Yüzde 58, yüzde 42... Aradaki fark yüzde 16 görülüyor; ama aslen yüzde 8'dir. Çünkü yüzde 8'i hayıra katılsaydı, durum yüzde 50 yüzde 50 olurdu.
Ben endişeliydim, doğrusu. Yetkili kişi olsaydım, bu riski göze alamazdım. Evet çıkmasına çok sevinişimin gerçek sebebi, hayır çıkması halinde başımıza gelecek olanlardan kurtulmamızdır.
Bu sonucun doğmasında en güçlü amil, MHP'nin tabanda çözülmesidir. Yüzde 58'in en az yüzde 10'u bence onlarındır. Mutlaka bekliyordum, ama bu oranda değil. Buradaki
hesap hatası, MHP milliyetçiliğinin manevi yönünün
ihmal edilmesidir. Durum
AK Parti için de öyledir ve AK Parti'de (mutedil) milliyetçi bir
damar ciddi olarak vardır. Bir hanım
profesör "Liberaller AK Parti'den talepte bulunurken, AK Parti'yi yeşiller partisi falan zannediyor herhalde! AK Parti manevi-milli bir muhafazakârlığın partisidir" demiş. Çok da önemli bir hatırlatmada bulunmuştu.
... Çok sevindim ama, çok da düşündürücü taraflar dikkatimi çekti.
Karadeniz'in sol ucu olan İğneada'dan başlayan
Edirne,
Çanakkale, Ege,
Akdeniz, tamamen
CHP önde. Buraları
Demokrat Parti döneminde
Merkez Sağ'ın kalesi gibiydi. Adalet Partisi zamanında da öyleydi... CHP Karadeniz'de bile (mesela Sinop'ta) vardı da Ege'de yoktu ve Trakya'da hep geriden gelirdi. Ne oldu da bu durum bu kadar farklılaştı? Bence ciddi analizlere ihtiyaç var. Şu kadarını söylemek isterim ki; buralarda yersiz ama güçlü seküler kaygılar olduğunu düşünüyorum.
Tarih boyunca liberal sayılabilecek gelişmeler kıyılarda öncelikle gelişmiştir. Bizdeki bu durum, normal sayılmaz. İstanbul'un Bakırköy'ü ve Beşiktaş'ı da düşündürücüdür. Bunlar İstanbul'un köklü semtleri... Kaldı ki, Fatih ve Eyüp'te bile az farkla
evet çıkmış olması da önemlidir.
1950'den beri bütün
seçim sonuçlarını tekrar inceledim. 1954 seçimlerinde DP'nin Edirne'de aldığı oy CHP'nin iki mislidir. Kırklareli ve Tekirdağ'da da öyledir. Ege ve Akdeniz ise tamamen DP'nin idi. DP'nin en kötü seçimi olan 1957 seçimlerinde bile, İzmir'de CHP 160, DP 220 bin oy almıştı. 1957'de DP Batı'yı kaybetseydi zaten CHP rahatlıkla
iktidar olurdu. Bu profilin nasıl değiştiği, fikrî-siyasî-sosyolojik yönlerden araştırılmalıdır.
Muhafazakârlık tercihlerindeki milli-manevi farklılıklar dengesi, seküler hayat tarzı imkânlarıyla ilgili duyarlılıklar, ideolojik (etnik, vs...) etkiler... Sonuç tablosuna baktığımız zaman gördüğümüz
manzara bunların eseri. Bu manzara geniş ve derin analizlere ve sentez bulgularına ihtiyaç gösterir. Burada ciddi ve girift meseleler var.
Ben de çok sevindim. Hiçbir seçimde olmadığı kadar çok korktum ve çok da sevindim. Çok sevinelim ama, çok düşünmemiz gerektiğini unutmayalım.
Bir şeyin varlığı, öncelikli olan yahut öyle algılanan herhangi bir vasfına irca edilemez. MHP bunun farkında değildi. Başka şartlarda farkında olmayan başkaları da var.
Soyut mantık planında samimiyetle bakarsanız değişikliklerin % 90 oy alması gerekirdi. Çok spekülasyon yapıldı, çeşitli kaygılar ve korkular enjekte edildi. Seçmen samimidir ama, hayır çıkması halinde bu öyle bir istismar edilecekti ki, demokratikleşmenin çeşitli sebeplerle aleyhinde olan bazı odaklar her türlü olumlu gelişmeye çok zarar vereceklerdi. Bunun farkında olan bazı insanlar, hayır çıkınca olacaklardan çekindikleri için evet dediler.
Şimdi önümüzde yeni bir dönem var. Bu sonuçları herkes, özellikle de AK Parti çok yönlü ve kuşatıcı analizlere tabi tutmalı. Çıkarılacak çok fazla değerlendirme sonucu var çünkü. Bu millet böyledir zaten; seçim sonuçlarının içine bin bir çeşit
ders sonucu da koyar, ama birileri pek farkında olmaz.
Eleştirilerin çok büyük bir kısmı vehim eseriydi. İyi niyetli vehimliler de çok ve onların yüreğine erişmek, bir demokratik görevdir. Empati ve özeleştiri bu işi çok kolaylaştırır.
... Güzel oldu, iyi oldu. Sayın Erdoğan'ın cesareti ve gayreti, her türlü takdirin üstündedir. İnşallah aynı performansı sonuçların değerlendirilmesinde de gösterir.