Oyu arttı mı artmadı mı bilmiyorum.. Elimde oy ölçer bir alet yok..
Ama ilginin arttığını söyleyebilirim..
Nasıl ölçtün derseniz..
Cuma günü kitap fuarına gittim.. Valla doğru dürüst gezemedim, kitapları doya doya inceleyemedim.. Gören, tanıyan CHP’yi sordu..
Sorular, ne olacak bu CHP’nin hali şeklinde değildi.. Kılıçdaroğlu başaracak mı, gemiyi harekete geçirecek mi kıvamındaydı..
Yani sorular şikâyet değil umut yüklüydü..
Kadınlar çoğunluktaydı.. Kadınlar daha heyecanlıydı..
İlgi iki puan arttı demem bundandır..
Bir parti kadınları kaptı mı, kadınların gönlünü aldı mı sırtı yere gelmiyor?
Eski bir örnek; Ecevit’in CHP’si..
Yeni örnek; Erdoğan’ın AKP’si..
* * *
İlgi alakaya birkaç örnek daha verelim..
Bu hafta kimle konuşsam, hangi ortama girsem CHP’den bahsediliyordu..
CHP’nin adının geçmediği, Kılıçdaroğlu’nun isminin telaffuz edilmediği bir konuşma hatırlamıyorum..
Baksanıza, Kılıçdaroğlu’nu dansöz olarak çizen
karikatürist bile halkı omuzlayan lider olarak çizmek zorunda kaldı..
* * *
Bu ilgi seçime kadar diri tutulur mu? Bu heyecan fırtınası yedi ay boyunca estirilir mi? Bu ilgi alaka seçimde oya dönüştürülür mü?
Bu da CHP’yi yönetenlerin performansına bağlı..
Sörfle beş altı metrelik dalganın üzerine çıktılar, yedi ay boyunca düşmeden orada nasıl kalacakları, devrilmeden kıyıya nasıl ulaşacakları, rakiplerini nasıl geride bırakacakları onların bileceği iş..
Çok zor demeyin..
Baş
bakan sekiz yıldır başarıyor..
Baykal’ın okuduğu kitap: 1514
Geçen hafta
Deniz Baykal ile televizyon ekranında boy gösterince Baykal’lı sorulara da muhatap oldum..
Morali nasıl?
Ne yapıyor?
Ne düşünüyor?
Ekranda gördünüz diyorum, morali çok iyi.. Ne düşündüğünü de biliyorsunuz, kameraların önünde anlatıyor..
Ben size ne yaptığını söyleyeyim..
Osmanlı tarihi okuyormuş.. Özellikle 4. Mehmet dönemini..
Ama şu anda elinde daha eski döneme ait bir kitap var..
1514..
Evet
evet doğru hatırladınız; Çaldıran
Savaşı..
(Reha Bilge, Giza Yayınları..)
Durun durun, Baykal’ın kitap seçimine CHP’de yaşananları göz önüne alarak mana yüklemeyin..
Her savaş lafını savaş hazırlığı olarak almayın..
Yavuz Selim ile Şah İsmail’in savaşı bu.. Sünnilerle Şiilerin diyelim..
Türk-
İran ilişkilerinin temelleri orada!..
Bakan’dan sağlıklı eti anlama yöntemi
Tarım Bakanı
Eker öyle bir demeç verdi ki eski Bakan Cahit Aral’ı hatırladım..
Hani Çernobil faciasından sonra çay içerek çayda radyasyonun olmadığını anlayan bakan!..
Bakan Eker de
ithal et yemiş..
Ve demiş ki; gayet sağlıklı..
Acaba nasıl anlamış!..
Eti aldınız, diyelim ki biftek, diyelim ki bonfile, diyelim ki pirzola kısmı.. Ağzınıza attınız, başladınız çiğnemeye..
O an etin sağlıklı olup olmadığını nasıl anlarsınız?
Lezzetli mi değil mi anlaşılır da, sağlıklı olup olmadığı nasıl anlaşılır?
Bakan çiğneyerek anladığına göre bir usulü vardır herhalde..
Bize de öğretse de yediğimiz etin sağlıklı olup olmadığını ilk lokmada anlasak..
Kitap Fuarı
İstanbul’a dönmeli
İstanbul’da değil mi diyeceksiniz; değil..
Veya artık değil..
TÜYAP’a ne gidiliyor, ne dönülüyor..
Metrobüse rağmen..
Arabayla gitmek zaten mümkün değil.. Hele cuma, cumartesi
Allah korusun..
Avcılar’da indiniz
otobüse bindiniz, yine
trafik ölü.. Cuma günü
akşam üstü TÜYAP’ın önünü görecektiniz.. Hava kararmış, sis basmış, otobüs kuyruğu yüz metreyi bulmuş, ortalık ana
baba günü.. Minibüs yok,
taksi yok..
Olsa bile gidecek yol yok..
İstanbul bitti, İstanbul yaşanacak
kent olmaktan çıktı.. Bir yerden bir yere gitmek ızdırap oldu.. Seneye daha da kötü olacak..
Bu sebeple diyorum ki, kitap fuarı İstanbul’a geri dönmeli..
Beylikdüzü artık İstanbul değil.. İki saatte gidilen yer şehir içi olur mu, şehirler arası olur..