İçinde bulunduğumuz şevval ayı, bir kısım dinî olayların hatırlandığı özel ve güzel bir aydır. Nitekim önce hac hazırlığını hatırlatır bu ay. Zaten
Ramazan'dan sonraki (2 ay 10 gün) hac ayları sayılır.
Hacı adaylarımız
tatlı bir heyecanla yol hazırlığına bu ayda başlarlar, yola çıkıncaya kadar da meraklı sorular sorar, hac ibadetlerini kusursuz yapmak için bilgi toplamaya çalışırlar. Tabii bu sırada şevval ayının kendine mahsus altı günlük orucunu da unutmazlar.
Gerçekten de bu ay içinde tutulan altı gün orucunun sevabı, öyle unutulacak kadar az da değildir. Tüm seneyi oruçlu geçirmek gibi cazip bir sevap söz konusudur.
Nitekim hadis-i şeriflerde, "Kim Ramazan'dan sonra şevval ayında altı gün oruç tutarsa sanki bütün seneyi oruçlu geçirmiş gibi olur." buyurulmuş, bu sebeple de şevval ayı orucu tarih boyunca
ihmal edilmeyen oruçlar arasında yer almıştır.
Alimlerimiz, şevval ayında tutulan bu altı günlük
sünnet orucun bütün seneyi oruçlu geçirmiş gibi sevaba vesile olmasını şöyle bir hesapla da açıklamaktalar.
Ayetlerde ve hadislerde her iyiliğe on sevap verileceği bildirilmiştir. Bir ay Ramazan'ı tutan, her oruca on sevaptan üç yüz sevap almış olur. Ramazan'dan sonra şevvalde altı günü tutan da altmış sevap alınca (360) eder. Yani bir senelik nafile oruç sevabı bu yüzden söz konusu olur!
Hemen ifade edelim ki, bu orucun arka arkaya bitişik tutulması da şart değildir. Ay içinde belli aralıklarla da tutulabilir. Ayrıca, kaç gün tutarsa onun sevabını alır, eksik kalırsa bir vebal de söz konusu olmaz.
Bununla beraber, mazeretlerinden dolayı Ramazan'da tutamadığı oruç borcu olanlar, önce bu borçlarını tutsalar yanlış yapmış olmazlar. Farz olan borçlarını önce tutup ödedikten sonra sünnet olana niyetlenmeyi de düşünebilirler.
Gelelim 'iki bayram arası nikâh yapılmaz!' söylentisinin bu ayda gündeme getirilmesine. Gariptir ki bu söylenti sadece bizim
halkımıza ait de değildir. İslam'ın ilk devrelerinde de böyle söylentiler yayılmıştır. O günlerde de iki bayram arasında nikâh yapılırsa uğursuzluk getirir gibi rivayetler dolaştırılmıştır. Biz bunu Aişe validemizin bu türlü söylentileri tekzip için yaptığı açıklamasından da anlamaktayız. Nitekim bir ara şöyle buyurmuştur Aişe annemiz:
Halk, 'Ramazan
Bayramı ile
Kurban Bayramı arasında nikâh yapılmaz' şeklindeki söylentiye itibar etmemelidir. Şayet bu iki bayram arasında bir nikâh yasağı olsaydı benim nikâhım bu ayda yapılmazdı. Halbuki Resulüllah'la (sas) bizim nikâhımız şevval ayında yapılmış, bir uğursuzluk da söz konusu olmamıştır.
Buna rağmen bu söylentinin günümüze kadar gelmesinin bir sebebi de, daha sonraları ülkemizde söylenmiş olan iki bayram namazı arasındaki vakitte yapılacak olan nikâhın iki ay gibi geniş zamana
şamil sanılması olmuştur. Nitekim
Ramazan Bayramı cuma gününe tevafuk ederse, o gün iki bayram namazı kılınır. Biri kuşluk vaktindeki bayram namazı, öteki de biraz sonra kılınacak olan cuma bayramı namazı. Halk, bu iki namaz arasındaki dar vakitte nikâh yapmayınız, sözünü iki bayram arası nikâh yapmayınız şekline çevirerek yasağı iki ay gibi geniş zamana yaymıştır. Kaldı ki, bayram namazı ile cuma namazı arasındaki dar vakitte de nikâh yapılsa bir mahzur söz konusu olmaz. Sadece bayramlaşma saatlerinde araya sıkıştırılarak yapılmış acele bir nikâh olur, hepsi o kadar.
Şevval ayının hatırlattığı bazı konuları tazelemiş olduk böylece.