Londra'nın çılgın Türkleri


Son dönemde her yurtdışına çıkışta aynı ikilemi yaşıyoruz. Türkiye'ye içeriden bakmakla dışarıdan bakmak arasında siyahla beyaz kadar fark var. Günlerdir, CHP'nin iç krizleri ve bu akşam yapılacak resepsiyona katılıp katılmayacakları polemiği ile yatıp kalkıyoruz. Bir yandan başörtüsü üzerinden üretilen krizler öte yandan yıllar boyu yapılan hatalar sebebiyle kördüğüm haline gelen Kürt sorunu. Enerjisini yanlış yerlerde tüketen bir Türkiye var. Cumhurbaşkanının resepsiyonuna gidip gitmemenin nesi bir ülkede krize döner anlamak mümkün değil. Gül, bir yanlıştan dönüp Çankaya'da tek ve eşli resepsiyon veriyor diye 'O herkesin değil sadece AK Parti'nin cumhurbaşkanı' demek hangi mantığın eseri? Hem böyle diyeceksiniz hem de 'türban sorununu, Kürt sorununu ben çözeceğim' diyeceksiniz. Açıkçası bu akşamki rutin resepsiyon bir anda Kılıçdaroğlu için bir liderlik sınavına dönüşecek. Ankara gündemine bir virgül koyup Londra'ya geldik. İngiltere'de yaşayan Türkler, ilk kez kendi alanlarında 'en başarılı Türkler'i seçiyorlar. İngilizler 'ne kadar hoşgörülü olduklarını göstermek için' mi yapıyorlar bilmiyorum. Biz üniversitelerde başörtüsü olsun mu olmasın mı tartışırken İngiltere kamuda bile kılık kıyafet serbestisi uyguluyor. Heatrow'a indiğimde kendimi başörtülü bir pasaport polisi önünde buldum. Birkaç sıra ötede de geleneksel kıyafetiyle bir Hintli polis vardı. Yani başörtüsü konusunda tek doğru CHP'ninki değil demek ki. Londra'ya geri dönersek. İngiltere'de maalesef Türkler'in imajı pek parlak değil. En azından yakın zamana kadar öyleydi. Buraya gelenlerin bir kısmı işçi bir kısmı da muhtelif gerekçelerle iltica etmiş Kürtler. Sayıları az da olsa bir miktar beyaz yakalılar da var tabi. Hal böyle olunca da Türk dediğiniz zaman 'esmer dönerci, bıyıklı kebapçı' akla geliyordu. Fakat son yıllarda bu algı değişti. Londra merkezli Business Network Derneği'nin organizasyonu bu kabuk değişiminin de delili oldu. İngiltere'de yaşayan ve yaklaşık 350 bin kişi olduğu tahmin edilen Türkler, kendi aralarında 'En başarılı Türkler' yarışması yaptı. İngiltere'de yaşayan, 'en başarılı iş kadını'ndan 'en başarılı Türk akademisyen'e kadar onu aşkın kategoride ödüller dağıtıldı. Törene alıcı gözle baktığınızda Türkler'in artık sınıf atladığını görmemeniz mümkün değil. Bu arada bir ayrıntıyı da vurgulamak lazım. En başarılı Türkler yarışmasının ödül töreni Londra Banqueting House'daydı. İngilizler'in en kalburüstü törenleri burada yapılıyor. Şehrin göbeğinde ve önümüzdeki günlerde Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, İngiliz düşünce kuruluşu Chatham House Ödülü'nü bu salonda alacak. 16. yüzyıldan kalma bu meşhur salonda Türk rüzgârı esti demek mümkün. Başta da dediğimiz gibi Türkiye'ye içeriden bakmakla dışarıdan bakmak arasında büyük farklar var. Bizi havalimanından tören salonuna götüren ve neredeyse Türkçesi bozulmuş taksi şoförü İngiltere'de işlerin kötü gittiğini, Türkiye'yi çok yakından takip ettiğini, ülkesindeki güzel gelişmeler nedeniyle başı dik gezdiğini anlatıyordu. Bir gurbetçinin memleket hasretiyle söylediği şeylerdir diye düşünüyordum ki benzer yorumları kalburüstü İngilizler'den de dinledik. Törene Türk siyasilerden daha fazla ilgi gösteren İngiliz parlamenterler kürsüye çıktıklarında söze 'Türkiye övgüsü' ile başladılar. Hatta Liberal Demokrat Parti Genel Başkan Yardımcısı Simon Hughes bir ara Türkçe bile konuştu önündeki notlarından. Her İngiliz siyasi birkaç cümle de olsa Türkçe konuşma yaptı. Türkiye'nin son yıllardaki atılımlarına vurgu yaptı. Eğer bu konuşmaları dinlerken kafanızın bir köşesinde de Ankara'daki polemikler varsa 'bunlar bizden mi bahsediyorlar' diye düşünmeniz kaçınılmaz. Önceki gece ödül töreni her şeyiyle üst sınıf bir organizasyondu. Salon, gala yemeği, müzik grubu ve katılım düzeyi. Bu üzerinde durulması gereken bir gösterge. Çünkü bu ülkede yan gözle bakılan Türkler artık eksen değiştiriyor. Ödül almak için kürsüye çıkan her başarılı Türk'ün hikâyesi de bu eksen değişikliğinin delili. Yıllar önce bu ülkeye beş parasız ya da omzunda sırt çantası ile gelmiş genç Türkler şimdi 'en başarılı akademisyen', 'en başarılı yönetici', 'en başarı iş kadını' gibi unvanlar alıyorlar. Galiba, dünyayı Ankara'dan ibaret sayan, kısır polemiklere boğulan bazı siyasileri sık sık yurtdışına çıkarmak lazım. O zaman bu ülkenin ve insanının potansiyelini daha iyi anlayabilirler.
<< Önceki Haber Londra'nın çılgın Türkleri Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER