Bu yazıyı
Ermenistan'ın başkenti Erivan'dan yazıyorum.
Siz okurken ben, dönüş yolunda, Gürcistan'ın başkenti Tiflis'te olacağım. Erivan'a gelmemin nedeni Uluslararası
Reklam Festivali'nde "basın-outdoor" dalında jüri üyesi olmam...
Erivan'a bilinen nedenlerle biraz zor ulaştım. Direkt uçuş sayısı az, bu nedenle
Moskova üzerinden 11 saatte ulaşabildim.
Yeşil pasaportum nedeniyle de kapıda yaklaşık 6 saat bekletildim.
Ancak içeri girince hiçbir sorunla karşılaşmadım. "I am from
Turkey" deyince kısa bir duraklama oluyor ama Ermeni dostlarımız son derece candan, içten ve sorunun iki devlet arasında olduğunu söylüyorlar, siyasetçilerin çözmesi gerektiğinde de hemfikirler.
Sanırım festivale Türkiye'den çağrılmamın nedeni de biraz sembolik...
Ermenistan halkı da bizim gibi barıştan yana ve bir an önce sorunların çözülüp hayatın akışı içinde ortak noktaları bizimle paylaşmak istiyor.
Global markalar hepimizi köşeliyor
Ukrayna,
Litvanya, Rusya'dan reklamcılarla yaklaşık 7 saat süren çok güzel bir jüri yaptık. Reklamda yaratıcılık anlayışları bizimkinden farklı değil. Üstelik de fark ettim ki reklamda mizah anlayışımız da birbirine benziyor. Tabii bunu sağlayan biraz da bu coğrafyadaki global ajanslar. Global markalar hepimizi öyle köşeliyorlar ki fark etmeden bazen yerel düşünceleri, tarzları elbirliği ile eziyoruz!
Reklam ajanslarının
ödül alabilmek için yaptıkları "sosyal reklam" çalışmaları bu festivalde de oldukça göze batıyor. İşin ticari bir yanı yok ama ajanslar "yaratıcı" seviyeleri böylece gösterip ticari müşterilere kanıt sunuyorlar.
Ancak bu çalışmalar STK'lar tarafından bir "brief" sonucu oluşturulmadığı için her zaman dürüstlükleri sorgulanıyor. Günün sonunda ulvi bir amaca
hizmet ettikleri için de jüriler tarafında hoşgörüyle değerlendiriliyor.
Hizmet sektörü geride, yemekler mükemmel
Ermenistan'da hizmet alırken biraz zorlanıyorsunuz. Türkiye'nin 25 yıl önceki halini birlen biri olarak, Ermenistan'ın Türkiye'nin 25 yıl önceki haline benzediğini söyleyebilirim. Kredi
kartı çoğu yerde geçmiyor. Global
otel markası Mariott'ta bile "bir su" dediğinizde karşılığını almanız en az yarım saat. İnsanlar hata yapmaktan korkuyor ve genellikle
yetki kullanmıyor.
Ancak bizim gelişmişlik seviyemize gelmeleri için 25 yıl bekleyeceklerini sanmıyorum. Çünkü gelişme için çok büyük istek var ve anladığım kadarıyla hızla değişiyorlar. Hızla global dünyaya entegre oluyorlar.
Ermenistan'da en sevdiğim şey yemekler oldu. Mutfağımız ortak ve inanılmaz lezzetli yemekler yapıyorlar.
Sabah kahvaltıda lavaş bile bulmanız mümkün. Çok fazla yoğurtlu
salatalık yiyorlar. Et ve
tavuk bizim gibi "dürüm" eşliğinde
servis ediliyor. Salata yapış biçimleri aynı, tatlar aynı, değişik
soğuk mezeleri var. Görünüşleri bizimkilerden farklı ama tatları aynı.
Ruslar gibi Ermeniler de iç içiler. Aynı Ruslar gibi her masanın bir sözcüsü oluyor. Herkes kalkıp gönlünden geçenleri söylüyor. Ruslar konyak üretimleri ile övünüyorlar. Bu konuda votkacı Ruslar'la
tatlı bir sürtüşme halindeler.
P&G, Unilever,
Coca-Cola Ermenistan'ı ele geçirmiş durumda. Mc Donald's henüz Ermenistan'a ulaşamamış. Ancak eli kulağında. Starbucks'ın gelmesine ise daha bir on yıl var. Çünkü
kahve satan çok sayıda lokal kahve var. Şunu da söyleyeyim Ermeniler çok sert kahve yapıyorlar. Ben yüzümü buruşturunca da aynen söyledikleri şu oldu: "Sen Türk! Buna sert mi diyorsun?"
Bu Nes
cafeler, Cafe Crown'lar biz Türkler'i yumuşattı mı ne!
Reklametre (*) (23-30
Ekim 2010)
TV İlk Beş
1) Kaynana (
Arçelik Fırın)
2) Kasa okuyucu (
İş Bankası/Tema)
3) Deney (Nescafe)
4)
Çocuk Çişi (
Mini Cooper)
5) Veresiye-Peşin (İştecell)
İnternet İlk Beş
1)
Carrefour-Tayfur/Koç Var Kuzu Var (www.kocvar
kuzuvar.com)
2) Kekstra-Kekstra Dünyası (www.kekstra.com.tr)
3)
Renault-Kangoo Düğünde (www.kangoodugunde.com)
4) İpana-Gülüşünle Büyüle (www.gulusunlebuyule.com)
5)
Penguen Gıda-Lezzeti Çeken Bilir (www.lezzeticekenbilir.com)
(*) Ermenistan seyahati nedeniyle
gazete reklamları sıralaması yapamadık.
Özür.
CHP siyah beyaz TV'de ısrarcı
Pazarlamada kullandığımız "pozisyonlama" kuralları siyasi
iletişim için de geçerli... Siyasette de bir şey yaptığın ya da söylediğinde hemen rakibe göre konumlanıyorsun... Bu nedenle de bir şey söyleyip yapmadan önce kırk kere düşünmek zorundasın...
Örnek verelim...
CHP kurmayları, ev sahibinin başı kapalı diye Meclis'in seçtiği cumhurbaşkanının "resepsiyonuna" gitmedi...
Kuşku yok ki bu davranış CHP'nin şu andaki %20
kemik oyunu memnun etti. Belki referandumda "hayır" oyu veren %42 içindeki bazılarını da...
Ama geri kalan %58 evetçiler ve de %42 içindeki bazıları için "askerin yanında, uzlaşmaz, despot" algısını perçinledi. Onu geniş halk yığınlarının uzağında bir "Halk Partisi" olarak konumladı...
Bugüne kadar bu konumlama ile CHP son zamanlardaki hiçbir seçimi kazanamadı. Aksine var olan pozisyonunun Türkiye'de alıcısı azalmaya başladı. İnsanlar "renkli" televizyon istiyorlar. CHP onlara "
Hayır kardeşim bende siyah beyaz televizyon var, onu izle" diye diretiyor.
Sorarım size şu anda bir
firma siyah beyaz TV üretse kaç kişi bu televizyondan alır! (Düşünün hem de bazıları HD, 3D uygulamalarına geçmişken!)
Türkiye'de siyasi arenada "renkli TV" izlemek isteyenlerin sayısı yavaş da olsa artıyor. Ama CHP hâlâ eylemleriyle "siyah beyaz TV" pozisyonuna yatırım yapıyor.
Hani ne demişler devletten milyarlarca lira
yardım alacağına CHP gibi rakibin olsun...
İnternet'ten Özgürce...
Sanal
alışverişin büyüsüne kapılmayın!
ANKA'nın
Bankalararası Kart Merkezi (BKM), 2010 yılının ilk iki ayında tüketicinin
sanal ortamda harcadığı miktarları belirledi. Geçen yıl ilk kez
sanal alışverişte 10 milyar TL sınırını aşan tüketicinin sanal alışveriş adedi bu yılın ilk 2 ayında geçen yılın aynı dönemine göre %43, işlem tutarı ise %65 yükselmiş.
ANKA'nın hesaplamalarına göre; geçen yılın ilk iki ayında 1 milyar 289 milyon TL harcayan tüketiciler, bu yılın ilk iki ayında 13 milyon 138.6 bin sanal işlem yapmış ve 2 milyar 127 milyon TL harcamış. Uzaktan (
mektup,
telefon ve internet üzerinden) alışveriş için ise aynı zaman diliminde yılın ilk iki ayında 3 milyar 818 milyon TL harcanmış ve işlem sayısı ise %28 artarak 22 milyon 123 bine yükselmiş.
Bölgelere göre işyerleri sayısına bakıldığında 22 bin 500 sanal işyerinin olduğu, sanal işyerlerinin %45.6'sının
Marmara Bölgesi'nde, %17'sinin İç
Anadolu Bölgesi'nde toplandığı belirlenmiş. İllere göre değerlendirildiğinde sanal iş yerlerinin %35'inin İstanbul'da, %10.8'inin Ankara'da ve % 6.6'sının İzmir'de bulunduğu saptanmış.
Sanal
mağaza maliyetlerinin düşüklüğü ve milyonlarca kişiye kolay
ulaşım imkanı ve geçtiğimiz yılki
kriz, online alışveriş olanağı sunan işyeri sayısındaki artışta etkili oldu. Ayrıca,
internetten alışveriş yapan kullanıcılar için önemli iki unsurun güvenlik ve uygun
fiyat olduğu, kullanıcıların alışverişlerinde detaylı olarak araştırma yaptığı ve ev hanımlarının da evde yaptıkları el işlerini satmak için online sitelerde mağaza açtıkları belirtilmiş.
Açıklanan veriler online alışverişin gücünü ve
büyüme hızını net olarak ortaya koyuyor. Siz internetten ne alıp satarsınız bilmem ama bakın sahibinden.com'da
küçük bir aramayla
satılık neler neler buldum;
· Aşk-ı Memnu'daki 2009 Model E 250 CDI
· Ters Dönmüş ETİ PUF!
· Sırtında
kalp resmi bulunan
inek!..
· Geniş Aile dizisinin çekildiği konak.
· Ocak söndüren piranha akvaryumu.
· Sağlıksız papağan.
Özetle siz siz olun,
ucuz veya ilginç diye online alışverişin büyüsüne kapılırken kontrolünüzü kaybetmeyin...