AZİZNAME
Ergenekon davası sanığı Durmuş Ali
Özoğlu,
Cuma günkü
duruşmada, eski
Jandarma Genel Komutanı Eşref
Bitlis’in uçağını Ergenekon’un değil, MİT Kontr
terör Dairesi’nden bir ekibin düşürdüğünü iddia etti!
Kuvayı Milliye Derneği Genel Başkan Yardımcısı
Durmuş Ali Özoğlu,
faili meçhul cinayetlerle ilgili açıklamalarda bulunacağını söylüyor duruşma sırasında. Sonra da Jandarma eski Komutanı
Orgeneral Eşref Bitlis’in Ergenekon değil de MİT tarafından öldürüldüğünü öne sürüyor.
Mehmet Eymür’ün yönettiği, MİT Kontrterör Dairesi’nin içinde asker, polis ve MİT’in adamlarından oluşan yaklaşık 100 kişilik özel bir birliğin ABD ve İsrail’de eğitim gördüğünü söyleyen Özoğlu, bu tayfanın,
Irak,
Suriye ve Türki cumhuriyetlere CIA ve MOSSAD ile birlikte operasyonlar düzenlediğini de açıklıyor!
Eşref Bitlis’in
Kuzey Irak’a yapılacak büyük bir operasyonu yönettiğini, sınırın Musul’a doğru kaydırılacağını ve terör çatışmalarının bitirileceğini açıklayan Özoğlu, “Bitlis’in uçağının durduğu yerle
Amerikalıların
uçaklarının bulunduğu hangarın birbirine çok yakın olduğunu, uçaktaki
alkol tüpüne su katılması durumunda, havalandıktan 10-15 dakika sonra uçağın kanatlarının donacağını ve taş kütlesi gibi yere çakılabileceğini” belirterek Eşref Bitlis’in uçağının da bu şekilde düşürülmüş olabileceğini savundu.
Burada “basit” bir hata yapıyor Özoğlu, çünkü uçak havada yanarak parçalanıyor ve öyle düşüyor. Buzlanma olsa Bitlis’in uçağı taş gibi yere düşer, parçalanır ve sonra patlayarak yanmaya başlardı diyor uzmanlar.
Dönelim Özoğlu’nun ifadesine. Efendim, Özoğlu’na göre, Cumhurbaşkanı Turgut
Özal’ın da bu operasyondan bilgisi varmış, Musul ve
Kerkük’ü
Türkiye topraklarına katmayı tasarlamaktaymış.
Her şeyden önce rahmetli Özal, böyle bir tasarıyı ABD’nin tam desteği olmaksızın gerçekleştiremeyeceğini bilecek kadar deneyimli bir devlet adamıydı. Hadi diyelim ki, bu onayı aldı ve Eşref Paşa’ya “Kerkük’le Musul’u Türkiye topraklarına kat!” dedi. Genel Kurmay Başkan’ı ve diğer
Kuvvet Komutanlarıyla görüşmedi, TBMM’yi de bilgilendirmedi. Yani bir başına, Başkanlık düzenini kurdu ve de bütün bunları ABD’nin onayını alarak yaptı! Peki, madem ABD’nin onayı vardı, o zaman Amerika’lılar neden öldürdü Turgut Özal’ın Kerkük ve Musul’u Türkiye topraklarına katma görevini verdiği Bitlis’i? Cevap yok tabii!
Durmuş Ali Özoğlu’nun iddiaları bitmek bilmiyor:
“
Cem Ersever, Eşref Paşa’nın adamlarındandı. Onu da Kontrterör
örgütü öldürdü. Paşa’nın dağ kadrosundan kim varsa onları da öldürdüler. Bu
ekip, anti Amerikancı
Kürt ve Türk aydınlarını da öldürdü. Günümüzde de tartışılan bu olaylar Ergenekon örgütü tarafından değil Kontrterör Daire Başkanlığı’nda yetişen ekip tarafından yapıldı.”
Şimdi, bu örgüt Amerikancı mı değil mi? Eğer Amerikalılar Eşref Bitlis Paşa’yı öldürdüyse, neden Bitlis’in adamları Amerika karşıtı Kürt ve Türk aydınları vuruyor? Tam tersi olması gerekmez mi? Yani Amerika yanlılarını temizlemeleri daha akıla mantığa uygun değil mi?
Özoğlu, 29
Aralık 2009’da Ergenekon Terör Örgütü’yle olan bağlantısı olduğu gerekçesiyle tutuklanmış, bilgisayarında da
darbe sonrası yapılacakları anlatan belgeler ele geçirilmişti. Türkiye’de, hele de o karanlık 1993 yılında gerçekleştirilen, failleri meçhul cinayetleri ABD’nin, Almanya’nın, İsrail’in, İran’ın, uzun lafın kısası aklınıza hangi
ülke geliyorsa onun üzerine yıkmak ve birbiri ardına
komplo teorileri üreterek herkesin kafasını karıştırmak, günümüzde geçer akçe olmaya başladı. Elbette birileri gerçekleri, eli kanlı katillerin kim ya da kimler olduğunu biliyor ama konuşmuyor. Onlar yerine Özoğlu gibileri çıkıyor, hepimizi bulanık suda
balık avlamaya davet ediyor... ediyor ki gerçekleri örten sis perdesi yırtılmasın ve asıl suçlular ortaya çıkmasın!
Hindistan’da 69
milyarder varmış
Forbes Dergisinin açıklamasına göre Hindistan’da 69 dolar milyarderi varmış. Bunların servetleri kişi başına 27 milyar dolardan başlatıp gidiyor.
Aman ne kadar hoş!
Hindistan’da 69 dolar milyarderine karşılık
açlıktan ölenlerin sayısı milyonları geçiyor! Sokaklarda uyuyanlar, bir lokma ekmek için dilenenler, pislikten dökülenler, cehaletten iki kere ikinin beş olduğunu sananların ülkesi Hindistan.
Nüfus arttıkça sefalet ve açlık da aynı oranda artıyor. Akıllara ziyan boyutlarda bir
beyin göçü yaşanıyor. Özellikle de bilgisayar mühendisleri, ilk fırsatta kapağı ABD’ye atıyor.
Forbes Dergisinin Hindistan’daki yayıncısı, ülkeden 69 milyarderin çıkmasını kalkınmanın bir işareti olduğunu söylüyor. Gelecekte dünya ekonomisine Çin’le Hindistan’ın yön vereceğini de sözlerine ekliyor. Yahu kardeşim, siz dünya ekonomisine yön vermeyi bırakın da açlıktan ölenlerin karnını doyurun, sokaklarda yaz kış, yağmur çamur demeden uyuyanları bir damın altına sokun önce! Ondan sonra 69 milyarderimiz var diye zil takıp oynarsınız!
Kediyi vuran çocuk!
Ayşe Hanım hamile;
ikiz bekliyor... Bankaya gitmiş, para çekecek. Tam o sırada eli silahlı adamlar dalmış içeri. Bankayı soymaya koyulmuş adamlar. Biraz sonra polis gelmiş. Silahlı çatışmada, hamile Ayşe Hanım iki kurşun yemiş.
Hastanede hemen ameliyata alınmış. Ayılınca doktorlar bebeklere bir şey olmaması için kurşunları çıkarmadıklarını ama böyle de yaşayabileceğini söylemişler kadıncağıza.
Aradan yıllar geçmiş.
Çocuklar gelmiş on beş yaşına. Kız banyoya girmiş. Biraz sonra bir çığlık.
Anne koşmuş: “Ne oldu kızım?” Kız ağlamaklı: “Anne, tuvalette otururken bir kurşun düşürdüm!” Anne bakmış, kızın bir şeyi yok. Rahatlamış, dışarı çıkmış. Aradan bir süre geçmiş geçmemiş bu kez banyodan bir çığlık kopmuş. Anne gene koşmuş. Bakmış oğlu ayakta, hemen yanıbaşında da evin kedisi kanlar içinde yatıyor;
“Ne oldu oğlum?!”
“Ne bileyim anne... işerken bir de baktım kediyi vurmuşum...”
(
Harun Elverdi’ye teşekkürler)