Aslında
Hürriyet Gazetesi'nin sahibi ve yöneticileri bu isimlerden "bir şekilde" kurtulduğuna sevinmeli.
Şu isimlere bakın;
Emin Çölaşan.
Bekir
Coşkun.
Oktay Ekşi...
Soğuk savaş döneminin kalemşorları.
"Halka karşı devleti savunan gazetecilik türü"nün son birkaç örneği...
Günün birinde
Oktay Ekşi gibi kendisini patlatacak birkaç devletçi,
ulusalcı,
halkı hor gören,
aşağılayan, küçümseyen
köşe yazarı militan daha var!
Neydi
soğuk savaş döneminin özelliği?..
Düşman konseptine dayanır.
Psikolojik savaş metotları kullanırlar.
Toplumu kamplara ayırır, bir bölümünü düşman ilan ederler.
Fikir ol
mayınca tamamen
imha metodunu kullanırlar.
Emin Çölaşan'ın vukuatları saymakla bitmez.
Belki de Aydın Doğan'a en fazla tazminat ödettiren yazardı Emin Çölaşan.
Yıllarca Hürriyet'te kendisine tahammül edildiği halde gazeteden koptuktan sonra patronu aleyhine kitap yazdı.
Fena mı oldu işte, patronu kendisinden kurtuldu.
AK Parti'ye oy verenlere "Göbeğini kaşıyan adam" diyen köşe yazarı Hürriyet'ten...
Millete "Bidon kafalı" diyenler Hürriyet'ten...
İnsanların odalarına gizli
kamera koyup onların özel hayatını kameraya alıp intiharlarına sebep olanlar Hürriyet'ten.
İslam dinine ait kavramları bile yazmayacak kadar dine ve dindarlara düşman yazarlar Hürriyet'te.
"Alçakları tanıyalım" başlıklı yazı Oktay Ekşi'nindir mesela.
Cumhurbaşkanı'nın eşinin durumu ile ilgili yazdığı yazıda
Hayrünnisa Hanım için "Eğreti gelin" diye yazanlar Hürriyet'ten.
Ama işin garibi, Cumhurbaşkanı bunları kendi arabasına uçağına alır, yanından pek ayırmaz!
Şimdi...
Aslında bu isimlerin son
tüketim tarihleri geçmiş olmasına rağmen halen tedavülde olmalarını anlamak güç.
Soğuk savaş biteli 20 yıl oldu.
Ama soğuk savaş dönemi gazeteciliği Türkiye'de hâlâ işlevsel olabileceğini sanıyor.
Ama bakın soğuk savaş döneminde döşenen mayınlar birer birer patlıyor.
Gelip gelip toslaması mukadder olan duvara tosluyorlar.
Kendini patlatıp infilak ediyorlar.
Oysa soğuk savaş bittiğine göre bu adamların görevleri de bitmiş olmalıydı.
Ama onlar direndiler ve soğuk savaşın devam ettiğini ileri sürerek görevlerini sürdürmeyi, milletle savaşa devamı
tercih ettiler.
Ama şimdi, bir zamanlar döşenmiş fakat artık ortadan kaldırılması gereken mayın gibi patlıyorlar.
Şimdi meslek adına söylenmesi gereken son söz:
Elbette köşe yazarları da editöre ihtiyaç hisseder. Oysa bizde köşe yazarı ne yazarsa hiçbir süzgeçten geçmeden sayfaya girer anlayışı var.
Bu yanlış. Köşe yazıları da bir tür editoryal değerlendirmeye tabi tutulmalı. Bu köşe yazarları için de son derece faydalıdır.
Köşe yazarı da insan, yanlış yazar, eksik yazar, Oktay Ekşi'nin yaptığı gibi vurucu cümlenin şehvetine kapılıp
küfür yazar...
Onun için köşe yazarlarının yazıları da okunmalı ve bir şekilde yanlışlar varsa yanlışlardan arındırıldıktan sonra gazeteye girmeli. Ama bu denetim, fikirleri
sansür düzeyine asla çıkmamalı...
Köşe yazarlarına bir tür yarı tanrılık bahşeden Hürriyet gibi gazeteler kendi meydana getirdikleri canavarların şimdi birer birer kendini patlatmasını seyrediyorlar.