Anayasa referandumu öncesi statükoyu savunan ve demokrasinin yanında yer almayan bir grup işadamına
Başbakan Tayyip Erdoğan, geçmişte hazırladıkları
demokratikleşme ve anayasa raporlarını hatırlatıp, hâlâ özgürlüklerin yanında mı yoksa karşısında mı olduklarını belirtmelerini istemişti.
"Bitaraf olan bertaraf olur" diyerek,
Türkiye'nin geldiği ileri noktaya ayak uydurmayanın
tasfiye olacağı uyarısında bulunmuştu. Ama onlar, kendi çıkarları için askeri
vesayet ve yargı vesayetinin devamını sağlamak amacıyla anayasa değişikliklerine karşı çıkıp, "hayır" dediler.
Anayasa referandumunda
evet oyları yüzde 58, hayır oyları da yüzde 42 oranında çıkıp, evetlerle hayırlar arasında 16 puanlık büyük fark olunca, doğrusu şimdi şu soru sıkça akla geliyor. Statükocu işadamlarının derneği
TÜSİAD bertaraf olacak mı?
Bu soruya Başbakan Erdoğan, bayramın birinci günü ATV televizyonunda yaptığımız mülakatta açıklık getirdi.
Başbakan, "Benim
İstanbul sermayesiyle sorunum yok. Herhalde onların
Hükümet'le sorunu var. İhracatı artırmak için, kendilerini yurtdışı toplantılarımıza davet ediyoruz, gelmiyorlar. Anlaşılan ihracatın sıçraması onları ürkütüyor. İhracatı artırmak için yurtdışı çalışmalarımıza
Anadolulu işadamlarının hemen hepsi katılıyor.
İstanbul sermayesi, başları sıkıştığında ise hemen bana geliyorlar. Ben de onların sorunlarını halletmek için elimden geleni yapıyorum" dedi.
Böylece Başbakan Türkiye ekonomisine katkısı olacak herkese kapısının açık olduğunu ve ekonomiye katkısı olanları bertaraf etmenin kendisine ve ülkeye bir fayda sağlamayacağını açıkladı.
Peki asker ve yargı vesayetine dayanan baskıcı ve
yasakçı sisteme sahip çıkan, demokrasiye geçişe uzak duran TÜSİAD, bundan sonra ne yapacak?
Taraf'taki köşesinde Rengin Soysal çok güzel yazdı. TÜSİAD ve benzeri fikirleri savunanların tarihle alakaları, Şu Çılgın Türkler kitabı misali, sadece Türkiye'yi ve Türkleri övenler ile Ramses serisi gibi kitaplar ölçüsünde bulunuyor. Dolayısıyla TÜSİAD hükümetten korkmasın. Türkiye'ye uyum sağlasın. Çünkü Türkiye'de
toplum TÜSİAD'dan çok daha ileride. Onu Hükümet değil, asıl hayatın kendisi zaten hemen bertaraf edecek.
Halk askerin ve yargının siyasete karışmasını istemiyor. Halk, IMF'nin bütçeyi yönetmesine de karşı. Halk AB standartlarını istiyor. Bu topraklarda bütün farklılıklarıyla birlikte güven içinde yaşamayı talep ediyor.
TÜSİAD
halkın tercihlerini görerek artık IMF, asker ve yargı vesayeti olmadan para kazanmayı öğrenmeli.
Küresel piyasalarda
rekabet etmeye çalışmalı. İç pazarla yetinmeyi bırakmalı. Anadolu sermayesinin, İstanbul'un bayisi olmayı artık reddettiğini, Anadolu şehirlerinde kendisi fabrikalar kurup ürettiklerini tüm dünyaya sattığını görmeli.
Anlayacağınız artık "bayiler"in kendileri üretime girdi ve şimdi onlar kendilerine ülkede ve dünyada bayi arıyor. İstanbul sermayesi eğer ileride Anadolu'nun bayisi olmak istemiyorsa, referandumdan kendisine iyi bir
ders çıkarmalı.
Hayat acımasızdır. Zamanın ruhuna ayak uyduramayan insanları da, şirketleri de hayat bertaraf eder.