TELEVİZYONDA ne zaman bir
tartışma programına denk gelsem hemen kanal değiştirme hızımı arttırırım; çünkü bir cümleyi bile duyacak olsam durduk yerde sinirleneceğimi, hınçlanacağımı biliyorum.
Fakat yine de bu programlardan kaçmak o kadar da kolay olmuyor.
Bir kere bunların sayısı çok fazla.
Sonra, kaçabilmek için uzaktan kumandanın sizin elinizde olması gerekiyor, eğer değilse istediğiniz hızda değişmeyebiliyor kanallar.
Her neyse, önceki
akşam da böyle bir programın ortasında bir yerine denk geldim, cumhuriyetle
demokrasi arasındaki farklar konuşuluyordu, o kadarını duymak bile kanın beynime sıçramasına yetti. Dün bir de bazı
gazetelerde aynı konuda bilgiççe yazıları okuyunca sinirimi siz okuyucularımdan çıkarmaya karar verdim.
Cumhuriyet, en basit, en temel anlamıyla
halkın egemenliği demektir. Kralın, padişahın, kilisenin, ulemanın egemenliği değil halkın egemenliği.
Peki halk egemenliğini nasıl kullanacak, yönetime nasıl yansıtacaktır? Elbette demokrasi yoluyla.
Halkın egemenliğinin engellendiği ve bir zümre veya sınıfın egemenliğine dönüştüğü
ülkelerde sadece demokrasi eksik değildir, bana göre cumhuriyet de eksiktir.
Bazılarımızın fetiş haline getirip içini boşalttığı cumhuriyetimize bir de bu gözle bakalım.
Cumhuriyetle demokrasi arasında bir çelişki yoktur, bir çekişme de yoktur. Aslına bakacak olursanız ne kadar demokrasiyseniz o kadar cumhuriyetsinizdir, daha fazla değil.
Demokrasiye rağmen cumhuriyeti korumak iddiası bir safsatadan başka bir şey değildir.
Asperger’li ülke
ASPERGER Sendromu, otizmin bir versiyonu olarak kabul ediliyor. Bazı Aspergerli hastalar, duydukları her kelimeyi
sözlük anlamıyla anlıyorlar, yani metaforları, benzetmeleri, şakaları vs. anlamıyorlar.
Bu ‘Cumhuriyetçi misiniz, demokrat mı’ tartışması bize
Fransız solunun önemli aydınlarından Regis Debray’ın 1989’da, yani Fransız Devrimi’nin 200. yılında yazdığı bir
makaleyle geldi.
Biz, siyasi makalelerde metafordan, şakadan, benzetme kullanılmasından pek anlamayan bir ülke olduğumuz için herhalde, bu makale aradan geçen 21 yıla rağmen hala bizde tartışılıyor.
Oysa Debray’ın yaptığı bir metaforun gücünü kullanmaktan başka bir şey değildi, ‘Cumhuriyetçi’ dediği Fransa’yı yermiyor, aksine yüceltiyor, bu arada ‘demokrat’ ABD’yi de olması gereken yere oturtuyordu.
(Yakınları Asperger’den mustarip ailelerden, bu benzetmeyi kullandığım için peşinen özür dilerim.)
İstanbul trafiği: Ekonomik kriz bitmiş
2001
ekonomik krizi sırasında yazmıştım, sonra 2008-2009 küresel krizi sırasında bir kez daha yazdım.
Ben ülkemizdeki ekonomik kriz ve ekonomik durgunlukla TEM otoyolunun İstanbul’u kat eden kısmındaki
trafik yoğunluğu arasında ciddi bir ilişki görüyorum.
2001 krizinde mesela, bizim gazete binasından TEM’e bakar ve ne kadar az otomobil, daha da fenası ne kadar az kamyon geçtiğini görür üzülürdük. O zamanlar gazeteden çıkıp eve varmam 20 dakikayı geçmezdi, çünkü TEM’de trafik olmazdı.
Aynı şey 2009’da da oldu. 2001 seviyesinde olmasa da TEM’de trafik bir hayli rahatladı, en kalabalık saatlerde bile fazla sıkışmadan eve kadar gidebiliyordum.
Fakat bu hafta evime gidemedim; gazeteden çıkıp eve varmam bir seferinde 2 saat 20 dakika, bir başka seferinde de 2 saat 10 dakika aldı.
Demek ki ekonomik kriz bitmiş, hatta bitmek ne kelime hızlı bir
büyüme dönemine girilmiş yeniden.
CUMHURİYET, bilgisayar tabirleriyle konuşacaksak ‘hardware’dir; demokrasi ise onu işletecek olan ‘software.’
Bazı eski modeller, ‘hardware’i yenilemeden ‘software’i başarıyla çalıştırıyorlar. (Hollanda, İsveç, İngiltere gibi ülkeler yani.) Ama bu software için tavsiye edilen şey aslında yeni hardware.
Bizimki gibi bazı ülkeler bu software’in bütün özelliklerini kullanmıyor, en son güncellemeleri bir türlü yüklemiyor; bu tavsiye edilen bir şey değil, hoş görülen bir şey de değil artık.
Elinizdeki software’in bütün özelliklerinden yararlanmıyorsanız, aslında sadece göz boyuyorsunuzdur.