CHP’de ortaya çıkan gelişmeler
sürpriz mi? Bu soruya
cevap ararken önce bir alıntı yapmak istiyorum. Akşam Gazetesi’nden Şenay Yıldız’ın Washington’da gerçekleştirdiği söyleşide ABD’li uzman Henry J. Barkey şunları söylüyor:
‘
Baykal geri dönecek diye düşünüyorum. ‘AKP bu referandumda büyük fark atarsa, Baykal geri dönmek isteyecek’ diye söylemiştim zaten. Kılıçdaroğlu çok acemi,
akıl almaz şeyler söyledi.’ (1
Kasım 2010)
Barkey,
Türkiye’yi yakından tanıyan ve özellikle
Kürt meselesini yakından izleyen önemli bir uzman. Söyleşinin bir başka yerinde ‘CHP’nin
Kürt meselesinde MHP kadar kötü durumda olduğunu’ ifade ediyor.’
Peki Barkey ne söylüyor? Gerçekten Kılıçdaroğlu ile bu işler yürümüyor, Baykal dönsün mü diyor? Yoksa Kılıçdaroğlu’nun yapması gerekenler var mesajını, ‘Baykal dönebilir’ tehdidiyle mi veriyor?
Bir süredir Deniz Baykal’ın CHP’ye genel başkan olarak dönmesinin daha iyi olacağına dair esen rüzgarlar, hangi merkezin yansıması bilmiyoruz. Ancak, sanki onun dönmesinden çok, ‘Kılıçdaroğlu’nun CHP’ye artık ciddi bir neşter vurması gerekir’ mesajı veriliyor gibiydi.
Yargı cephesinden gelen uyarı, hukuk tekniği açısından elbette bağımsız bir sürecin ürünü. Ancak tam da CHP’deki değişim sancısının büyüdüğü bir anda ortaya çıkması ve partiyi kelimenin tam anlamıyla ikiye bölmesi de dikkat
çekici.
***
Siyasetin yargıdan gelen kararlar/müdahaleler/yönlendirmeler eliyle rotasını belirlemesine
yabancı olduğumuz söylenemez. Nitekim yaklaşık 8 yıldır ülkeyi yöneten AK Parti’nin siyasi ömründe doğrudan ya da dolaylı olarak pekçok yargı kararının ne kadar etkili olduğu hepimizin hatırında.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan gelen uyarıyla birlikte CHP’de ortaya çıkan
kriz, nice zamandır partiyi elinde tutan
Önder Sav’ın bir kez daha sahne almasıyla, kurultay tartışmasına dönüştü.
Olup bitene Kemal Kılıçdaroğlu’nun tepkisi, anlık ortaya çıkmış bir krize verilen cevaptan çok, yeni dönemin siyasi mimarisinde yerini alacak CHP’nin kodlarını ifade ediyor gibiydi. Partinin derin adamı Sav’ın yeni yönetimde yer almaması, Kılıçdaroğlu’nun doğrudan onu
hedef alan sert açıklamaları ve ‘Partideki korku imparatorluğunu yıktık, yeni bir anlayışla yola devam ediyoruz’ vurgusu, bunlardan sadece birkaçı.
Türbanla ilgili tartışmalarda hep birlikte gördük ki, CHP’nin değişim sürecinde olumlu rol oynaması sanıldığından çok daha zor. Partinin geçmişini, özellikle de ‘kurucu akıl’ takıntısını temsil edenlerin buna geçit vermediği her örnekte bir kez daha ispatlandı.
Üstelik tüm örnekler, genel anlamda Türkiye’nin iç dengelerini ilgilendiren sınavlardı. Oysa yakın gelecekte Türkiye
siyasetinin önüne, sadece iç politikayı değil, topyekun bölgeyi, hatta dünyayı ilgilendiren
sınav soruları gelecek. Henry Barkey’in Kürt meselesi üzerinden CHP’ye getirdiği sert eleştirinin parantezinde bunlar yer alıyor. Kürt meselesinde gelinen aşamada AK Parti’nin tek başına sorumluluk yüklenmesi, ne mümkün, ne de hakkaniyete uygun. Siyaset zemininde tartışmasız en önemli aktörlerden birisi olan CHP’nin de süreçte elini taşın altına sokması gerekiyor.
***
İşin eğlenceli tarafı ise şu. Türkiye’de ciddi bir değişim hamlesi, yin
e devlet eliyle, yani yargıdan gelen bir katkıyla rayına oturuyor.
Peki Kılıçdaroğlu’nun liderlik sınavına dönüşen bu krizin ardından, partiyi neler bekliyor. Fırsat olursa devam ederiz.