Eski defterler karıştırılıyor. İyi yapılıyor. Zira bazı suçlarda siyasi ve ahlaki
zaman aşımı olmaz. Psikolojik harekât suçlarıdır bunlar, insanlığa, topluma, kitlelere karşı işlenen suçlardır.
MGK eski Genel Sekreteri
emekli Or
general Sabri
Yirmibeşoğlu yine ses verdi. 1974 Barış Harekâtı öncesi Kıbrıs'ta halkın direnişini kırmak için
cami yaktıklarını söyledi.
Kendi ağzından televizyonda milyonlarca insan duydu söylediklerini. Aynen şöyle:
"Halkın mukavemetini artırmak için düşman yapmış gibi bazı değerlere
sabotaj yapılır. Mesela bir cami yakılır. Kıbrıs'ta biz bunu yaptık. Bir cami yaktık."
Aynı general daha önce 6-7
Eylül olaylarıyla ilgili olarak kimi
itiraflarda bulunmuştu. 1991'de gazeteci Fatih Güllapoğlu'na şunları söylemişti
"6-7 Eylül de bir Özel
Harp işidir ve muhteşem bir örgütlenmeydi. Amacına da ulaştı. Sorarım size? Bu muhteşem bir örgütlenme değil miydi?"
Sonra yalanladı bu sözlerini, aynı televizyonda ağzından duyduğumuz sözleri yalanlamaya kalkışması gibi...
Türkiye bunları daha önce söyleyenlere, bunların peşine düşenlere yıllarca
hain, bölücü, bozguncu muamelesi yaptı, haklarında davalar açtı.
Şimdi bu ülkeyi sevenlerle ülkeye zarar verenler arasındaki ters orantı adım adım düzeliyor.
Rövanş, intikam,
baskı, karalama diyenlere
kulak asmayın...
Siyasi, hukuki, zihni büyük bir
temizlik süreci yaşanıyor.
Ve yakın tarihin devlet merkezli ayak oyunlarıyla ne kadar yoğrulmuş olduğu anlaşılıyor.
Yirmibeşoğlu tek örnek değil...
Arif Doğan,
JİTEM'in kurucusu albay, JİTEM varlığını
Ergenekon dosyasında itiraf eden kişi şöyle diyor son günlerde ortaya çıkan bir konuşmasında:
"JİTEM Grupları Komutanıyım o zaman. Aynı zamanda Jandarma
İstihbarat Grupları Komutanıyım Türkiye'nin. Ulan
silahlı güç 10 bin kişi bende var. Bunların ne gücü var. Ben düşünüyorum kayıtsız beş bin tane
Kalaşnikof dağıttım ben. İki bin tabanca. Terörist yetiştirdim ben orada. Eşref Paşa'nın ölümünü
Cem Ersever yaptı diyorlar. Ersever'in arkasına ben
destek vermesem, adam mı öldürebilir? Ben destek vermesem nah öldürürlerdi..."
Terörist yetiştiren, silah dağıtan askerler!!!
Ve
Abdülkadir Aygan, öldürdükleri kişilerin mezarlarını
tarif eden, kemiklerin bulunmasını sağlayan eski itirafçı...
Şu sözlerle doğruluyor Arif Doğan'ı:
"Arif Doğan'lar Eşref Paşa'nın öldürülmesiyle bir taşla iki kuş vurdu. Hem Doğu sorununun diyalogla çözümünden yana olan bir
paşa ortadan kaldırıldı hem de hain durumuna düşürülen Cem Ersever'in öldürülmesinin önü açıldı..."
Eşref
Bitlis, bir dönemin
Jandarma Genel Komutanı,
Kürt sorununda farklı bir tavır alan,
Barzani, Talabani'yle temas kuran bu askerin, bu nedenlerle yine asker tarafından öldürüldüğü uzun süredir iddia ediliyordu.
Bugün perde daha da aralandı...
Cem Ersever, yüzlerce Kürt yanında
Eşref Bitlis'i öldürmekle suçlanan JİTEM subayı, yine asker tarafından öldürülüyor pek çok kaynağa göre...
Orta yerde duran dosyalar da var...
1978-1980 arası 5 bine yakın insanın ölümü,
Kahramanmaraş,
Tokat,
Çorum katliamları,
Alevi-
Sünni çatışmaları...
Bunların arka planı farklı olabilir mi?
Ve
PKK-Ergenekon ilişkisi iddiaları...
Hafife alınabilir mi?
Öcalan 1999'da yakalandı. Dönemin MİT sorumlularından
Cevat Öneş 2005'a kadar Öcalan'la temasların asker tekelinde olduğunu söylüyor. 2005 AB'yle müzakerelere başlama noktası.
Ve 2005 PKK'nın yeniden silahlı eylemlere başladığı tarih.
Sorular ortada...
Bazı gerçeklerin ortaya çıkması Türkiye'nin süren sorunlarının önemli bir kısmının kendiliğinden buharlaşması demektir.
Bu engeller ortadan kalktıkça,
Hakkari mayını gibi olaylar devre dışı kaldıkça, örneğin Ankara'da yapılan
Kürt sorunu görüşmeleri gerçekten güç ve hız kazanır.
Evet, iyi oluyor...