Siyasette büyük bir muhalefet boşluğu yaşıyoruz. Bütün
tartışmalar rejim krizi ekseninde gerçekleşiyor. Okuma hakkı, kişisel özgürlükler,
referandum, 29
Ekim resepsiyonu vs...
Siyaseti bu kadar ideolojik bir düzeyde tartışan kaç
ülke vardır dünyada? Rejim krizlerinden ülkenin asıl meselelerini konuşmaya hiçbir zaman
vakit kalmıyor.
Türk
demokrasisi ve
CHP sürekli 'az gittik uz gittik dere tepe düz gittik, bir de baktık ki bir
arpa boyu yol gitmişiz' oyununu oynuyor. Demokrasi adına tam da CHP'den ümitlenmeye başladığımız bir dönemde yine karşı bir atak geliyor ve her şey tuzla buz ediliyor.
Referandum sonrası başörtüsü yasağını ortadan kaldırmaya yönelik bir hareket başlatan CHP Genel Başkanı
Kemal Kılıçdaroğlu, gelen
azınlık tepkilerine karşı yeterli direnci gösteremedi. Tartışmaların bugün geldiği boyuta baktığımızda ve CHP'ye hakim olan tavrı değerlendirdiğimizde eski düzencilerin dediğinin olduğu izlenimine kapılıyoruz.
Daha da önemlisi anamuhalefet partisini değişen
Türkiye şartlarında yeniden kurgulayacak, onu çağdaş bir parti haline getirecek anlayışın ya olmadığını ya da sesinin çok cılız çıktığını görmek insanı kaygılandırıyor. Bu görüntüdeki CHP'nin çağdaş bir parti olabilmesi, millet adına hükümeti denetleyebilmesi mümkün görünmüyor. Bu da ülkedeki muhalefet krizini her geçen gün biraz daha büyütüyor.
Başörtüsü konusundaki yalpalayan tutumundan sonra
29 Ekim resepsiyonuna katılıp katılmama tartışmasını açması da CHP'nin gelecek dönemdeki bütün söylemini yine rejim krizi üzerinden yapacağının işaretini veriyor. CHP, başörtüsüne dolanıp tepetaklak olacağına, ideolojik saplantılarını ve skolastik din karşıtlığını aşıp yeni politikalar üretmeli. Bunun hem kendisini hem de Türk demokrasisini çok daha ileriye taşıyacağı aşikâr.
MHP ve CHP, vicdan sahiplerinin onlara dönmesine, onlara sempatiyle yaklaşmasına asla müsaade etmiyor. Demokrasinin ana unsurları olan siyasî bir partinin tavırlarından çok ideolojik bir görevi yerine getiren kurumlar gibi davranıyorlar. Ülkenin
ulaşım, sağlık, ekonomi, mahallî idareler gibi yüzlerce meselesiyle ilgili değerlendirmelerde bulunmak sanki bir siyasî partinin görevi değilmiş gibi hareket ediyorlar.
Ancak muhalefetin şunu bilmesinde fayda var; ne zaman ülkede rejim krizi üzerinden bir tartışma ortaya çıksa bu işten kesinlikle
AK Parti kazançlı çıkıyor. Bir miktar CHP'nin kendi tabanında oy artışına sebep oluyor olabilir, ancak MHP'nin her rejim tartışmasında büyük kan kaybettiğini söylemek yanlış olmaz. Bunda, MHP yönetiminin sanki CHP tabanına
siyaset yapıyormuş gibi bir tutum içinde olmasının büyük payı var tabii ki.
Türkiye'de bir muhalefet boşluğu olduğu kesin. Bu ülke, hükümeti millet adına denetleyecek ve onun her zaman doğru yolda gitmesini sağlayacak bir muhalefet arıyor, acilen...