Önder Sav sevgili kardeşi, arkadaşı, dostu Süheyl Batum'a görevi devrederken
laiklik ikazı yapmaktan kendini alamıyor; "Devletin ve ulusun bölünmez bütünlüğü doğrultusundaki çabalarımız aralıksız sürmelidir.
CHP'nin ötelenemez görevleri arasındaki bu ilkeler bizim de ilkelerimiz olmaya devam edecektir. Hep birlikte CHP'yi başarıya taşırken bu ilkeler rehberimiz olmalıdır." diyor.
Hatırlatmakta fayda var: Sav,
Kara Kuvvetleri komutanı değil, CHP'nin değişmez, değiştirilemez, değiştirilmesi
teklif bile edilemez Genel Sekreteri'ydi. Sav, görevini devrederken ya da görevinin başındayken Hantepe'deki baskınla, Gediktepe'de
çoban zannedilen
teröristlerle, Dağlıca'da çocuklarımızın kurbanlık
koyun gibi şehit edilmesiyle ilgili hiçbir şey söylemedi. Bir kere bile 'Ne oluyor oralarda? Bu çocuklarımızın hayatı niye bu kadar
ucuz?' diye sormadı. Ama giderken bir siyasetçiden çok bir
general gibi mesajlar verip yerini çok değerli bir dostuna bıraktı.
Sav koltuğunu devrettiği saatlerde internete bir ses kaydı düştü. Kaydı kim almış, niye almış, neden internete atmış bilemiyorum. Ben bunlardan çok, albay olduğu ileri sürülen kayıttaki kişinin söylediklerine ya da söylemediklerine bakıyorum. O cümleleri söylemiş olduğuna da inanıyorum çünkü dışarıda olanlar aynen onun anlattığı gibi gerçekleşiyor.
Albay,
Heronlar üzerine konuşuyor, öyle her görüntüye müdahale edilmeyeceğinden bahsediyor. ''Şimdi orda senin gördüm dediğin 8-10 tane terörist gördün, vay niye müdahale etmedin. Yooo.
Müdahale edilecek diye bir şey yok. Edilmez zaten, her olaya edilmez. Her istihbarat, istihbarat çarkına giren bir veridir.'' diyor. Daha sonra insanın tüylerini diken diken eden başka bir şey geliyor görüntüye... Orada ses yok ama ekrana yazılan bir cümle var, diyor ki o cümlede: "Daha büyük grubu vurmak için Hantepe'deki çocuklarınızı yem yaptığımızı 10 dakikada izah ederim."
Bu cümleleri albayın söyleyip söylemediğini tam anlayamıyorsunuz ama sözlerinin geneline baktığınızda bu ifadeler çıkıyor zaten. Sonra yine ses giriyor ve "Ben on dakikada çok güzel anlatırım, anlatmayınca ne oluyor, onun yayınladığı
psikolojik etki altında kalıyor." ifadeleri duyuluyor.
Hatırlayacaksınız, Heron skandalıyla ilgili günlerce bir kelime konuşmayan dönemin
Genelkurmay Başkanı
İlker Başbuğ, kendi oğluyla ilgili bir habere anında açıklama yapmıştı. Eee ne de olsa evlat bu. Başka hiçbir şeye benzemiyor. Fakat insan sormadan da edemiyor: Heron skandalının üzerine gitmeyen İlker Paşa ya da sesi internete düşen bu albay kendi evladının Hantepe'de yem yapılan çocuklardan biri olmasını ister miydi?
Herkes bu vatan için kanının son damlasına kadar savaşır ve bundan da büyük onur duyar, duymuştur da... Ama iç siyasete malzeme olsun diye
fidan gibi çocuklarımızın şehit edilmesine göz yumuluyorsa o zaman adama sorarlar: 'Senin çocuğun da Hantepe'de olsaydı bu kadar pervasızca yapılanları savunabilecek miydin?'... Ya da güçlü babaların çocukları bu bölgelerde askerlik yapmış olsalardı
PKK terörü bu kadar pervasızca ocaklar yakabilir miydi?
Heron görüntüleri sümen altına atılabilir miydi? Ya da General
Gürbüz Kaya o zaman teröristleri bu kadar kolayca çoban zannedebilir miydi?
Önder Sav'ın bu soruları sorması beklenmiyordu zaten. Güya Halk Partisi'nin genel sekreteriydi ama
halkın çocukları birer ikişer beşer toprağa düşerken dönüp de bir kere "Neler oluyor orada?" diye sormaya gerek görmeden yerini çok sevgili dostuna bırakmak zorunda kaldı. Sevgili dostunun da bu soruları bir kere olsun soracağını hiç zannetmiyorum. Sadece Önder Sav değil, çocukları güven içinde yaşayan hiç kimse "Orada neler oluyor?" diye sormuyor.
Yetkili yetkisiz bu insanlara bir kere de biz sormuş olalım: Sizin çocuğunuz Hantepe'de askerlik yapıyor olsaydı bu konuya bu kadar duyarsız kalabilir miydiniz?