Hafta sonunu, Fas ın Marakeş kentindeki uluslararası bir Konferansta geçirdim.
Dünya varmış... Oksijen aldım ve dünya ile yeniden buluşabildim.
Bizdeki kısır iç
politika kavgalarına öylesine kendimizi kaptırmış durumdayız ki, ne etrafımızda yaşananları doğru dürüst anlayabiliyor, ne de kendimizi tam anlamıyla değerlendirebiliyoruz.
Konferansın adı: Dünya Yönetim Politikaları.
Fransız Uluslararası İlişkiler Enstitüsü (İFRİ) tarafından düzenlendi. Yüzün üstünde,
Avrupalı-Asyalı-
Amerikalı-Latin Amerikalı-Afrikalı-Arap uzmanlar bir araya geldi. Dünya’nın karşı karşıya geldiği “
açlık-çevre-sağlık-ekonomi-terörizm” konularında neden kötü yönetildiğini ve ne yapılması gerektiğini tartıştı.
Özetlemek gerekirse, Dünya’nın nereye gittiği tartışıldı.
Kimler yoktu ki...
BM Genel Sekreteri Ban Ki Moon’dan Avrupa Bankası Guvernörü Trichet’ye, Çin
Dışişleri Bakan yardımcısı Fu Ying’den Fransız eski
Dışişleri Bakanı Vedrin veen büyük ilgiyi toplayan
Kemal Derviş’ekadar, siyasi ve
ekonomik alanda tanınmış kişiler ve onların yanında sahalarının en önde gelen isimleri davet edilmişti.
DÜNYA ÇOK KÖTÜ YÖNETİLİYOR...
Özet olarak şu kadarını söyleyebilirim ki, dünya hemen her alanda çok kötü yönetiliyor.
- Isınma artıyor, sel felaketleri geliyor, milyonlar göçmen oluyor ve çevre konusunda hala
anlaşma yok.
- 2050’de dünya nüfusu 9 milyar olacak ve açlık ve hastalıklar artacak. Ortak bir politika üretilemiyor.
-
Ekonomik krizlerin faturasını hala fakirler ödüyor ve
zenginler bu durumu görmezden geliyorlar. Ortak politikalar üretilemiyor.
- Terörü engelleyecek hiçbir şey yapılmıyor.
-
Filistin,
Afganistan ve Keşmir'in çözümlenmesi için hükümetlerde ciddi çaba yok. Bu sorunların bir nükleer savaşa kadar genişleyebileceğini kimse görmüyor.
- Gıda fiyatları giderek yükseliyor zira ekilebilecek
topraklar azalıyor, toprak yoruluyor ve hala yeni
gübre üretimine kimse yanaşmıyor.
-
Uzay giderek bir çöplüğe dönüyor. Hergün sayısız uydu atılıyor ve her geçen gün büyük kazalar ve patlamalar beklenir olurken, kimse ilgilenmiyor.
Doğrusunu söylemek gerekirse, tartışılan konular beni ürküttü.
Global şekilde bakıldığında, dünyanın tam anlamıyla başı boş bir şekilde bir yerlere gittiği görülüyor. Böyle bir dünya’da da, kim güçlü olursa o ayakta kalabilecek
BEN DE, TÜRKİYE’Yİ ANLATTIM
Ben de
Türkiye’yi anlatmak için davetliydim.
Türkiye, yükselen ülkeler bölümünde ele alındı. Dünya’da değişen dengeler ve ortaya çıkan yeni güçlerin ne yapabilecekleri tartışıldı. Zira artık, eski düzen bitiyor. Avrupa ve Amerika'nın “Bizi izleyin, ne yapıyorsak onu kabul edin. Patron bizleriz” yaklaşımı yavaş yavaş kayboluyor. Ancak bu değişimi, ne Avrupa ne de Amerika kabullenebiliyor.
İşte bu çerçevede Türkiye ele alındı.
Geçmiş yılların Türkiyesi çok gerilerde kalmış. Dünya‘nın gözünde giderek değişen bir Türkiye var.
Konferansın en ilgi çeken panelini yönettim. Bizlerden beklentilerin inanılmaz derecede arttığını gördüm. Benim bölümümde Çin Dışişleri Bakan Yardımcısı Fu Ying dekonuştu.
Türkiye ve Çin, günün yıldızıydılar.
Türkiye konusunda neler dendiğini yarınki yazımda sizlerle paylaşacağım.
* * *
KEMAL
DERVİŞ CHP’YE EL VERMEYE HAZIR
Marakeş Konferansı'nın iki yıldızı vardı.
Biri, Çin Dışişleri Bakan Yardımcısı Fu Ying, diğeri de Kemal Derviş.
Birlikte üç gün geçirdik. Uluslararası camiada öylesine iyi bir imajı var ki, bir Türk olarak gurur duymamak elde değil. Yere göğe koyamıyorlar. Avrupa
Merkez Bankası Başkanı Trichet, her sözüne Kemal diye başlarken, BM Genel Sekreteri olsun, uluslararası alanda önemli yerlerdeki isimler Derviş’i paylaşamadılar.
Benim merakım ise, Kılıçdaroğlu ile yaptığı bir saatlik görüşmeden sonraki yaklaşımıydı.
Kemal Derviş, bizlerin anladığımız gibi, Ankara’ya kapanıp partinin günlük işlerinde rol almaya değil, ancak uluslararası alanda partinin politikalarına katkıda bulunmaya, Kılıçdaroğlu’na yardımcı olmaya hazır. Konuşmalarımızda bana uzun uzun, Kılıçdaroğlu’na ne kadar saygı duyduğunu, politikalarını beğendiğini ve partiye nasıl yardımcı olabileceğini anlattı. Türkiye’nin Derviş gibi uluslararası alanda pırıltılı çok sayıda ismi yok. Onu tutup içeri sokup, günlük politikalara bulaştırmak yazık olurdu.
Hayatı boyunca sosyal demokratlığını hep ön planda tutan birinden de başka türlü bir
destek beklenemez tabii. Bu şekilde partinin en zayıf olduğunu alanda, son derece değerli bir katkıda bulunabilecek.
CHP’de böylece “Derviş bizimle birlikte” diyebilecek. Parti için son derece önemli moral ve bir
kazanç olacak.