel özellikleri dolayısıyla bir farkla temayüz edeceğini bekleyebiliriz.
Başkan olmadan önce de çok iyi tanıdığım ve kitaplarından çok şey öğrendiğim sayın Prof. Bardakoğlu'nu görev süresinin dolması dolayısıyla, aynı şekilde yine başkan yardımcısı olmadan önce de bir çok zeminde görüşlerini takip ettiğim Prof. Görmez'i de yeni görevinden dolayı
tebrik ediyorum.
Bu yazıyı bir tebrik ve hayırlı olsun seviyesinde tutalım ve Diyanet'in yeni başkanını bekleyen sorunlarına dair değerlendirmelerimize daha sonra girelim.