DEĞİŞİMİN AYAK SESLERİ SANCI YAPIYOR


Türkiye kendi ve dünya ekseninde değişim yaşıyor. Siyaset’ten Ekonomi’ye, Yargı’dan sosyal hayatın sınırlarına kadar her alanda değişimin ayak sesleri sancılı ama geleceği şekillendirecek derecede güçlü geliyor. Üstelik bu değişimin yansımaları zincirleme reaksiyon niteliğinde dünyanın siyaset temsilcilerinin de dikkatini çekiyor. Çünkü değişim ve demokratik adımlar Avrupa’nın ve ABD’nin de beklentileri paralelinde gelişiyor. Ama bunu onlar istediği için değil Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları hak ettiği için yapılması özellikle arzumuz. Aslında bu konuda şüpheye gerek yok. Değişimi yakalayıp halkın sesine kulak verenleri vatandaş hep sırtında taşıyor. Onu iktidar yapıyor. Ekonomi’den siyasete ve yargıya uzanan bu değişim trafiği birileri tarafından olumsuz gibi gösterilmek istense de Türkiye vatandaşları bunu kabul etmiyor. Ve tavrını her dönem değişimden yana koyuyor. Ki! Anadolu insanı da bunun farkında olarak bürokraside, siyasette ve ekonomide inisiyatif kullanıyor. Toplumun beklentileri paralelinde de değişim her alana kesintisiz yansıyor. Siyaset’teki değişimde iktidar partisi lokomotif durumdayken, muhalefet partileri ya lider değiştiriyor ya da bölünerek değişimden yana mesajlar veren yeni hareketler – yeni siyaset tavırlarıyla ortaya çıkıyor. CHP’deki (Kaset skandalı) Baykal’ın gidişi, Saadet Partisi’ndeki Kurtulmuş ayrışması, MHP’deki öz ülkücüler tartışması değişimin sancılarını oluşturuyor. Diğer yandan Yargı’daki değişim ise ‘Adalet’ umutlarını yeniden yeşertti. Dededen ve babadan kalan davaların bir an önce sonuçlandırılması ve Adalet’in tecellisi için vatandaş artık daha da umutlu. Ekonomik değişim ise zaten son on yıldır gözle görülür şekilde iç piyasada hissediliyordu. Şimdi buna uluslar arası ekonomik işbirliği boyutu da eklenince işin rengi daha da netleşti. Bütün bu gelişmeler toplumda değişim nabzının, daha istikrarla atmasına sebep olurken bazılarının da uykusunu kaçırmıyor değil. Prof. Dr. Toktamış Ateş Aksiyon Dergisi’ne verdiği röportajda, ‘Kale siyaseti artık bitmeli’ diyor. Uyku kaçırıyor derken bu ‘kale’ siyaseti yapanları kastediyordum. Çünkü bunlar her dem öne çıktılar. Ve devletin sahipliğinde inat ettiler. Sonuçta ise devletin kurumlarında; kocaman kocaman faili meçhullere, terör ve teröristçe tavırlara, rüşvet ve şantaj çetelerine ve kaotik bir dönemin darbecilerine yaşam alanlarının açılmasına sebep oldular. Şimdi değişimle bu alanlar temizleniyor. Haliyle sancısı da büyük oluyor. Buna karşılık ise bu kaleleri kim ne hakla kimlere vermiştir? Sorusu soruldu ise de ‘salon efendiliği’ üzerine kurulmuş kaleciklerin nasıl ortaya çıktığı çok da sorgulan(a)madı. Çünkü kalecik sahipleri hep iktidardılar. İktidarın nimetlerini halka karşı Damokles'in kılıcı olarak kullandılar. Siz deyin; kaleciklerin sahibi gibi görünenler kazanılmış-atanmış haklar üzerinden milleti idare etmeyi tercih ettiler, ben de; dayın varsa ‘hem kalen olur hem cakan/havan’ olur, diyeyim. Yıllarca ülkeye dayı-emmi dayanışmasıyla yönetirken, vatandaşa da sen tamircisin, sen çiftçisin sen ancak devlet kapısında müstahdem olabilirsin muamelesi yaptılar. Ama Millet’e bu havalar ve cakalar sökmedi. Her dönem sandıkta gereken cevabı verdi. Hem kale nedir sorusunun cevabı çok netken neden birileri kendine kalecikler inşa etmeyi tercih eder? Bu da cevaplanması gereken ayrı bir soruydu. Çünkü orada rant vardı, menfaat vardı, şahsi koruma ve kollama üzerinden aile boyu saadet zinciri vardı. *** Şunu herkes bilmeli ki tek kale devlettir ve o Millet’in malıdır. Millet’e hizmet verdiği sürece vardır ve varlığı da ona bağlıdır. Çünkü kale içinde ‘kumdan kalecikler-arpalıklar’ inşa etmeye çalışanlar her dönem demokrasi seli önünde top yekun kaybetmeye mahkumlar. Şunu da unutmamak gerekiyor ki! Kale’nin bazı memurlarının kazanılmış ve kurtarılmış haklar üzerinden Millet’e caka satmaya çalışmaları değişim sancılarının yanında sadece sinek vızıltısına dönüşüyor. Türkiye değişiyor ve bu millet tarafından da sahiplenilmiş durumda. Bu eksende de her alanda değişimin etkisi ağır basıyor. Demokrasinin kurallarıyla herkes yeniden tanışırken aynı zamanda da bu kurallar yeniden tanımlanıyor. Bu da özellikle devletin kurumları arasında yaygınlaşıyor. Aksiyon’da Prof. Dr. Toktamış Ateş’in de altını çizdiği, ‘Devlet ile yönetimi karıştarınların kale çığırtkanlığı ile bulundukları konumu koruma refleksleri; demokrasi ile içselleştikçe siyasal örgütlenme ile devleti ele geçirme paranoyası sona erecektir. Kısaca, dünyada olduğu gibi Türkiye’de de soğuk savaş döneminden kalma ötekileştirerek yönetmenin adı da yöntemi de değişiyor. Üstadın tabiriyle demokrasi adına tekerlek tümseği çoktan geçti. Ve değişimin ayak sesleri yeni bir doğumun sancılarından ibaret şimdi.
<< Önceki Haber DEĞİŞİMİN AYAK SESLERİ SANCI YAPIYOR Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER