Dün, Doğu ile Batı
Almanya’nın birleşmesinin 20. yıldönümüydü.
Berlin Duvarı’nın yıkılıp
Almanya’nın yeniden birleşmesi, iki kutuplu dünyayı da yıktı, tek kutuplu “küreselleşmenin” ivmesini de fişekledi.
Şimdi yerküre mecburen aynı istikamete koşuyor.
Dünya sadece yenilenmiyor, nüfusu da gençleşiyor galiba...
Nitekim Almanların yüzde 20’si 1990 sonrasında doğduğu için Almanya’nın iki ayrı devlete ayrıldığı dönemi yaşamadı.
Hatta öyle ki herhangi bir sınıfta öğretmen, şimdi bir nevi müze haline dönüşmüş olan Berlin Duvarı’nı kim gidip gördü diye sorunca, sınıfın ancak yarısı
parmak kaldırıyor.
Ve daha da ilginci, Berlin Duvarı’nın çöktüğü, dünyada “barış” galip geldiği için “ordular dönemi” bitiyor. Örneğin, Almanya da “zorunlu askerliği” kaldırdı. Böyle giderse, sonunda zorunlu askerlik bir tek Türkiye’de kalacak.
***
Geçen günkü “zorunlu askerliğe hayır partisi” adlı yazıma çok büyük
destek geldi.
O yazıda II.
Abdülhamit döneminde Prusya
Ordusu’nun örnek alındığını...
Bunun fiili uygulayıcısının da II. Abdülhamit döneminde askerî okullar müfettişi yapılan ve daha sonra da
Çanakkale Savaşları’nı yöneterek en eğitimli, en seçkin
sivil kadroları heba ettiren Alman Von der Goltz olduğunu...
Orduyu Alman devlet ideolojisine göre şekillendirmeye başladığını...
Osmanlı askerî bürokrasisi için 1908’den itibaren ordu-millet yaratmanın felsefesini oluşturduğunu...
Cumhuriyetin kurucu kadrolarının da “ordu-millet” felsefesini aynen benimsediğini...
Demokrasilerde ordu “devletin” parçası iken bizde Prusya
tipi rejimin kendi propagandasını “ordu, milletin parçası” diyerek yaptığını ve yapmaya devam ettiğini... Ve Prusya Devleti’nin göçüp gitmesine rağmen zihniyetinin Ankara’da hala yaşadığını anlatıyordum.
Prusya modelinin tümüyle
tasfiye edilerek rejimin demokratikleşmesi için “mecburi askerliğin” tedavülden kalkması gerektiğini söyleyip, AB standartlarının bu konuda da ölçü alınması önerisini seslendiriyordum. Ayrıca bu adımın toplumda çok büyük bir desteği olduğunu da vurguluyordum. Yazıya gelen destek bunu da bir kez daha doğrulamakta...
***
Seçimler yaklaşırken “Bedelli
Askerlik Partisi” kurmak... Halka acilen “profesyonel ordu” sözü vermek de, bu desteğin siyasetçi açısından anlaşılmasını sağlamayı amaçlayan hipotetik bir öneriydi. İlk “oy”
İshak Alaton’dan geldi:
“Sevgili oğlum Mehmet, benim
doğum yılım 1927. Babanla yaşıtım. Yine de kurduracağın Z.A.H. Partisi’ne oyumu veririm.
HAYDİ!
Kolları
sıva, partiyi kurdur... İki dış olayı kısaca hatırla...
1. Mogens Glistrup isminde bir Danimarkalı, sıfırdan bir parti kurdu ve bir sene sonraki seçimlerde yüzde on üç oy aldı. Partinin bir tek mesajı vardı. Orduyu bir tek kişiye indirmek. Bu tek kişi, Rusça bilecek ve TV programcısı olacaktı. Görevi de bir tek idi.
Sovyet
Rusya kuvvetleri (1960-70’li yıllardı) sınıra dayandığında, TV ve radyodan Rusça ‘biz teslim oluyoruz’ mesajı yayınlayacaktı.
Yüzde on üç oy fena değil...
2. Costa Rica, orta
Amerika Cumhuriyeti. 1950’li yıllarda ordusunu lağvetti. O zamandan beri sadece polis kuvvetleri ile yaşar. Ordu yoktur. Askeri harcamalar eğitime gider.
Costa Rica, İspanyolca ‘zengin sahil’ demek. Zenginliğin sebebi belli: Silahlara para harcamıyorlar... Sevgilerimle,
İshak Alaton”
***
Bugün Almanya’nın yeniden birleşmesinin 21. yılına adım attığımız ilk gün.
Bizde ise Prusya Rejimi ve onun en temel ideolojik gücü olan “zorunlu askerlik” sürüyor.
“Zorunlu askerliğe hayır partisi” mantığını benimseyen ve bu köhnemiş rejimi demokratikleştirecek irade aranıyor...
Desteği binlerce okurdan, “ilk oyu” ise İshak Alaton’dan geldi bile.