27 Ekim'de, Londra'da rengârenk bir
akşam yaşandı. Anlayışları, yaşayışları ve meslekleri birbirinden farklı pek çok insan bir arada aynı şeyleri alkışladı.
"Bir olalım, iri olalım, diri olalım" gibi kültürümüzde yer alan
altın öğütlerin, nasıl gerçekleştirilebileceğinin güzel bir örneğini ortaya koyan bu güzel programın mimarı Business Network'tü.
Business Network, Türkiye'den giden işadamlarının Londra'da kurduğu bir
dernek. Dernek başarıyı alkışlayıp başarılı insanlarımızı
ödüllendirerek, umut aşılıyor. Boş tartışmaların yerine, işe yarayacak adımlar atma düşüncesini koymaya çalışıyor.
Yapılan işin ehemmiyetine işaret olması bakımından aksisedalardan birine göz atalım:
Ödül alanlardan birisi sabah kahvaltısında, Türkiye'den iştirak eden milletvekilleri
Necati Çetinkaya ve
Mustafa Ataş Beyefendi'lerin de huzurunda dedi ki: "Bizler bir araya gelemezdik. Bu gençler geldi ve bizleri bir araya getirdi. Onları çok seviyorum."
Ödüle layık görülecek başarıların sahibiydi. Üniversitelerle ortak yaptığı çalışmalar vasıtasıyla
restoran işini ve kendine ait lokantasını okula çevirmişti. Avrupa'da görmeye alışık olduğumuz dönerciliği aşmış; müşterisini
İngilizler başta olmak üzere Türklerin dışındaki milletlerden oluşturmayı başarmıştı.
Hayat hikâyesine aşina olunca içim burkuldu. Kendisi cıvıl cıvıl bir insan ama kalbinde derin yaralar var. Ve başarının doğurduğu şevk, bunca yaranın izini geride bırakarak o insanın simasına kendi çizgilerini çekebilmişti.
Şevk muhteşem bir şey...
Bediüzzaman Hazretleri'nin de özenle altını çizdiği gibi "kardeşlerin sa'ye şevkini kırmamak" çok önemli bir düstur. Şevk kırılınca atalet bataklığı öyle bir yutuyor ki insanları, o ortamda kime el atsan batırmaktan başka bir işe yaramıyorsun. Şevk yoksa el ele vermek de bir işe yaramıyor.
Atalet batağına saplanmış bir toplumda şevk uyarmak çok zor olsa gerek.
Allah sıhhat afiyet versin,
Hekimoğlu İsmail Ağabeyimizin altmış ve yetmişli yıllarda
Fethullah Gülen Hocaefendi'nin durumunu anlatmak için yazdığı şu satırlar atalet toplumunda şevk uyarmanın ne demek olduğuna bir parça ışık tutuyor: "Milletine bir şeyler anlatabilmek için yanıp-tutuşuyordu. Halden anlamayanlar 'Bu
yanık kokusu da nereden geliyor?' diyorlardı. Izdıraptan yanan yüreği ızgara üzerinde kızartılan etin kokusundan ayırt edemiyorlardı."
Geceden, kendi adıma önemli bir
ders aldım. Türk-
Kürt,
Alevi-
Sünni, laik-antilaik gibi keskin tartışmalardan bir yere varmak çok zor. Eğer Business Network'ün yaptığı gibi hangi kesimden olursa olsun, eğer güzel bir iş yapan varsa, onu aidiyetine bakmadan
tebrik edip, ödüllendirebilirsek, diğer ideolojik taraflarını daha rahat konuşabiliriz. Çünkü öncelik ayrım noktalarına değil, hangi kesimden olursa olsun iyi iş yapan kişinin bizzat kendisine ve yaptığı işe verilmiş oluyor.
O gece ödüle layık görülenler arasında zannediyorum yukarıda zikrettiğimiz bütün kesimlerden insanlar vardı. Görüntü öyle söylüyordu. Hepsi bir arada ve hepsi de son derece mutluydu.
Business Network'ün yaptığı iş gerçekten takdire şayandı. Çeşitli meslek mensuplarından öne çıkmış üçer kişi, ya kendi isteğiyle ya da başkalarının tavsiyesiyle
aday gösterilmiş. Sonra adaylara oy verilmesi istenmiş. 72 bin oy kullanılmış ve oyların tasnifi sonucu birinciler
İngiltere ve Türkiye'den katılan
bakan, milletvekili, işadamları, gazeteciler ve çeşitli meslek gruplarına mensup kişiler huzurunda açıklandı. İngiliz vekillerin konuşmalarının bir kısmını
Türkçe yapması çok alkış aldı.
Böyle bir
jest aslında ince bir esprinin ifadesiydi aynı zamanda. Türkiye'den bakan olarak
Selma Aliye Hanımefendi'nin katılmış olması bence çok anlamlıydı. Ve
TUSKON yurtiçi ve yurtdışında pek çok organizasyona
imza attığı gibi bu faaliyetten de nasibini almış, gurbetçilerin arkasında durmuştu.
Şevk, kuşatıcı bir anlayışla buluşup, el birliğine dönüşürse Business Network'ün programı gibi sonuçlar doğuruyor. Ne diyelim: "Aşk u şevk olsun sermayem. Başka şey istemezem."