"
Yargı bağlandı" diye yazmış bir
Milliyet yazarı. Üzerinde Doğan
Medya Grubu (DMG) damgası bulunan hemen bütün gazetelerin iki gündür yaydıkları izlenimi özetleyen bir başlık bu.
Pazar günü
Hakimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu (
HSYK) üyelikleri için yapılan
seçimde sandıktan
Adalet Bakanlığı'nın listesi çıkmış... Delil mi? Seçilenler arasında iki
bakanlık görevlisi varmış... Sonuçlar açıklanırken, birileri, ellerindeki listeden kimlerin kazandığını takip ediyormuş...
Seçimi o liste kazanmış... Bakanlığın listesi...
Adalet Bakanı Sadullah Ergin "Böyle bir liste yok" diye yırtınıyor, ama nafile... O gazeteleri okuyanlar açısından, HSYK üyeleri
bakanlık tarafından belirlendi. Özeti de şu: "Yargı da AKP'nin eline geçti."
Her kurum ele geçiriliyor ya, HSYK da artık
iktidar partisinin...
Yargının Ak Parti tarafından ele geçirildiği iddiasını işleyen yazıları kaleme alanların listesini çıkarmaya çalıştım dün, sayıları o kadar çoktu ki, vazgeçtim.
Pazar günü yapılan, yalnızca hakim ve savcı sıfatını taşıyan 11 binden fazla yargı mensubunun oy kullanabildiği seçimden başarıyla çıkanlar sevinsinler mi, üzülsünler mi bilemez haldeler. "Aaa,
Deniz Feneri davasının savcısı da seçilmiş..." diyorlar. "Aaa, filânca davayı görürken sanıklardan birini dışarıya atmakla tehdit eden
yargıç da..."
Bu tür haberleri okuduğunda, "Vay namussuzlar, demek bu günlere yatırım yapıyorlarmış" diye düşünmeden edemiyorsunuz. Oysa verilen örnekler bile seçimde hükümetin parmağı olamayacağını gösteriyor; ama örnekler "Hükümetin parmağı" dememizi getirecek biçimde sergileniyor.
Listesi az oy almış Yarsav adlı derneğin yöneticileri suskun; hani ayaklansalar da, DMG gazetelerinin kopardığı yaygara onları bile bastıracak. Öyle ortak bir cephe halinde bağırıyorlar. Bir dostum, sabah okuması ertesi açtığı telefonda, "Seninkilerin yargıyla bir sorunu mu var?" diye sordu bana. Merak ettiği, seçilenler arasında özellikle grup davalarına bakan birilerinin bulunup bulunmadığı...
Emin olun bilmiyorum.
İnsanların aklına bağırıp çağırmanın kişisel veya kurumsal çıkarlarla ilgili olabileceği geliyor nedense. Gazetelerinde tepki verilen her olayı Aydın Doğan'ın işlerine
bağlama kolaycılığı yüzünden ayıpladım dostumu. Kapatırken bile, bana hâlâ "Sen yine de bir araştır" demekteydi.
Tartışma sırasında kimsenin "
Cemaatin listesi bu" iddiasını ortaya atmamasını ise yadırgatıcı buldum. Halbuki ülkede meydana gelen hemen her gelişmeyi mal edebileceğimiz 'olağan
şüpheli' bir odak
icat edilmişti; bu defa tek bir kişi bile "Cemaat organize etti" demedi bu seçim için.
Gel de hayret etme.
Erken kapatmasaydım telefonu ve sohbetimiz bu noktaya kadar sürseydi, dostum, "Esas seçim sonrası kopan yaygara organize" derdi.
Yaygarada kullanılan en etkili 'gerekçe' seçilenler arasında iki de Adalet Bakanlığı bürokratı bulunması... Yarsav'ın listesi kazansaydı da aynı sonuç alınacaktı; çünkü Emine
Ülker Tarhan ile Ömer Faruk Eminağaoğlu'nun derneği tarafından onaylanan adaylardan ikisinin (Abidin Çelik,
Orhan Sungur) Adalet Bakanlığı'nda üst düzey görevleri var.
Diğerleri
istifa ettiği için HSYK'da tek başına kalan Ali
Suat Ertosun'un bir önceki görevi neydi? Adalet Bakanlığı müsteşar yardımcılığı değil mi? Ondan önce de bakanlıkta genel müdürdü Ertosun. Ya istifacılar arasında yer alan Suna
Türkoğlu neydi? O da müsteşar yardımcısıyken seçilmişti HSYK üyeliğine...
7 kişilik heyette iki bakanlık üst düzey bürokratı varken, şimdi 21 kişilik heyette aynı sayıda bakanlık mensubu yer alıyor. Hakim veya savcı kökenli bakanlık mensubu.
Liste? Ya seçilen adaylardan oluşan liste ne?
11 binden fazla kişinin oy kullandığı bol adaylı bir seçimde, oy kullanacaklar ülkenin dört bir tarafına yayılmış ise, Giresun'da görevli bir savcı veya Diyarbakır'da görevli bir hakim adaylar arasında tercihini nasıl yapabilir? Hele bir de adayların
propaganda yapması
Yüksek Seçim Kurulu tarafından yasaklanmış ve özgeçmişlerindeki kendini methettiği kokusu alınan ifadeler bile sansürlenmiş ise?
Anladınız herhalde: Halen veya daha önce bulundukları görev yerlerinden, ya da katıldıkları mesleki forumlardan tanıdıkları adaylarla ortak bir çalışma yürüttüğü anlaşılıyor bazı adayların; sonuç aldığına göre, başarılı olmuş bir çalışma bu...
Her seçim bir yarışmadır ve her yarışmada yenilen bunu sineye çekmekte zorlanır. Yarsav'ın mağlubiyet sonrasında öyle bir görüntüsü var. Onları anlıyorum da, dışarıdan bakana 'organize iş' manzarası veren tek ağızdan değerlendirme yapanları anlamakta zorlanıyorum.
Vardır bir sebebi.