Referandum oylamasında, oylanan konulardan biri
Kürt meselesi ve terörün sona erdirilmesiydi. Çok açık bir
halk desteği ortaya çıktı.
Hükümet de
Ankara da bunu görmüş olmalıdır.
Ayrıca yüzde 42 hayır oyunun ana kaynağının “hayat tarzına müdahale kuşkusu” olduğu da düşünüldüğünde, anayasa paketine hayır demiş olmasına rağmen bu kesimin de terörün sona erdirilmesiyle ilgili gelişmelere, en azından “hiçbir şey yapmayın” demeyeceği de öngörülebilir.
BDP’nin öncülük ettiği okul boykotuna katılımın birkaç şehir dışında düşük olması da herkes için ciddi bir işarettir.
Türkiye’nin Kürt vatandaşlarının önemli bölümü, bu aşamada bir karşılıklı gerilim ortamını reddetmekte, konuşma yollarının açılmasını istemektedir.
PKK’nın, “bir hafta sonra açıklama yapmak üzere
ateşkesi uzatması” da Türkiye Kürtlerinin hem iradesinin hem de beklentilerinin ürünü olarak okunmalıdır.
Ateşkesle ilgili açıklamadaki “bir hafta sonra açıklama yapmak üzere” vurgusunun bir kez daha “uzatma” kararı açıklamak yerine “ateşkes devam etmektedir” diyebilme imkânını açık tutmak için
tercih edildiği anlaşılıyor.
BDP sözcülerinin “
Öcalan muhatap alınmalıdır” talepleri artık büyük ölçüde anlamını yitirmiştir, tümüyle yitirmesi için de İmralı’dan gelecek mesajlardaki barışa ve silahların susmasına yönelik girişimler etkili olacaktır.
***
Biraz daha geniş bir açıdan bakarsak, şu andaki sürecin, dönemin Hükümeti idam etmemek sözü karşılığında Öcalan’ın teslim edilmesini kabul ettiği anda başlamış olduğunu görebiliriz...
İçinde bulunduğumuz süreçte BDP’nin de yanlış yapma hakkı kalmamıştır.
Okul boykotu gibi eylemlerin yanlışlığını, bütün Türkiye’nin daha yıllarca tartışacağı konuların ardı ardına ve sanki bir günde halledilmesi gerekiyormuş gibi bir üslupla dile getirilmesinin de bir faydası olmadığını Kürt aydınlarının önemli bir kesimi görüyor.
BDP yönetimi de bunu görmek ve konuşma dili dahil, buna göre davranmak zorundadır.
Kürtlerin önemli bir kesimi
referandum dolayısıyla aklın öne çıkması için hem PKK’dan hem BDP’den farklı tavırlar alma cesaretini gösterdi.
Türkiye’nin terörü tarihe devretmesi için cesaretle hareket etme yükümlülüğü ister istemez şu anda görevli olan hükümete düşüyor. Yakın tarih bu cesareti gösterememiş bakanlarla, başbakanlarla doludur. Bugünkü hükümet de ülkenin bu kader anında onların yanında, cesaretsiz siyasiler listesinin bir köşesinde yer almak istemiyorsa “cesaretin zamanıdır” diyenlere
kulak vermelidir.