KCK-HSYK


Önceki gün... Türkiye genelinde 11 binden fazla hâkim ve savcı HSYK’nın yeni üyelerini belirleyebilmek için sandık başına gitti. Adli yargıda 165, idari yargıda 34 aday yarıştı. Seçilen 16 yeni ismi YSK Başkanı Ali Em açıkladı. Gerçek bir hukuk devletinde son derece sıradan, üzerinde hiçbir yorum yapmaya değmeyecek böyle bir gelişme Türkiye’de tozu dumana katabiliyor... Acaba neden? *** Demokrat Yargı Eş Başkanı Orhan Gazi Ertekin, Başbakan Erdoğan ve Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in referandumdan önce “bu değişiklik, HSYK’da bugüne kadar temsil edilmeyen kürsü hâkimi ve savcılar için yapılacak” dediğini hatırlatarak, “ancak şimdi bakıyoruz da bakanlık bürokratları da üyelik yarışına dâhil oldu. Böylece kürsü hâkimlerinin temsil edilmesinin önü tıkanmıştır” demekte... YARSAV Başkanı Emine Ülker Tarhan da, HSYK seçimlerini, Adalet Bakanlığı’nın destek verdiği öne sürülen listenin açık ara kazanmasını değerlendirirken, “Bakanlık ve iktidarın tüm olanaklarını kullanarak dikte ettiği bir liste var. ‘Evet’ çıkmadan adliyelerde dolaşan bir listeden söz ediyoruz. Vahamet arz eden durum da budur zaten. Yargıyı ele geçirme projesi aslında çok baştan yapılan bir çalışmanın ürünüdür” kanısında... Adalet Bakanı Sadullah Ergin ise HSYK üyeliğine YARSAV’ın belirlediği adayların seçilememesine ilişkin, “bu sonuçlar hakim ve savcıların marjinal söylemlere rağbet etmediğini gösteriyor” yorumunu yapmakta... Acaba, HSYK seçimleri, örneğin İngiltere’de yapılmış olsaydı, yukarıdaki tür iddialar söz konusu olur muydu? Böyle benzer bir örneğin vaki olmadığını sanıyorum, peki acaba bizde neden oluyor? *** Bu arada... Üyelik yarışına dâhil olduğu söylenen bakanlık bürokratları, hatta bir başka iddiaya göre HSYK için oluşturulan “bakanlık listesi”, 10 bin 222 oyun 6 bin 401’ini alıyor. Seçime “bakanlığın” müdahil olduğu yolundaki iddialar siyasal bir yıpratmanın üflenmiş balonu değil de düpedüz gerçek ise, aday olan bakanlık bürokratlarının bu kadar yüksek oy alması nasıl oluyor? Yok, iddialar gerçekten doğru ise, hâkim ve savcılar bürokratik mekanizmanın böylesine kulu kölesi mi? O halde hukukçu kimlikleri nerede? HSYK seçimi, olaya taraf tutmadan bir adım geriden baktığında, aslında doğrudan “yargı sistemine” bizzat yargı kurumunun nasıl baktığını belgeliyor. Galiba, öncelikle yargı kurumu, Türkiye’nin bir hukuk devleti ile alakası olmadığına iman getirmiş bulunmakta... O nedenle de gerçek bir hukuk devletinde, örneğin İngiltere’de, son derece sıradan, üzerinde hiçbir yorum yapmaya değmeyecek böyle bir gelişme, Türkiye’de tozu dumana katabiliyor. *** Hukukun ilkelerine... Kendi mesleğinin gereklerine, başta hukukçular inanmayınca ya da itibar etmeyince... “Kürt sorununun” geleceğini de, uzun süren tutukluluk ertesinde dün Diyarbakır’da başlayan KCK Davası üzerinden okumak son derece normalleşiyor. Dünkü birinci celsede büyük çoğunluğunu seçilmiş belediye başkanlarının oluşturduğu sanıkların tahliye talepleri reddedildi. Bunun muhtemel bir sertleşe alameti olarak algılanması, türban konusundaki hassasiyetin, Kürt vatandaşların temel hak ve özgürlükleri konusunda gösterilmeyeceği konusundaki endişeleri artırması gayet doğal. Bakalım mahkeme savunmaların “Kürtçe” yapılması konusunda ne karar verecek? *** Akıl ve ruh sağlığınızı mı korumak istiyorsunuz? Gerçek bir hukuk devletinin ne olduğunu mu arıyorsunuz? Türkiye mezrasının kör kuyularında kaybolmak mı istemiyorsunuz? O halde... Türkiye’de olup bitene bir resme bakar gibi hafif mesafe alarak bakın. Ve dünkü gelişme ve yorumlarda dâhil her şeye, “gerçek bir hukuk devletinde”, örneğin İngiltere’de nasıl olurdu sorusuyla yaklaşın... Kimsenin hukuktan yana tavır almadığı bir ülkede hukuk üstünden siyasal hesaplaşmanın ne hallerde olduğunu görerek daha fazla dehşete uğrayacaksınız... O dehşet ne kadar çoğalırsa, Türkiye gerçek bir hukuk devleti olmaya da o kadar hızlı ve çabuk yaklaşacak.

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER