İngiltere'nin eski dışişleri bakanı
Jack Straw ülkesinin önemli gazetelerinden The
Times'ta dün çıkan "Eğer ve ama'ları bir tarafa bırakalım,
Türkiye Avrupa Birliği (AB) üyesi olmalı" başlıklı makalesinde olayı iyi özetlemiş: "AB'nin Türkiye'ye ihtiyacı, Türkiye'nin AB'ye olan ihtiyacından daha fazla."
Cumhurbaşkanı
Abdullah Gül, bir
ödül vesilesiyle bulunduğu İngiltere'de, çeşitli kurumlar önünde yaptığı konuşmalarda, Straw kadar açık ve kör gözüm parmağına üslubuyla olmasa bile, Türkiye'nin olumlu değişimler yaşadığını hatırlatarak benzer mesajlar veriyor. Yeniden oluşmakta olan ve nasıl sonuçlanacağı herkesi yakından ilgilendiren dünya düzeninde Türkiye'nin de söz sahibi olmak istediği mesajı bu...
Kendisine ödül veren
Chatham House üyeleri önünde yaptığı konuşmada da, Cumhurbaşkanı Gül, yeni düzenin tepeden inmeci ve dayatmacı olmaması, herkesin
gönüllü katılımına açık olmasi ve ahlaki temeller üzerine oturması gereğini de vurguladı.
Chatham House 'bağımsız' bir fikir üreticisi, ama Kraliyet Ailesi'yle içli dışlı olmasının yanında
Dışişleri Bakanlığı ile de yakın çalışma içerisinde. Üyeleri arasında eski başbakanlar, bakanlar, ülkenin öndegelen diplomat ve akademisyenleri de bulunuyor. Kapalı kapılar ardında yapılan toplantılardan önemli sonuçlar alınmasıyla ünlü bir kurum burası ve bunu sağlamak için kullandığı yöntem de, dünyanın her tarafında, bu kurumun adıyla anılıyor.
Son zamanlarda Chatham House türü kurumlar Türkiye'yi de yakından ilgilendiren konular üzerinde çalışmalar yürütüyor, toplantılar düzenliyorlar. Soğuk
Savaş sonrası dünyanın öncesinden farklı olacağı çoktan belli de, yeni dünyanın parametreleri henüz elle tutulur bir hal almadı. Abdullah Gül, dün, yeni bir stratejik çerçeve oluşurken, birbirinin gözünü oymaya hazır iki blokun varlığının sona ermesinin getirdiği rahatlığı, dünün 'düşman' bilinen ülkelerinin Batı ittifakı içine alınmasının sağladığı yeni güven ortamını övdükten sonra şu anda karşı karşıya olduğumuz durumu 'mükemmel olmayan bir denge' olarak tanımladı.
Yeni ve normal bir denge oluşmazsa hem global düzeyde hem de bölgesel olarak eş-zamanlı şoklar yaşatabilecek bir yanlış denge...
İnsanlığın ortak geleceğinin değerlerini, hukukun üstünlüğü, siyasi çoğulculuk, eşitlik ve farklılıklara saygı olarak görüyor Cumhurbaşkanı Gül. Bu değerlere sahip olmayan ülke ve bölgelerde fakru zaruret içerisinde yaşayan, yeterince sağlık hizmeti ve eğitim alamayan insanlar gözlerini gelişmiş ülkelere göçe dikiyor, göç alan ülkeler ise bu yüzden
ırkçılık, bağnazlık ve hoşgörüden yoksunluk gibi çağ hastalıklarına maruz hale geliyorlar Cumhurbaşkanı Gül'e göre...
Ortak insanlık değerleri her yerde hüküm sürmezse, bu durum o değerlere sahip ülkeleri bile etkileyecek başka hastalıklar doğuracağına göre, dünyanın yeni düzeninin mümkün olan en geniş katılımla oluşması bir gereklilik. Ülkeleri farklı kategoriler altına sıkıştırmayan, Avrupa-merkezli veya büyük güçlerin önceliklerine kilitli, az üyeli kulüp mantığına
esir olmayan, herkesin gönlünü ve zihnini kazanmayı amaçlayan, katılımcı ve adil bir düzen olmalı bu. Nefret edilen 'Öteki'ye saygı gösterip içine alabilen, tek bir güce değil, birbirine bağımlı değişik güç merkezlerine sahip bu düzende liyakat ana esas olmalı.
Cumhurbaşkanı Gül'ün Chatham House'un emektar politikacı ve diplomatlardan oluşan kitlesi önünde yaptığı konuşma, Türkiye'yi de, Jack Straw'un zamanlaması mükemmel
The Times makalesinde altını çizdiği gibi, pek çok bakımdan özelliği bulunan bir konuma yerleştirdi. İnsanlığın zor elde ettiği değerlerin en titiz savunucusu ve uygulamalarının denetçisi olma konumuna... Türkiye bir süredir sahip olduğu bütün araçları, işgal ettiği konumları ve itibarını bu amaçla kullanıyor zaten.
Herkes anlayana kadar anlatmaya devam...