Sabah Van’a uçtum. Şakır şakır yağmur yağıyor. BDP’li
Başkale Belediye Başkanı
İhsan Güler ‘Hasan Abi gelin sizi dağa çıkaralım’ diyor. ‘Peki’ diyorum. Sarı çizmeleri çekiyoruz, yağmurlukları giyiyoruz. Dağa vuruyoruz...
BAŞKALE, Van
İstanbul’dan dün sabahın köründe Van’a uçtum. Şakır şakır yağmur. Van Gölü’ne sis inmiş, etraf görünmüyor.
Başkale’ye doğru yola çıkarken, Van havaalanında rastladığım tıp profesörünün söylediklerini not alıyorum.
Diyor ki satır başlarıyla:
“Doğu’da devlet ilk defa sormaya başladı insanlara, ne istiyorsunuz diye...”
“Herkes artık bu iş bitsin istiyor!”
“Hakkari’de, Yüksekova’da, Şemdinli’de o
taş atan çocuklar var ya... Onlar hep köyleri boşaltılan, köyleri yakılan, evlerinden barklarından olan ailelerin çocukları... Onların ana babalarıyla birlikte yaşadıkları o acıları anlamadan, o yaraları sarmaya çalışmadan bu topraklarda barış çok zor yakalanır.”
Biri ekliyor:
“O çocuklar var ya, babalarından daha sert, daha radikal, daha milliyetçi, daha ayrılıkçı o çocuklar... Onları anlamadan, onların acılarını yüreğinde hissetmeden çözüm yolunu, dağdan iniş yolunu açmak hayaldir.”
2200 metreden 3400 metreye doğru tırmanıyoruz. İhsan Başkan (soldan üçüncü) gülerek ‘Hasan Abi sen Kandil’e çıkmış adamsın, buraları sana ne kor be abi’ diyor.
Kartal yuvası gibi
Önde bir zırhlı, arkada bir kaç
araçlık bir
konvoy geçerken diyor ki:
“
Asker taşıyorlar. Eskiden daha yoğun güvenlik önlemi alınırdı. Yalnız önde değil, mutlaka arkada da zırhlı olurdu.”
Kayalıkların tepesine bir kartal yuvası gibi oturtulmuş Hoşap Kalesi’ni seyre dalarken, sanki ortaçağ tünelinden geçiyormuşcasına bir duygu uç veriyor içimde...
Bebleşin geçen yılki gibi, Jandarma
kontrol noktasının önünde uzun bir araç kuyruğu.
Ama yine de değişen bir şey var. Bundan yedi sekiz yıl öncesine kadar, öğleden sonraları daha güneş batmadan saat bir, bir buçuktan sonra
trafik asker tarafından kesilirmiş...
Diyor ki:
“Buralarda olumlu bir şeyler olacak havası esmeye başlamış durumda... Ama çok kırılgan, inişli çıkışlı bir vaziyet...”
Başkale’ye giriyoruz.
Rakım 2200 metre, hava soğuyor. Lojman duvarına boydan
boya kırmızı boyayla yazmışlar:
“TC piçleri, yıldıramaz bizleri!
“Serok Apo!”
“Biji
PKK!”
Okul dağılmış, düzgün giysili, kravatlı öğrenciler. Rastgele yaklaşıyorum içlerinden birine.
Lise 1’deymiş. Bir haftalık okul boykotuna katılıp katılmadığını soruyorum. Yalnız kendisinin değil, herkesin katıldığını söylüyor. Sonra da parmaklarıyla
zafer işareti yapıp gidiyor.
Okul çocuklarındaki bu zafer işaretine ilk kez, sanıyorum, 1987’de Nusaybin’deki bir okul bahçesinde
tanık olup yazmıştım.
Bir
sivil itaatsizlik
eylemi olarak PKK tarafından başlatılan okul boykotuna Başkale’deki
katılım oranı yüzde 80.
Anayasa referandumunda sandığı boykot ise yüzde 86 civarında...
‘İlle dağa çıkaracak’
Başkale’nin BDP’li Belediye Başkanı İhsan Güler, “Hasan Abi, gelin sizi dağa çıkaralım” diyor.
Yardımcısı kıkırdıyor:
“AKP’li belediye başkanına gitseniz sizi camiye götürürdü, bize geldiniz, haydin dağa...”
Beni ille de dağa çıkaracak!
‘Peki’ diyorum, sarı çizmeleri çekiyoruz, yağmurlukları giyiyoruz, Başkan’ın bizzat kullandığı jiple dağa doğru vuruyoruz.
Bir yanımız
uçurum.
2200 metreden 3400 metreye doğru tırmanışa geçerken gülüyor İhsan Başkan:
“Hasan Abi, sen Kandil’e çıkmış adamsın, buraları sana ne kor be abi!”
Susuyorum.
Tırmandıkça, sis basıyor. Galiba kar atıştırmaya başladı,
evet öyle, yılın ilk karını burada görmek varmış...
İhsan Başkan anlatıyor:
“Biz artık barış istiyoruz, bıktık çünkü... Bundan sonra umutsuzluk felaket getirir. Ama temel sorun nedir biliyor musun, Ankara’yla güvensizlik... Ankara’da hükümet
açılım diyor, görüşme diyor, bir bakıyorsunuz,
Meclisten
sınır ötesi operasyon kararı... Bir bakıyorsunuz, çevre ülkelerle, Tahran’la, Şam’la, Bağdat’la gizli temaslar... Bu da güvensizlik yaratıyor dağda...”
Başkale’nin BDP’li Belediye Başkanı İhsan Güler 46 yaşında. Hakkında kesinleşmiş 10 ay
hapis cezası var.
Anlatıyor:
“Ankara’da
Kürt-Der’in başkanıyım. Yıl 2007. Bir gece
Kürtçe mevlide gidiyoruz. Konuşma falan yok. Mevlid Kürtçe, dinliyoruz. Biri, cep
telefonuyla üç dört saniyelik çekim yapıyor, veriyor polise... İşte bundan dolayı, PKK propagandası diyerek 10 ay hapis...”
‘Barış nasıl olacak’
Kar bastırıyor, dağda sis yoğunlaşıyor, Başkan anlatıyor:
“Bir yandan dağda
askeri operasyon, öbür yandan şehirde siyasi operasyon, KÇ operasyonu vesaire... Eeh, barış nasıl olacak?
Eylemsizlik kararı,
ateşkes olunca, PKK kendi militanlarını askerle çatışmanın olamayacağı yerlere doğru çekiyor dağda... Ama operasyonlar yine de durmuyor, askeri hareketlilik devam ediyor. Halbuki istendiği
vakit operasyonlar durabiliyor, 2007 genel seçimlerinde, 2009 yerel seçimlerinde olduğu gibi...
Güven sorununu aşmak lazım.
Hükümette çok laf, az iş var.”
3200 metreyi gösteriyor, Başkan’ın jipindeki gösterge.
Yukarıdan inenler var.
Bağırıyor biri gülerek:
“Aman abi çekme, gerilla sanırlar.”
Başkale’nin suyunu getirmek için dağda çalışan Başkale Belediyesi’nin işçileri... Arazide yaptıkları tavşan kanı çayları yudumlarken Başkan Güler anlatıyor:
‘Okul boykotu tuttu’
“BDP’li bir
Belediye Meclisi üyemiz var, bir hanım Kocası Antalya’dan bir doktor, o da Türk, şimdi aramızda olan. Adı Eylem Meclis üyemizin. Telefonu dinleniyor. Telefonda, ‘Biz eyleme gidiyoruz!’ sözü tespit ediliyor. Eylem Hanım, telefon dinlemede oluyor, eylem... Eylem Hanım tam dokuz aydır hapiste, 2 yaşındaki çocuğu Argeş’le birlikte... KÇK operasyonuyla içeri alındı, ilk duruşması ise bunca ay sonra, 1 Kasım’da...”
Öteki söze giriyor:
“Okul boykotu tam tuttu burada.
Kürtler kendi dillerinde eğitim istiyor.”
Dün öğleden sonra dağdan inişe geçerken, kolumu tutuyor Başkale’nin BDP’li Başkan İhsan Güler:
“Vallah Hasan Abi, barışı özledik!”
Bu hafta, gerçekten barışa susamış topraklardan yazacağım yazılarla geçecek.