Dün Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün eşi
Hayrünnisa Gül'ün
tören kıtasını denetlemesi, tahminlerin aksine, önümüzdeki süreçte başörtüsü gerginliğini azaltacak olumlu etkiler yaratacak.
Bugüne dek başörtüsü sorununun sadece
Çankaya ile ve üniversiteyle sınırlı tartışılması, bu ülkede başörtüsünün diğer mağdurlarını gözlerden iyice gizledi. Hayrünnisa Gül'ün dün bir tabuyu kırmış olması, başörtüsüyle ilgili artık gerçek sorunların konuşulmasının önünü açacak. Mesela kamu kesiminde uygulanan
başörtüsü yasağı, yıllardır kadın emeğinin
taşeron firmalar tarafından insafsızca sömürülmesine yol açıyor.
Peki bu "başörtülü
emek sömürüsü" nasıl ortaya çıkıyor? Sistem şöyle işliyor... Başörtülü kadınların kılık
kıyafet yasağı nedeniyle kamu kesiminde iş bulmaları mümkün değil. Bu kadınlar kamuya yemek,
temizlik gibi alanlarda dışarıdan
hizmet veren taşeron firmalarda çalışabiliyor. Bu firmalarda işe girebilmek için de düşük ücrete ve sosyal güvencesizliğe razı oluyorlar.
Peki yüksek öğrenimini tamamlamış, mesleği olan başörtülü kadınlar iş bulabiliyor mu? Onlar da diğerleri gibi düşük ücrete razı olurlarsa, ancak yerel yönetimlere iş yapan taşeron firmalarda
işçi olarak çalışabiliyor. Zaten bu konuda başörtülü kadınlardan sık sık şikâyetler geliyor.
Özellikle de AK Partili belediyelerin şirketlerinde çalışan yüksek öğrenimli başörtülü kadınlar,
iş güvencesi olmadan düşük ücretle çalıştırıldıklarından yakınıyor. Üstelik bu başörtülü kadınlar, muhasebe, bilgisayar,
arşiv gibi asli işleri gören bölümlerde taşeron işçi olarak istihdam ediliyor. Bu durum,
işletme organizasyonlarına aykırı olsa da, kimse bu uygulamaya ses çıkaramıyor. Çünkü bu başörtülü kadınlar tam anlamıyla çaresiz. Ellerinde üniversite diploması ve meslekleri var ama taşeron işçi olmaktan başka bir seçenekleri yok. Bu çaresizlikleri bilindiğinden de düşük ücrete razı edilerek emek sömürüsünün mağduru oluyorlar.
Peki başörtülü kadının emeğinin sömürülmesi nasıl son bulabilir? Bu sorunu çözmek için, her şeyden önce kamu kesiminde başörtüsü yasağının kalkması şart. Artık sadece temizlikçi ya da
aşçı yardımcısı olarak değil, hâkim, maliyeci,
avukat, işletmeci olarak da kamuda çalışabilmeleri gerekiyor. Aksi takdirde başörtüsü üzerinden gerçekleştirilen bu emek sömürüsü devam edecek.
Başörtüsü sorununun "kadın emeği sömürüsü" boyutuyla siyasette tartışılmaması tabii ki çok dikkat
çekici.
CHP'nin "sadece üniversite için başörtüsü yasağını konuşurum" tavrının da bu günahta payı var. Çünkü emekten yana olduğunu söyleyen CHP yeni bir
açılım yapacaksa, önce başörtülü kadının emeğine sahip çıkmalı. CHP, "sosyal güvenceleri yok" diye sürekli eleştirdiği kamudaki taşeron işçi problemini, başörtülü kadın emeğini görmezden gelerek çözemeyeceğini bilmeli.