Büyüklerden düşündüren söz ve davranışlar...


Bağdat'ın maneviyat büyüklerinden Ahmed Rufai Hazretleri bir gün ders verdiği öğrencilerine der ki: -İçinizde kim bir ayıbımı görürse hemen söylesin ki o ayıbımı vakit geçirmeden düzelteyim, tekrar etmeyeyim!. Kimseden bir ses çıkmaz. Ancak bir talebesi parmağını kaldırır: - Efendim der, sizde benim gördüğüm büyük bir ayıp var. -Söyle bakayım evladım o ayıbımı da hemen düzelteyim! Gözleri yaşararak konuşan talebe, hocasının ayıbını şöyle ifade eder: - Sizin en büyük ayıbınız, bizim gibi günahkârları talebe olarak kabul etmenizdir!. Bu söz üzerine derin bir sessizlik başlar. Neden sonra Rufai Hazretleri'nden şu söz duyulur: -Kendisini günahkar bilme olgunluğuna erişen bu talebemi yerime halife tayin ediyorum. Bundan sonra ben olmadığım zamanlarda sohbeti o yapacaktır!. Demek samimi şekilde kendini günahkar bilen insan, sonunda hocasının halifeliğine layık da görülebilir. Böyle bir halife tayin olayı da Hacı Bayram-ı Veli'de görülür. Kendisine sonradan intisap eden Akşemseddin'e, halifelik vermesi üzerine talebelerinden biri sorar: - Efendim der, kırk yıldır hizmetinizde bulunan talebelerinizi halifeliğe layık görmezken yeni gelen Akşemseddin'i halife tayin etmenizin hikmetini anlayamadık. Sebebi ne ola ki? Hacı Bayram Hazretleri bu tercihin hikmetini az fakat öz bir sözle şöyle ifade eder: - Bu Ak şeyh, bizden ne görür, ne işitirse tereddütsüz teslim olur; hikmetini sonra kendisi arayıp bulur. Kırk yıllık hizmetimizde bulunanlar ise tereddüt edip bekler, hikmetini bulduktan sonra teslim olurlar. Tam teslimiyetle tereddütlü teslimiyetin farkı!. Doksan yaşındaki ihtiyar tövbe için geç kalmamış mı? Basra'nın velisi Hasan-ı Basri Hazretleri'ne 90'lık bir ihtiyar gelir: -Ben tövbe ederek istikametimi düzeltmek için geldim, bana yol göster, der. Hasan Basri Hazretleri latife ile: - 'Baba biraz geç kalmadın mı?' der. İhtiyarın cevabı manalı olur: - Henüz güneş batıdan doğmadı, tövbe kapısı kapanmadı diye ümidimi kesmeden geldim, yanlış mı yaptım yoksa ümidimi kesmemekle? Heyecanlanan Hasan-ı Basri Hazretleri: - Hayır, hayır der, ümidinizi kesmemekle yanlış yapmadınız. Gerçekten de henüz güneş batıdan doğmadı, tövbe kapısı da kapanmadı. Buyurun birlikte tövbe istiğfar edelim, belki sizin kesilmeyen ümidiniz hürmetine bizim tövbemiz de kabul olur. Birlikte oturup tövbe, istiğfar ederler. Demek ki, hangi yaşta olursa olsun tövbeden asla ümit kesilmemeli, bulunan ilk fırsatta tövbeye koşulmalıdır. Çünkü güneş henüz batıdan doğmamış, tövbe kapısı da kapanmamıştır. Somuncu Baba'yı üzen dünyalık! Bursa'nın maneviyat büyüğü Somuncu Baba, tarlası olup da tohumu olmayan talebesine bir teneke buğday vererek, "Yarısını kendin için, yarısını da benim için ek tarlana" der. Talebe tarlanın yarısını kendi adına yarısını da hocası adına eker. Ekinlerin yetiştiği mevsimde, hocasıyla birlikte tarlaya gelirler. Talebeye ait kısımdaki ekinler gayet iyi ve gür yetişmiş, hocasınınki ise zayıf ve cılız kalmış.. Somuncu Baba, iyi yetişen mahsulün kimin olduğunu sorar. Talebe de utancından "sizin efendim" der. Buna üzülen Somuncu Baba söylenir, -"Biz ahiretimizin mamur olması için dua ediyorduk, demek ahiretimiz yerine dünyamız mamur olmaya başlamış, ücretimizi dünyada alıyoruz, üzüldüm doğrusu.." der. Bunun üzerine talebe açıklamak zorunda kalır. -Efendim der, aslında iyi olan ekin benim, zayıf olan da size aittir. Utancımdan dolayı iyi olanın size ait olduğunu söyledim. Somuncu Baba'nın yüzünde tatlı bir tebessüm dolaşır: -Şimdi oldu evlat der, ekinin gür tarafının bana ait olduğunu duyunca, "Dünyada alacağınızı aldınız ahirette isteyecek bir şeyiniz kalmadı." denecek olan servet sahiplerinden mi oluyorum acaba diye endişe etmiştim, der....
<< Önceki Haber Büyüklerden düşündüren söz ve davranışlar... Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:  
ÖNE ÇIKAN HABERLER