Hanefi
Avcı’nın
Eskişehir Emniyet Müdürlüğü’ndeki ofisinde ele geçirildiği iddia edilen ses kayıtlarında Ahmet
Özal,
Mehmet Eymür,
Çevik Bir,
Tansu Çiller, Mehmet Ali
Birand gibi 53 kişinin ismi geçiyor. 1988-1995 tarihleri arasında kaydedildiği sanılan ses kayıtlarındaki bu yelpaze genişliği ilginçtir. Maşallah her cenahtan isme rastlıyoruz.
Bu şahısları
Hanefi Avcı mı dinledi, dinlediyse niye dinledi, maksadı neydi, kimseye
şantaj yaptı mı, soruşturmanın sonunda umarım
cevap bulur. Cevap bulunması gereken bir başka soru, Türkiye’nin korku imparatorluğuna döndüğünü söyleyip düne kadar
dinlemelere feryat edenlerin bu kayıtlar karşısındaki şaşkınlığı ve suskunluğunun nedenidir.
Bir kez daha samimiyet testinde sınıfta kaldılar. Bu işin altından cemaat çıksaydı, vay Türkiye’nin haline, vay iktidarın haline. Yer yerinden oynardı. Çok uzağa gitmeye gerek yok, “Benim işim iddiayı ortaya koymaktır, belgeleri savcılar bulur” saçmalığına sarmalanmış Avcı’nın kitabı üzerinde koparılan
fırtına hala yakıp yıkıyor.
Kitap yüzünden
operasyon yapılmadığını, aksine operasyonu önlemek için bu kitabın yazıldığını, Avcı’nın kitabındaki belgeler üzerinden ispatlamıştık. Sonunda Avcı’nın kalemşörleri bile pes etmek zorunda kaldı.
Avcı’nın ifadeleri üzerinden şimdi dinleme skandalına sorti yapmak istiyorum.
Belma Akçura’nın “Teşkilatın Adamları” kitabının 87. sayfasında Avcı aynen şöyle diyor: “1988 yılında başlayıp 1995 yılında
fiilen bıraktığım dinleme
izleme işlemleri dolayısıyla binlerce
telefon dinlemesine karar verdim. Ama bir iki istisna dışında bu dinlemeler için
mahkeme kararı aldığımızı sanmıyorum.”
Hemen hatırlatalım.
Milliyet yazarı Belma Akçura, Avcı’nın henüz yayınlanmadan kitap taslağını gönderecek kadar güvendiği biridir.
Bu cümleyi açalım ve tekrar edelim ki, Avcı yandaşlarının gözüne kulağına sokalım. Avcı 8 yıl boyunca dinleme ve takip yapmış, bir iki istisna dışında hiçbiri için
mahkeme kararı almamış. Kim söylüyor? Hukuk dışı dinlendiğini iddia eden Hanefi Avcı...
Üstelik
İstihbarat Daire Başkan Yardımcılığı, KOM Başkanlığı,
Edirne ve Eskişehir Emniyet Müdürlüğü dönemleri hariç... İstihbarat Daire Başkan Yardımcısıyken MİT’in, KOM başkanıyken Emine Erdoğan’ın, Edirne Emniyet Müdürüyken CHP’li Belediye Başkanı’nın dinlendiği ortaya çıkmıştı.
Avcı’nın telefon sürprizi
Kafanız fazla karışmasın. Bu vesileyle ibretlik bir iki örneği nakletmek isterim. Mehmet Eymür’ün 2
Nisan 1997 günü Hanefi Avcı hakkında aç
tığı 500 milyon liralık tazminat davasının görüldüğü
Ankara 5. Asliye
Ceza Mahkemesi’nde
yargıç, Avcı’dan elindeki delilleri sunmasını istedi.
Avcı, mahkemeye 6
telefon numarası vererek, bunlar arasında bazı dönemlerde yoğun telefon görüşmeleri yapıldığını, bu görüşmelere ait telefon kayıtlarının Türk
Telekom İdaresi’nden ya da
Turkcell şirketinden istenerek incelenmesi halinde Eymür ve yandaşlarının mafyayla ilişkisinin görüleceğini, ayrıca mahkemeye bazı bantlar sunacağını söyledi.
Ancak verdiği telefon numaralarından üçü MİT adına kayıtlı resmi telefonlar, diğer üçü yine MİT’e ait ancak operasyonlarda kullanıldığı için
gizlilik gerekçesiyle başka şahıslar üzerine kayıtlıydı. Ayrıca Avcı “elimde bant var” diyordu.
Bunun üzerine dönemin
MİT Müsteşarı Sönmez Köksal, 2
Eylül 1997 günü MİT’e ait telefonları dinlediği gerekçesiyle Avcı hakkında suç duyurusunda bulundu: “Davalının hangi tarihlerde kimin, hangi numaralı telefonla ve hangi kişiyle görüştüğünü bildiğini ileri sürmesi ve bunu res
mi kayıtlarla doğrulatmak istemesi, kendisinin bu görüşmeleri dinlediğini ve bir kısmını mahkemeye sunacağını belirtmesi, banda kaydettiğini göstermektedir.”
Gerçekten, Avcı o telefon hatlarını ve o hatlar üzerinden kimlerin neleri görüştüğünü nerden biliyordu? Eline o dinleme bantları nasıl geçmişti?
MİT Müsteşarı Köksal ve Eymür’ün Avcı hakkındaki şikayet dilekçelerinin tam metni, son kitabım Çelik Çekirdek’te yer alıyor. İlgilisi oradan tüm iddialara bakabilir.
O nedenle, bu ülkede “dinleme” hesabı görülecekse sorguya çekilecek ilk sıradaki isimlerden birinin Hanefi Avcı olduğu konusunda zerre kadar şüphem yok. Soruşturmada sonuna kadar gidilmeli, “bana şantaj yapılmadı” kolaycılığına kaçılmamalı ve gerçek ortaya çıkarılmalıdır. Aksi halde, 53 kişilik listede yer alıp şikayetçi olmayanlar ve olayı ört bas etmek isteyenler, bir daha “dinleme” iddiasını ağızlarına alamazlar, haber dahi yapamazlar.
Hukuksuzluk, şahsa veya gruba göre yoruma tabi tutulmaz.