İsim "White House" (
Beyaz Saray) çağrışımı yapmasın.
Burası Londra'da dünyanın en önemli düşünce kuruluşlarından biri.
Chatham House'un bizim anlayacağımız karşılığı: Kraliyet Uluslararası İlişkiler Enstitüsü.
Kuruluşu Birinci Dünya Savaşı'nın sonlarına kadar uzanıyor. Savaşları önlemek maksadıyla
İngiliz-
Amerikan Enstitüsü kurulması fikriyle yola çıkılıyor. Bugün Londra'da St. James Square'deki Chatham House binasında faaliyet gösteriyor.
Bağımsız bir düşünce kuruluşu.
Çalışma biçimindeki titizliği, literatüre Chatham House Kuralı'nı sokmuş. Toplantılarda konuşmacı veya katılımcılardan alınan bilgiler kullanılıyor ancak bilginin kaynağı gizleniyor.
Hamisi Kraliçe... Hükümetlerden bağımsız... Bir konseyi, konsey üyeleri, komiteleri, müdürleri var. Katı ve sıkı
kurallarla çalışıyor.
2005 yılından bu yana Chatham House Ödülü veriliyor.
Ödül, o sene uluslararası ilişkilerin gelişimine en önemli katkıyı yapan devlet adamına gidiyor.
İlk
ödülü
Ukrayna Devlet Başkanı Victor Yuşçenko aldı. Bizzat Kraliçe 2. Elizabeth'in elinden...
Kraliçe sonraki yıllarda ödül vermedi.
2006'da
Mozambik Devlet Başkanı, 2007'de
Katar Emiri'nin eşi, 2008'de
Gana Devlet Başkanı, 2009'da
Brezilya Devlet Başkanı ödüle layık görüldü.
Bu yıl... 2010'da... Bu ödülü
Türkiye Cumhurbaşkanı
Abdullah Gül alıyor... Hem de bizzat Kraliçe 2. Elizabeth'in elinden...
Tören yarın
akşam Türkiye saati ile 20.50'de başlıyor, Londra'da Banqueting House'da.
Abdullah Gül'e ödül, özellikle Ermenistan'la yumuşayan ilişkilerde çabası için veriliyor.
Çok anlamlı, tarihi bir an ve büyük bir onur.
Bu görkemli
tören için Londra'dayız. Kraliçe'yi kendi ülkesinde... Çok özel bir akşam yemeğinde... Sınırlı sayıda seçkin bir toplulukla birlikte takip etmek heyecan verici olacak. İzlenimler için birkaç gün beklemeniz gerekecek.
Smokin krizi
Cumhurbaşkanı ile Londra'ya gelen geniş
heyette gazeteciler de var: Hasan
Cemal (
Milliyet),
Fehmi Koru (
Yenişafak),
İsmet Berkan (
Hürriyet),
Kerim Balcı (Zaman), İs
mail Küçükkaya (Akşam),
Mahmut Övür (
Sabah), İsmail Yuvacan (
Vatan),
Amberin Zaman (
Habertürk)
Gezi günler öncesinden çok detaylı planlandı. Heyete, gün gün mail ve SMS'ler aracılığıyla bilgi verildi. Uçakta oturacağı koltuktan bineceği
transfer minibüsünün numarasına, bavul etiketinden kılık
kıyafete kadar tüm ayrıntılar bizzat
Cumhurbaşkanlığı Protokolü tarafından tüm davetlilerle paylaşıldı.
Son gün yapılan uyarı, erkek davetlileri hazırlıksız yakaladı: Kraliçe'nin Cumhurbaşkanı'na ödülünü takdim edeceği tören için smokin zorunluydu.
Talimat çok açıktı:
Erkekler "smokin", kadınlar "gece
elbisesi" giyecek.
Türkiye'de bu kural esnek uygulanır. "Smokin" uyarısının yanına, "koyu
renk takım elbise" yazılır. Haliyle, o gece erkeklerde kıyafet birliği olmaz. Türkler, herkesin smokini olmadığı için kuralı yumuşatmıştır. Doğrusu; "smokin"in alternatifi yoktur.
Kural tavizsiz olunca, bizim heyet sıkıntıya düştü. Londra'ya hareket etmek için İstanbul'dan Ankara'ya uçan Fehmi Koru, Başkent'teki evinde bıraktığı smokinini
Esenboğa Havalimanı'na getirtti. Fakat
Hasan Cemal tedarikli değildi. Cumhurbaşkanlığı
Basın Başdanışmanı
Ahmet Sever'i "Takım elbise ile arada idare edemezler mi" diye yokladı ama nafile... Ahmet Sever, "Kiralarsınız" diye kestirip attı.
Kiralık smokinin Hasan Cemal'in üzerinde nasıl duracağını da yine burada okursunuz.
iPhone 4 dramı
Türkiye'deki yüksek vergiler ve yurda giriş maliyetleri yüzünden,
telefon ya da bilgisayar gibi teknolojik aletleri yurtdışından getirtmek veya bizzat almak revaçta...
iPhone 4'ün 16 GB'lik modeli üzerinden bakalım. ABD'de 500 dolar ( 700 TL), Avrupa'da 500 euro (980 TL),
İngiltere'de 500 sterlin (1135 TL). Global olarak rakam değişmiyor ama para birimi TL üzerinden çok fark ediyor. Türkiye'de ise
fiyat 900 euro seviyesinde, yani 1764 TL.
Ayrıca her ülkeden aldığınız iPhone, Türkiye'de çalışmıyor. Yalnızca İngiltere ve
Kanada çıkışlı
ürünler tüm operatörler tarafından destekleniyor. Bunun üstüne, İngiltere fiyatı Türkiye'ye göre 629 TL
ucuz olunca Londra'da iPhone peşine düştük.
Regent Street'teki
Apple Store'da cumartesi günü
Macbook Air çılgınlığı yaşanıyordu. Apple neredeyse ince
dosya kalınlığındaki bu ürünü, iPad'den esinlenerek üretti. Yığınla
genç Macbook Air'i
test ediyordu.
Uzakdoğulu bir görevliye yaklaşıp iPhone istediğimizi söyleyince dramımızla yüzleşmemiz fazla sürmedi. İnternetten rezervasyon yapılmadan ürün satılmıyordu. Birlikte rezervasyon yapmaya çalıştık, fakat o gün için kontenjan dolmuştu.
Çekik gözlü Apple görevlisi, "Pazar akşamı tekrar deneyin. Aralıklarla deneyin. Rezervasyon yaptırabilirseniz, ilerleyen günlerde ürün çıkabilir. Sık sık rezervasyonunuzu
kontrol edin. Onaylandığını görür görmez, hemen mağazaya koşun. Buraya yakınsanız sorun yok. Hakkınız yanmaz" demez mi?
Başlamadan biten macera diye buna derim.