Ana
yasa değişikliği neticesinde 12
Eylülcülerden
hesap sormak isteyenler kuyruğa girdi. Geçici 15. madde,
12 Eylül 1980 ile 24
Kasım 1983 tarihleri arasında darbeciler ve görev yapan bürokratlarla ilgili cezai, mali ve hukuki
dava açılamayacağını emrediyordu.
Söz konusu madde iptal edildiğine göre yargılamanın önündeki engel kalkmış oluyor. Savcılıkların önüne gidenlerin umudunu kıran bir gelişme var.
Sabih Kanadoğlu ve Ömer Faruk
Eminağaoğlu başta olmak üzere
YARSAV üyesi birçok isim olumsuz görüşteler. Kanadoğlu, o camianın yönlendiricisi önemli bir isim. Eminağaoğlu ise derneğin kurucu başkanı ve seçimi kaybetmesine rağmen hâlâ başkan gibi konuşuyor.
Yargıçlar ve Savcılar Birliği (YARSAV) sözcüleri referandumdan önce, halkın oyunu etkilemek üzere bu tezi savunuyordu. Kanadoğlu gibi isimler aynı görüşü dillendirmeye devam ediyor. 12 Eylülcülerin resmi avukatları henüz açıklama yapmadı ama anılan kişilerin avukatlara ihtiyaç bırakmayacak ifadeleri var. "Biz uyarmıştık" diyebilmek ve değişikliklerin işe yaramadığını göstermek için
yargıç ve savcılara
baskı yapabilirler endişesi hakim.
YARSAV'cıların tezlerini çürüten çok saygın bağımsız hukukçular var. Öncelikle şunu söylemek lazım. Suç
12 Eylül 1980 günü başlamış ve bitmiş değil. Zaten darbeciler de üç yıllık bir zaman dilimine
dokunulmazlık getirerek bunu teyit etmişlerdi. Velev ki 12 Eylül 2010 yani halkoylaması günü suçun bir kısmı için zamanaşımı
dolmuş olsa bile geriye kalan üç yıl için daha
vakit var. Ayrıca yargılamaya karşı fiilî ve hukukî imkânsızlık halinde zamanaşımının durdurulması gerekir. Bunun en iyi örneği, yasama dokunulmazlığı süresince parlamenterlerin mürur-u zamandan yararlanamaması.
Darbeciler, temel hukuk normlarının kendilerine vermediği bir imtiyazı elde etmişlerdi. Hukuka açık aykırılığa rağmen o imtiyazın sürmesini savunmak çelişki. Şu sözler Eminağaoğlu'a ait: "Geçici 15. madde kaldırılsa da hukukta lehte yasa geçerlidir. Sorumsuzluk yönünden bir anayasa normu ortaya konulduğu için bu hukuka aykırı da olsa, antidemokratik de olsa bu kuralı kaldırdıktan sonra kişileri tutup yargı önüne çıkaramazsınız." 12 Eylülcüler kendilerine hukuka aykırı başka imtiyazlar öngören maddeler de koymuş olsalardı ebediyen kullanmaya devam mı edeceklerdi? Atıyorum, Hazine'nin yarısını boşaltıp
İsviçre bankalarındaki hesaplarına aktarmış olsalardı? Bunu da anayasaya yazsalardı, elimiz kolumuz bağlı oturacak mıydık? Verdiğim örnek absürt gibi gelebilir, ancak üç yıllık kesin ve kapsama alanı belirsiz dokunulmazlık hakkı yanında çok makul kalıyor.
Darbecilerin yargılanamazlığını ileri sürenler '15. maddenin af niteliğinde' değerlendirilmesi gerektiğini savunuyor. Eski
Yargıtay Başkanı Sami Selçuk'un tezini Doç. Mustafa Şentop'un cevabı çürütüyor: "İleriye dönük af olamaz."
Anayasa 12 Kasım 1982'de kabul edildi. Bundan önceki suçlara belki af getirebilirdi. Parlamentonun çalışmaya başladığı
24 Kasım 1983'e kadar süreyi uzatması 15 maddeyi af kapsamından çıkarıyor. Hiçbir af kanunu, kişiye 'önünde bir yıl süre var. Ne kadar suç işlersen işle yargılanmayacaksın' diyemez. Şunu da kayıtlara geçirmeliyiz; devlet ceza davaları için af çıkarabilir, ancak fertlerin tazminat taleplerini engelleyemez.
YARSAV'cılar haksız çıkmamak ve kamuoyu önünde
küçük düşmemek için 'darbecilerin avukatı' algısı oluşturacak adımlardan kaçınmalı.
Ergenekon Terör Örgütü davasındaki tutumlarının yol açtığı yıpranmışlık henüz telafi edilmedi. Unutmasınlar onlar da artık seçime giriyor.
Hâkimler Savcılar Yüksek Kurulu'na seçilebilmek için en az dört bin oya ihtiyaçları olacak.