Deniz Baykal'ın
kaset tuzağı ile beklenmedik şekilde
tasfiye edilmesi, ister istemez
CHP'de plansız bir yeni yapılanmayı beraberinde getirdi.
Kongreye birkaç gün kala
adaylığını açıklayan
Kemal Kılıçdaroğlu, iyi bir rüzgâr yakaladıysa da bunu teşkilatı yeniden yapılandırarak yeni bir kadro ile yapması mümkün olmadı.
Hagi'nin
Fenerbahçe maçına eski kadroyla çıkması gibi...
Bir süre sonra
Rijkaard dönemindeki eksiklikler Hagi'nin de elini yakar hale gelecek.
O da kadrodan şikâyet edecek...
Kılıçdaroğlu'nun durumu da farklı değil.
Deniz Baykal'ın deyimi ile CHP'de "iki anahtarlı" bir
sistem mevcut.
CHP Genel Sekreteri
Önder Sav "gölge lider" olarak kabul görüyor.
Teşkilata büyük oranda hâkim olduğu için de onun işaret ettiği aday kazanıyor.
Onun onayı olmayan hiçbir karar parti politikası olarak uygulanamıyor.
Kılıçdaroğlu'nun "başörtüsü" ve "
genel af" gibi bazı açıklamalarından bu nedenle geri adım atmak zorunda kaldığı biliniyor.
CHP'nin önünde şimdi
Yargıtay Başsavcısı eliyle önemli bir fırsat duruyor.
Yargıtay, son kurultayda yeni tüzüğün ertelenmesi girişiminin
yasal olmadığını belirtiyor.
Yeni tüzüğün uygulanması halinde Kılıçdaroğlu partinin tek hâkimi haline gelecek.
Kendi kadrosunu atama ve liderlik vizyonunu net şekilde ortaya koyma fırsatı elde edecek.
Kemal Bey'in bu fırsatı ne kadar kullanıp kullanmayacağını göreceğiz.
Ama önündeki engel kalkmış durumda.
Yeni vitrin ister mevcutlardan oluşsun ister yeni isimlerden tamamen Kılıçdaroğlu'na ait olacak.
Dolayısıyla bundan böyle kadronun hataları ya da başarıları da kendisine mal edilecek.
Yalnız ortada hukuki bir
tartışma var.
Hukukçu CHP'liler yeni bir kurultayın şart olduğunu dile getirirken, Kılıçdaroğlu kendisinin yeni tüzüğe göre atama yapmasının yeterli olacağını savunuyor.
CHP'nin mevcut yönetimi, aslına bakılırsa Yargıtay'ın Kurultay'a yönelik ilk gönderdiği yazıları da kamuoyundan saklamış ve sorun olmadığını ileri sürmüşlerdi.
O zaman "CHP yönetimi yok hükmündedir" diyen
Atilla Kart gibi
hukukçu CHP'liler, şimdi haklı çıktılar.
Hukuk kökenli tecrübeli isimler Kurultay'ın şart olduğu konusunda uyarıyorlar.
Nihai durum çarşambaya netlik kazanacak.
Ama Kurultay'a gidilmezde, hukuk eliyle gidilmek zorunda kalınırsa ortaya çok ilgi
çekici bir tablo çıkar.
Kılıçdaroğlu kadrosunu kurmadan parti içinde de büyük yara almış olur.
Kılıçdaroğlu'na dört
tavsiye
Kemal Kılıçdaroğlu'nun CHP liderliğine seçilmesini Türkiye'de toplumsal barışın sağlanması adına çok önemli buluyorum.
Dolayısıyla Türkiye'nin kendisiyle, CHP'nin de geçmişiyle hesaplaşmasına varlığıyla bir katkı sağlıyor.
Ancak bütün bunlar CHP'nin
iktidar alternatifi olarak öne çıkması için yeterli değil.
Şayet Kılıçdaroğlu genel seçimlerde partisini sıkıştığı "yüzde 20-30" bandından kurtarmak istiyorsa, şu 4 hususa daha fazla dikkat göstermeli.
Birincisi, değişimci ve
özgürlükçü politikaları öne çıkarmalı.
İkincisi,
ucuz siyaset ve inat muhalefetten kaçınmalı.
Üçüncüsü, toplumun tüm kesimlerine hitap etmeli.
Dördüncüsü de, CHP'yi artık bir proje partisi haline getirmeli.
Tabii bütün bunları yaparken de tutarlı ve inandırıcı olmalı.
Kılıçdaroğlu'nun bugüne kadar en çok yara aldığı hususun bu olduğunu düşünüyorum.
En son
resepsiyon krizi de bu algıyı besleyen bir unsur.
"
Başörtüsünü biz çözeriz" diyen Kılıçdaroğlu, bu konuda yasa çıkarılması konusunda
destek vermedi.
Yetmedi başörtülü ev sahibesi nedeniyle resepsiyon boykotunu gerçekleştirdi.
Bu durumda ortaya inandırıcılık sorunu çıkıyor.
Başörtüsü konusunda özgürlük yanlısı olanların güven erozyonuna neden oluyor.
Daha önemlisi CHP'nin başka hususlarda özgürlükleri savunmasına imkân vermiyor.
Başörtüsü konusunda özgürlük istemeyen CHP, Aleviler konusunda savunduğu tezlerde nasıl samimi görülebilir?