Olmadı Bay Üskül!


-Bu iş AK Parti'nin başına iş açıyor, onun için AK Parti, üniversite dışındaki başörtüsü sorunlarını şimdi gündeme getirmemeli gibi bir yaklaşımı -kabul etmesem de- anlarım. -Hele şu üniversite önündeki yasak kalksın, ondan sonrası için Allah kerim gibi bir yaklaşımı anlarım. -Böyle zamanlarda provokasyon olur, elde edilebilecekler de edilemez hale gelir aman dikkat hassasiyetini de anlarım. Ama; -Üniversitede okuyan genç kızların dışındakiler için başörtüsü sorunu yok yaklaşımını kabul etmem. -AK Parti'nin politikaları ile uyuşmayan ya da CHP'nin kabul etmeyeceği hiçbir hak talebinde bulunulmamalı yaklaşımını kabul etmem. -Hakim azınlığın standartlarının zorlandığı her defasında "provokasyon" kaygısına düşülmesini kabul etmem. -Şu tarz ve şu kişilerin taktığı başörtüsü, bu konuda direnç gösterenlere daha sevimli gelir, sevimli görünmeyenlerden kaçınmamız lazım gibi "aşağılık duygusu" içeren yaklaşımları kabul etmem. -Birtakım temel insan haklarının, birilerinin izni ve ianesiyle gerçekleştiği inancını pekiştiren yaklaşımları sağlıklı bulmam. Çünkü bu tarz bir yaklaşım, öncelikle üniversite öğrencileri dışındaki tüm kadınların bir daha özgürlük talebinde bulunmaması istikametinde bir kamuoyu baskısı oluşturulmasına yol açıyor. Aynı şekilde, bu tarz bir yaklaşım, şu an bir şekilde kamuda çalışan kadınları suçlu duruma düşürüyor. Aynı şekilde, bu tarz bir yaklaşım yasağın üniversite dışında yazılı hale gelmesine yol açabilme riski taşıyor. Ve bu yaklaşım, İslam'ın bu alandaki ölçüsünün sınırlanmasını kabul niteliğine dönüşüyor. Ben, "provokasyon" söylemine sıkı sıkı sarılanlara sormak isterim: -Şayet başörtüsü İslam'ın öngördüğü bir vecibe ise bunun üniversite çağı ile sınırlı olmasını öngören bir İslami ölçü de var mı? -Evet, yasak var, ona karşı mücadele de var, peki bu özgürlük mücadelesini, bu hakkı kullanması gereken tüm kadınlar için sürdürmek mi sağlıklıdır yoksa birilerine kabul ettirmek imkansız gerekçesiyle, sınırlı bir özgürlüğe razı olmak mı? Şu sorular üzerinde de düşünülmesini isterim: -Eşi başörtülü birisini cumhurbaşkanı adayı olarak göstermek provokasyon muydu değil miydi? -Ve eşi başörtülü birisini başbakan yapmak? -Geçmişte, başörtülü birisini milletvekili seçtirmek provokasyon muydu? -Cumhurbaşkanının, "tam da bu zamanda" tek resepsiyon düzenlemesi ya da devlet başkanlarını karşılama protokolüne başörtülü eşini alması provokasyon muydu değil miydi? CHP, tek resepsiyona niye katılmıyor? "Bu davranış, kamuda başörtüsünün yolunu açar" diye değil mi? Yani ortada "başörtülü ilköğretim öğrencisi" olmayınca, gerilim önlenmiş olmuyor. -Türkiye, Başbakan'a "Eşinin başını aç, başörtüsü sorunu çözülsün" çağrılarının yapıldığı bir ülke. Böyle bir ülkede, kimi hangi "provokasyon" iddiası ile doyurabilirsiniz ki? ...... -AK Partililer'in sıra sıra dizilip, "Tam da bu zamanda-manidar" söylemiyle provokasyon iddialarına soyunmalarını çok yanlış buluyorum. -Hele Zafer Üskül'ün hem de TBMM İnsan Hakları Komisyonu Başkanı sıfatıyla, ilköğretime başörtülü giden çocuklarla ilgili olarak, "O çocukları devlet alır" efelenmesini skandal olarak niteliyorum. Ayıptır bu. Kim kimin çocuğunu alıyor? Siz devlet misiniz Bay Üskül? Yoksa milletin meclisinde, devlet adına yapılacak insan hakları ihlallerini önlemeye yönelik kurumun başkanı mısınız? Ne diyor Bay Üskül? "-Aileler mevzuata karşı koymakta direnirse suç işliyorlar demektir. Valilerin görevlerini yapmaları gerekir. Bu iş daha ileriye giderse, aile çocuğu baskı altına alırsa o zaman çocuk aileden alınır. Tüm bu yetkiler devletin elindedir. Sonra ilave ediyor: "-İdare önce veliyi ikna etmeye çalışır. İkna olmazlarsa cevaz var. Öğrenim özgürlüğü engelleniyorsa çocuk alınarak öğrenim görmesi sağlanır." Üskül'e göre, ortada öğrenimin engellenmesi var ve bunu baskı ile ebeveyn yapıyor. Oysa durum bu değil ki. Ebeveyn, çocuğunu okutmak istiyor ama başörtülü olarak okutmak istiyor. Siz, insan hakları kurumu olarak hem çocuğun okuyabilmesini hem de inanç değerlerine saygı göstererek okuyabilmesini temin etmek zorundasınız. Ama siz tam da burada jakoben devlet ağzıyla (CHP ağzıyla mı demeliydim) konuşmaya başlıyorsunuz. "Okuyacaksan başını aç" mantığıdır asıl, öğrenim özgürlüğü önündeki barikat. Ve siz orada, özgürlükleri engelleyen devlet yaklaşımına el koymalısınız. "Mevzuata karşı koymak..." Ya mevzuat insan haklarına aykırı ise... "Ailenin çocuğu baskı altına alması" teması hoyratça kullanılıyor. Ya çocuk, "Bu benim talebim, devlet bana baskı yapmasın" diyorsa... Ama bizde, "Çocuk önce devletin, sonra ana-babasınındır" diye devletçi eğitim felsefesinin iliklerine işlemiş bir anlayış var. Ve şimdi Türkiye, o devletçi anlayışı sorguladığı için sorun çıkıyor. Bay Üskül, Hürriyet'e çok yanlış manşet oldu, çoook!
<< Önceki Haber Olmadı Bay Üskül! Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER