1923
model kafayla 2010 model çağdaş AB kriterlerine uygun bir
Anayasa yapıl(a)maz. Olsa olsa
Devrim ya da Anayasa Mahkemeleri kurulur.
PKK, dünya,
bölgemiz ve
ülkemiz konjonktüründen dolayı inanılmaz bir sıkıntı içinde. ABD ve AB ülkeleri kendisinin daha önceki yıllardaki
terör deneyimleri nedeniyle, teröre ve terör örgütlerine karşı gittikçe daha katı ve toleransız davranıyorlar.
Anadolu’nun dışındaki ve özellikle de güneyimizdeki
Kürt oluşum(lar), PKK’nin varlığının kendi çıkarlarına olmadığının farkındalar.
Suriye ve
İran eski hariciye politikalarından çok daha farklı yerlerdeler ve onlar da zaten PKK ile savaşıyorlar. PKK’nin
Türkiye içinde de destekleri artık eskisi gibi değil. Derin devletle
işbirliği ve onun katıksız desteği ile yapılan eylemler gün yüzüne çıktıkça, bu ilişkileri sürdürmeleri alabildiğine güçleşti. Bu durumun açığa çıkması da PKK’nin
Kürtler arasındaki prestijni ve güvenini de aşırı bir sarsma ile sallandırıyor.
Zaten örgüte
katılım da ‘0’ (sıfır) noktasına yaklaşmış durumda. Katılanlar genellikle, ya daha önce ailesinden örgüte katılan ve hayatını kaybedenlerin yakınları, ya da metropollerde yaşayıp, uzaktan davul eşliğinde “PKK saflarında davet var” çağrılarının cazibesine kapılan avare kasnaklar.
Öte yandan hükümetin son dönemlerde
Kürt sorunu ile ilgili olumlu adımları da bölge halkını etkiledi. Sorunun çözümü konusunda bizim gibi onları da umutlandırdı. PKK’nin tehdit ve şantajlarına rağmen çıkan
referandum sonucu da bunun en güzel göstergesi.
Abdullah Öcalan’ın megaloman kişiliğine ve her şeye rağmen, yaşanan çağı, ülke gerçeklerini, hele de iktidarın da artık el değiştirdiğini fark ederek, muhataplarını ve hedeflerini tespit edebileceğini düşünüyoruz.
Ancak anlayışımızda hala sorunlar da var gibi. 1923 model bir kafa yapısıyla, “anadilde eğitim olmaz” derseniz, PKK’de Kürtlere dönerek; “bakın, ben size hükümetin verdikleri aldatmaca, sizi kandırıyorlar demedim mi” demez mi? Ve böylesi bir kırılmada da Kürtler, acaba sizin samimiyetinize ve içtenliğinize ne kadar güvenir?
Kürtçe TV, Kürtçe özel kurslar,
lisans öğrencisi alım izni bile verilmeyen Kürt Dili ve Kültürü Bölümleri gibi ağza bir
parmak bal çalmaktan başka somut ne
öneri getiriyorsunuz? O zaman bir yüzyıl daha uyut öylem mi? Beyler, bu samimiyet testi kanımızca böyle geçilmez.
Referandum öncesi Kürtlere kızan bir
Diyarbakır milletvekilinin söylemi şu; “Eskiden Kürtler, Kemalist Türklerdense, Marksist Kürtler tarafından yönetilmeyi
tercih ediyorlar derdim. Şimdi ise yok kardeşim Kemalist Türkler beni yönetsin diyorum.” Tabi, bu bir
öfke anı söylemi. İşin böyle olmasının kader olmadığını bir Kürt dostum şöyle dile getirdi: “
Hayır biz daha demokrat ve liberal olan Müslümanların yönetimini tercih ederiz. Çünkü Türkiye’de son yıllarda kendilerini en çok yenileyen, ekonomide ve politikada liberalizmi, demokrasiyi en fazla anlayan kesim Recep Tayyip Erdoğan’lı İslami kesimler oldu.”
Bu gerçeğin farkında olan başkaları da var aslında. Geçmişte demokrasinin, insan haklarının savunucusu
aslan sosyal demokratların en aslanı şu sıralar ne yapıyor?
Kemal Anadol kendine
rakip bulmuş. Diyor ki; “beni
Cemil Çiçek ile karşılaştırın hangimiz daha ilericiyiz.” Adam dişine göre rakip bulmuş daha ne diyebiliriz ki o zaman, ‘
helal olsun ilericiliğinize’ demekten başka…
1980 öncesi bir
Anadolu şehrinde, solcu bir Kürt örgütü yürüyüş düzenler.
Yürüyüşe katılmayan diğer örgütlerin sempatizanları da kahvede oturmuş rakip gördükleri örgütü eleştirirler. Şehrin ünlü iki delisinden birisi de yürüyüş yapanların arasındadır. Onun da eline bir
pankart verilir. Diğer deli ise yürüyüşte değil, kahvede oturanların arasındadır ve; “ulan Hamo, yarın seni ilk gördüğüm yerde kafanı parçalayacağım. Bak hele sen şuna o da katılmış adamların arasına” der. Aynı Kürtçede olan; ‘mêr, mêra nas dike’ anlatımında olduğu gibi.
Beyler, eğer barışı ve demokrasiyi Anadolu toprakları üstünde kadim kılmak istiyorsak, bugünün tarihi fırsatını kaçırmayalım ve Kürtlerle birlikte eşit ve özgür kardeşler olarak yaşamanın yolunu açalım. Aksi halde kardeşliğimiz, tıpkı
Sırrı ile Şemo’nun kardeşliği gibi sadece nüfus cüzdanlarımızın üzerinde kalır.