Zorunlu askerlik ilk bakışta profesyonel ordudan daha
ucuz gelse de uzun vadede en pahalı askerlik şeklidir: İlk olarak yüzbinlerce acemiyi eğitmek sanılanın aksine oldukça masraflı bir iştir.
Çok sayıda subayı, altyapıyı, enerji ve zamanı acemilerin eğitimine ayırmanız gerekir. Bu süreç oldukça yıpratıcıdır, çünkü askere alınanlar genelde bu işe
psikolojik olarak da hazır değillerdir. Buna bir de eğitimsizlik ve diğer sorunlar eklendiğinde karşınıza 3 ayda sadece aynı hizada yürümeyi öğrenebilen insanlar çıkar. Verilen emekler tam hedefine ulaşacakken
terhis zamanı gelir ve yüzbinlerce asker yerini yüzbinlerce acemiye bırakır ve süreç yeni baştan başlar. Böylece ordu her seferinde pahalı ve yıpratıcı bir süreci tekrar tekrar yaşamak zorunda kalır.
Milyarlarca dolarlık israf
İkinci olarak askere alınan her bir kişi, en verimli çağında en verimsiz olabileceği bir iş için ekonomiden çekilen bir
girişimci veya çalışan demektir.
Askerlik çağı gelen
genç 6-15 ay işinden ayrılmak zorunda bırakılmakta, geri döndüğünde ise askerlikte yaşadıklarından kurtulabilmesi bazı durumlarda 1 yılı bulabilmekte, bazen ise hiçbir şey eskisi gibi olamamaktadır. Böylece ekonomiden çekilme süresi 19-27 ay arasına kadar çıkmaktadır. Ayrım yapılmaksızın askere alma olduğundan ülkenin en iyi girişimcileri, mühendisleri, doktorları, hukukçuları vs. en verimli zamanlarını, nispeten en verimsiz işlerde geçirmek durumunda kalmaktadırlar. Zorunlu askerliğin bu açıdan ekonomiye verdiği zararı ölçmek zor olmakla birlikte, buna motivasyon kaybı da eklendiğinde ekonomiye maliyetin her yıl 10 milyar doların çok üzerine çıkabileceği görülür. Ekonominin yavaşlamasına ek olarak iş gücünü 15 aya kadar tecrübe veya eğitimden uzak tutmak ekonomide uzmanlaşmaya
darbe vurmaktadır. Bilimsel araştırmalar göstermiştir ki pek çok kişi zorunlu askerlik nedeniyle mesleki veya diğer eğitimlerine ara vermekte, daha sonra ise beklenilen oranda eğitimine geri dönememektedir. Başka bir deyişle zorunlu askerlik olan ülkelerde aşçılar da mühendisler de hem daha az eğitimli, hem daha az tecrübelidir.
Zorunlu askerlik ekonomiden eksilttiği her bir kişi ile
ekonomik canlılığı da azaltmaktadır. Profesyonelleşmede ise bir yandan iş sahipleri ekonomiye katkı sağlamaya devam ederek ordunun profesyonel asker ihtiyacını finanse etmektedir, hem de
iş bulma ihtimali azalmış kişiler orduda iş bulmaktadırlar. Bundan bir de ordunun her seferinde acemileri eğitmek için harcadığı kaynakları çıkardığınızda
kazanç her açıdan büyük artmaktadır. Kısacası zorunlu askerliği ekonomik gerekçelerle sürdürmenin hiçbir anlamı yoktur. Çünkü zorunlu askerlik dünyanın en pahalı askerliğidir. Zorunlu askerlikte asıl önemli kayıp ise askerlik mesleğinin etkili bir şekilde icra edilememesi, yani ordunun fonksiyonlarını yeterince icra edememesidir.
Ordunun yarıdan fazlası mesleği askerlik olmayanlardan oluşunca etkili bir
savunma yapılamamaktadır. Aklı evinde veya işinde olan, en tehlikeli görev yerlerinde dahi tezkere günü sayan kişiler kendilerini işlerine verememekte, uzmanlık gerektiren noktalarda kendilerinin ve arkadaşlarının hayatını tehlikeye atmaktadırlar. Günümüz dünyasında her meslekte uzmanlık ve profesyonellik aranırken insan hayatının en çok riske edildiği askerlikte bu özellikleri aramamak izah edilemez.
‘Amatörlerle’
terör mücadelesi vermek
Türkiye özeline bakıldığında zorunlu askerliğin gerekli olduğunu savunanların daha çok terörü gerekçe gösterdiğini görüyoruz. Oysa ki terör, savaşlardan çok daha karmaşık bir sorundur ve bu mücadele acemiler ile yapılamaz. Terörle mücadelede güvenlik güçlerinin
teknik ve psikolojik hazırlıklarının tam olması gerekir. Böyle bir hazırlığı geçicilik hissi içindeki zorunlu askerlere sadece 3 ayda verebilmeniz mümkün değildir. Terörle mücadelede verdiğimiz kayıpların büyük bir kısmı ne yazık ki bu nedenle, yani yeterli hazırlıkların olmaması nedeniyle yaşanmaktadır. Acemiliklerinde çok az talim yapabilmiş askerler, bazen hiç bilmedikleri silahlarla en tehlikeli bölgelere sevk edilmekte, dünyanın en azılı ve en tecrübeli teröristlerine karşı, üstelik sürekli olarak vur-kaç saldırıları yiyen noktalarda askerlik yapmak zorunda kalmaktadırlar. Bu zorlu süreci ‘başarıyla’ atlatabilen,
yabancı olduğu coğrafyaya ve şartlara alışabilen askerler ise terhislerini alarak
sivil hayata geri dönmektedirler. Bugün Türkiye sokaklarında
Cudi,
Gabar ve hatta
Kandil Dağı gibi yerleri avucunun içi gibi bilen
taksi şoförleri, işçiler vs. dolaşıyor. Bu süreçteki israfı ve yanlışları daha da uzatmak mümkün. Ancak şurası kesin ki zorunlu askerlerle çağın gerektirdiği askerliği dahi yapamazken bu insanları bir de terör bölgelerine sürmek kayıpları arttırmaktan başka bir işe yaramaz. Zorunlu askerliğin sadece 6 ay olduğu Almanya’da bunu da kısa zamanda kaldıracaklarını söyleyen
Savunma Bakanı Karl-Theodor zu Guttenberg bakın ne diyor: “Son derece profesyonel, en iyi silahlarla donanmış ve esnek müdahale gücü olan bir orduda acemileri eğitmek için ne zaman bulabilirsiniz, ne de enerji”.
Ya bizim tercihimiz hangi yönde olacak? Profesyonel, iyi donatılmış ve müdahale gücü yüksek bir ordu mu, yoksa yüzbinlerce acemi eğitmekle boğuşan eski nesil bir ordu mu?