Mine Hanım (hani şu “
balık sevselerdi bu kadar kısa bacaklı, bu kadar uzun kollu ve kıllarla kaplı olmazlardı” satırlarının mucidi olan Mine Hanım) patronu tarafından gönderildiğinde,
Kemal Kılıçdaroğlu aramış, “üzüntülerini” bildirmişti.
Kemal Bey’i neden üzmüştü ki bu durum?
Mine G. Kırıkkanat bir
çalışandı.
Zafer Mutlu da bir işverendi.
İşveren, gerekli verimi alamadığını düşündüğü bir çalışanının işine son verebilirdi. Dünyanın her yerinde oluyordu böyle şeyler...
Vatan gazetesinde de olmuştu.
Üzüntü bildirecek “uygun fırsatlar” kolladığı besbelli Kemal Bey, Mine Hanım’dan sonra,
Habertürk’ten gönderilen Bekir
Coşkun’u da aradı, aynı şekilde “üzüntülerini” bildirdi.
Niye?
Biri, “orangutan Türkler”in, diğeri “göbeğini kaşıyan kıllı ayılar”ın müellifi olduğu için mi?
Haluk Şahin de gönderilmişti. Nur Çintay da gönderilmişti. Türker Alkan da gönderilmişti.
Hepsi de patron tasarrufuydu.
Kemal Bey neden “hususen”
Bekir Coşkun’la Mine G. Kırıkkanat’ı arıyordu? Kıdeme ve yeteneğe mi bakıyordu? Mahalleli olma şartı mı arıyordu? İdeolojik ve tinsel yakınlık mı gözetiyordu?
Nedir?
Ne yani, Fettah Bey beni işten attığında, Kılıçdaroğlu arayıp, üzüntülerini bildirmeyecek mi? “Bu çocuk ideolojik olarak yetersiz... Mahallesi farklı. Üstelik, Türk halkını tahkir eden doğru dürüst bir cümlesi bile yok...” filan mı diyecek?
Ben bu sorulara
cevap ararken, bazı
Ergenekon sanıklarının “Şahin abi” diye seslendikleri CHP’li Şahin Mengü’nün
soru önergesi geldi.
Mengü,
TBMM Başkanlığı’nın “yazılı” olarak yanıtlamasını istediği önergesinde şunları söylüyordu:
“Türkiye’nin etkin bir okuyucu kitlesine sahip köşe yazarlarından olan Bekir Coşkun yazmakta olduğu Habertürk gazetesindeki işine 20
Eylül 2010 tarihinde son verildi. Bilindiği üzere Bekir Coşkun yazıları ve eleştirileri ile hükümetin ve bazı kesimlerin
hedefi haline gelmişti. Bu nedenle gazeteci yazar Bekir Coşkun’nun hükümetin baskısı ile bertaraf edildiği iddiaları kamuoyunu oldukça meşgul etmişti. Ancak son günlerde Bekir Coşkun’un işten atılması karşılığında Ciner Grubuna bazı imtiyazlar verildiği iddiaları kamuoyunda konuşulmaya başlandı. Ciner
Sanayi Ticaret ve Hizmet Grubuna ait şirketlerden herhangi birisi ile
Bakanlıklar ile kamu kurum ve kuruluşları arasında herhangi bir
sözleşme veya
anlaşma imzalanmış mıdır?”
Mengü “bilindiği üzere” diyor ama ben Bekir Coşkun’un bazı kesimler tarafından hedef haline getirildiğini bilmiyordum.
Ne yazıyordu Bekir Bey?
Kim okuyordu?
Kimsenin okumadığı bu yazılar hangi kesimleri rahatsız ediyordu?
Bilmiyorum...
Fakat şunu çok iyi biliyorum:
Postmodern darbenin mimarı
Çevik Bir patır patır gazeteci attırdığında, Şahin Mengü’nün CHP’si susmuştu... Kılıçdaroğlu susmuştu...
Baykal susmuştu... Bekir Bey ve Mine Hanım susmuştu...
Pardon, Baykal susmamıştı, “TSK
sivil toplum faaliyeti yapıyor” demişti.
Diyorum ki, işveren tasarrufunu üzüntü fırsatına çeviren Kılıçdaroğlu, andıç mağduru gazetecileri arayıp, gecikmeli de olsa “üzüntülerini” bildirse...
Nasıl olur?
Mengü’nün soru önergesine gelince...
Ben TBMM yetkilisi olsam, “Git işine Şahin Bey” derdim. Soru, bu cevabı hak ediyor çünkü...