Arka arkaya yaşanan olumlu gelişmeler galiba salih dairelerin hızlandığına işaret ediyor.
Salih daireler, salih insanlara Cenab-ı Hakk'ın ihsanlar silsilesini ifade ediyor.
Yani yaptıkları işi usulüne göre ve eksiksiz yapmayı vazife bilen ahlaklı insanlar iltifatlara ve yaptıkları işlerin ötesinde karşılıklara mazhar olurlar. Böyle bir mazhariyet
şükür ve gayreti tetiklerse daire tamamlanmış olur ve döndükçe hayırlar, bereketler, yümünler dökülmeye başlar insanların önüne...
İmanı, irtica kafesine hapsetmeye kalkışanlar, kâinatı sahipsiz kabul ettiklerinden, her şeyi insanın iktidarına bağlamaya kalkıştılar. Mülk sahibinin müdahalelerini, mülkünü talan etmeye kalkışanlara mukabelelerini göremediler.
Hesap dışı gelişmeleri birtakım insanlara ve gruplara verip, karşı cephe oluşturdular. İçlerinde oluşacak eleştirileri "dış düşman
icat ederek" aşmaya kalkıştılar. Yaptıkları şeyin, kendi hatalarını örtebilmek için memleketi onulmaz badirelerin kucağına atmak olduğunu biliyorlardı aslında. Belki de, "düşman ilan ettikleri" kişi ve grupların insafını bildikleri için, yaptıkları illüzyon seanslarına misliyle mukabele edilmeyeceğini düşünerek, eteklerinde ne varsa hepsini döktüler.
Tahminlerinde yanılmadılar da... Yaptıklarına misliyle mukabele eden olmadı. Onlar sadece, görmekten sakındıkları gerçeklerle karşı karşıya kaldılar. Önce anayasa değişikliği paketinde yer alan
HSYK üyelerinin
seçiminde hâkim ve savcıların birer oy kullanmasını öngören düzenlemeyi değiştirdiler. Yarsav'ın başarılı bir örgütlemeyle tulum çıkarabileceğine inanıyorlardı. Olmadı. Sayı saymayı bilmiyor değillerdi; ama insanların robot olmadığını unutmuşlardı.
Şimdi
CHP olayı var gündemde. Kılıçdaroğlu belediye seçimlerinde
İstanbul Büyükşehir adayı olduğu zaman farklı bir seçim kampanyası yürütebilmişti. CHP adına
ümit verici bir çıkıştı bu. Hatta daha o günlerde Kılıçdaroğlu'nun zirveye tırmanma yürüyüşünü başlattığı konuşulmuştu.
Öyle olmadı belki ama neticede kader yoluna su serpti ve taşlı bir yoldan da olsa Kemal Bey zirveye tırmandı.
Şimdi yargının yüksek gücünü etkin bir şekilde kullanan bir partiden, "Ne olacak şu CHP'nin hali?" noktasına gelindi. Ankara'da yıllarını gazeteciliğe vermiş Faruk
Dinçer, tam da Kılıçdaroğlu'nun yeniden hatırlattığı Ecevit CHP'sinin üstüne, Bülent Bey'in ilginç bir cümlesini hatırlattı. Bülent Bey demiş ki, '12 Eylülün yaptığı en hayırlı şey CHP'yi kapatmak olmuştur.' Belki de Ecevit'e bu cümleyi söyleten şey "halkçı" olsun diye uğraştığı CHP'nin "devletçi" vasfını değiştirebilmekten umudunu kesmiş olmasıdır.
Kılıçdaroğlu aynı macerayı tekrar denemek istiyor. Daha şimdiden
Berhan Şimşek örneğinde olduğu gibi "halkçılığın" aslında "mezhepçilik" manasına geleceğine dair mayınlar döşenmeye başlandı. Bir tarafta CHP'nin başına hazırlandığı uzun zamandır telaffuz edilen Süheyl Batum'un genel sekreter olması, ikincisi mezhep meselesi.
Böyle bir darboğazda Kılıçdaroğlu'nun genel başkan olması çok hayırlı sonuçlar doğurabilir. Çünkü insanlar birinci dereceden sorumluluk makamına gelmedikçe problemleri tam göremiyor. Kılıçdaroğlu kendi taraftarlarının aşırı talepleriyle karşılaştıkça "olabiliri" de "olamayacağı" da bütün netliğiyle görmeye başlayacak. Eğer salih daireler sürecinde nasibi varsa, baskıları değil "olabilir"leri esas alacak. Bu da mezhep taassubunu diğer
inanç ve gruplarla birlikte huzurlu olabilmenin yollarına taşıyacak.
Salih daireler dönmeye başlayalı çok oldu. Ufuklar açılmaya başladı. Bu arada bir
aile büyüğüm, çok farklı bir maksatla da olsa bir cümle taktı aklıma: Yüksek tepelerde kuş da bulunur yılan da... Kuşlar uçarak çıkar, yılanlar sürünerek. Sürünecek kadar eğilenlere bu süreçte çok dikkat etmek gerekiyor.