Türban gene şampiyondu


Maliye Bakanı Şimşek’in 2011 yılı bütçesini açıkladığı basın toplantısı... İşsizlik ve bütçe açığındaki olumlu gelişmeler... Tuzla tersanelerindeki cinayet ekonomisini protesto eden işçilere açılan davalar... Dünyada süren Şilili maden işçilerinin rüzgârı... *** Aslında tüm bu gelişmelere rağmen benim üzerine büyüteç tutmak istediğim konu “Füze Kalkanı Projesi”ydi. Daha önce Polonya ve Çek Cumhuriyeti’nde oluşturulması planlanan ancak Rusya’nın karşı çıkması nedeniyle Romanya ve Türkiye üzerine odaklanan NATO projesi, 19-20 Kasım’daki Lizbon zirvesinde karara bağlanacak. *** Ama gel gör ki, YÖK Genelgesi ardından 29 Ekim’deki Çankaya Resepsiyonu nedeniyle ortaya çıkan gelişmeler sonucu türban diğer konuları solladı, günün kraliçesi oldu. Çankaya’daki resepsiyona katılıp katılmama CHP yönetiminde çatlak yaratırken, Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu’nun türban konusundaki açıklamaları da gündem oluşturdu. “Diyanet, Papalık kurumu değil. Bizim ibadeti artırma, azaltma, modernleştirme gibi bir yetkimiz hiç olmadı” diyen Bardakoğlu şöyle devam etti: “Biz tutar da başörtüsünü laikliğin ihlali, başı açıklığı laikliğin gereği olarak sunmaya başlarsak, burada başörtü kavramı da laiklik de aşınma zeminine girer. Başörtüsü konusunun bir özgürlük sorunu olarak ele alınması ve tartışmanın bu zeminde başlamış olması fevkalade olumlu bir adımdır. Artık doğru kapıdan girdiğimize göre bundan sonra tartışmanın hangi yönde ilerleyeceği önemli değildir. Başlarını örtüp örtmemesi konusunda insanları kategorize etmeyelim. Ne başını örttüğü için bir insan hak mahrumiyetine uğrasın, ne de başını açtığı için bir insan incitilsin. Türkiye özgürlükler ülkesi olmalıdır. Hiçbir mahalle baskısını tasvip edemeyiz.” *** Diyanet İşleri Başkanı’nın da türbana “özgürlük” konusu olarak baktığını görünce, konunun kavga etmeden çözülmesine olan umudum arttı. Çünkü “Türkiye’de Din Özgürlüğü Raporu-2005” de olaya aynı bağlamda bakıyor ve etkili bir çözüm getiriyor: “Din ve vicdan özgürlüğü kişinin dinî inanç ve pratiklere ilişkin davranış içinde bulunma ve bulunmama özgürlüklerini içeren geniş bir kategoridir. Din özgürlüğü, ‘herhangi bir dine inanan kişi ve zümrelerin, o dinin emirlerini hiçbir engelle karşılaşmadan yerine getirebilme hâlidir’; vicdan özgürlüğünün kapsamında ise bireyin din dışı fikirlere inanma özgürlüğü de bulunur. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 9. Maddesi, bu konuyu şöyle düzenlemektedir: ‘Herkes düşünce, din ve vicdan özgürlüğüne sahiptir; bu hak, din veya inancını değiştirme özgürlüğünü, din veya inancını, tek başına ya da topluluk halinde, alenî veya gizli olarak ibadet, öğretim, uygulama biçiminde açığa vurma özgürlüğünü de içerir.’ Avrupa Birliği’nin Temel Haklar Anlaşması’nın 10. maddesi de düşünce, vicdan ve inanç özgürlüğünü, hiçbir tereddüde mahal bırakmayacak şekilde düzenlenmekte ve sınırlarını da çizmektedir: Düşünce, din ve vicdan özgürlüğü ile ifade özgürlüğünün de sınırları vardır. Bu sınır, hakların özüne zarar vermeyecek biçimde, genellikle başka bireyin özgürlüğünün sınırına kadar genişletilebilir. Günümüzde birçok demokratik siyasî rejimin anayasası, bu sınırı her hak ve özgürlük için ayrı ayrı belirlemekte (özel sınırlama) ve bu sınırlamaların da sınırını çizerek hakların özüne zarar verilmemesine özen göstermektedir.” *** Hayata ve demokrasiye sadece “türban” üzerinden bakanlarla, “türbana” Kemalist laiklik üzerinden yaklaşanların arasında durumu kangrenleştirecek bir mutabakat var. Konuyu çözmek isteyenlerin etkili aracı ise “temel hak ve özgürlükler”... Bu noktada mutabakat sağlanırsa, iş çok da zor değil çünkü temel hak ve özgürlükler, dinin istismarını önleyeceği gibi tüm mağdurların derdine de ortak çaredir...
<< Önceki Haber Türban gene şampiyondu Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER