Referandum kesinlikle AK Parti’nin galibiyetiyle sonuçlandı. Demek ki
iktidar, kendi seçiminin dışından da
destek alan bir projeyle ortaya çıkmış!
Evetler Tayyip Erdoğan’ın gücünü daha da artırdı.
Başbakan bu gücünü nasıl kullanacak? İtidal ve uzlaşmayla mı, sertlik ve
öfkeyle mi?
Dün gece yaptığı konuşmada “
evet diyen, hayır diyen, sandığa gitmeyen” bütün vatandaşları kucaklaması, “birilerini incittiysem özür dilerim” diye konuşması güzeldi.
Başbakan gerilimi düşürmek istiyor, çünkü gerilim en çok hükümetlerin işini zorlaştırır. Kendisi de özellikle
terör ve yeni ana
yasa konusunda muhalefetle diyaloğa özen göstereceğini söyledi.
O halde Başbakan’ın bu kucaklayıcı konuşması sözde kalmamalıdır. Muhalefet
tahrik etse bile Başbakan “öfke, hırçınlık, tahammülsüzlük” gibi imajları paylaşmaktan artık sakınmalıdır.
Başbakan’ın artan gücünü itidalle mi, öfkeyle mi kullanacağının ilk göstergesi,
HSYK için
çıkarılacak “görev ve yetkiler yasası” olacaktır. Korkulduğu gibi Adalet Bakanı’nın yetkilerini dolaylı yollardan artıran bir yasa mı olacak, yoksa
vaat edildiği gibi ‘ileri
demokrasi’ye uygun bir yasa mı olacak? İkincisi için Başbakan’ın sözü de var.
Sandıktan Başbakan için çıkan
mesaj; “itidal ve uzlaşma”dır.
CHP için
ders
Evvela, MHP “keskin
sirke” atasözünden ders çıkarmalıdır.
CHP ana muhalefet olduğu için daha önemli. Liderini yenileyerek bir ivme kazandığı halde hayır’lar umulanın gerisinde kaldı.
Referandum sonuçları, aslında kamuoyundaki yaygın bir kanaatin ürünüdür: İktidar bir şeyler yapmak istiyor, muhalefet engel oluyor!.. Menderes’ten beri böyle.
Referandum sürecinde CHP, “adam gibi adamsan... Havuzlu villa... Kalpazan” gibi laflardan öteye ne dedi? Dermiş gibi yaptığı zaman ertesi gün kendi sözünde tereddüde düştü!
CHP’nin demokrasi tarihimizde tek “projeli muhalefet” dönemi vardır; Ecevit’in “Ortanın Solu” hareketi yüzde 42 oy almıştı.
Kılıçdaroğlu “paket böyle yanlış, biz şöyle yapacağız, bunun için bize destek verin” diye bir projeyle ortaya çıkmadı.
Halk yargının
darbe dönemlerindeki tavrını, 28
Şubat görüntülerini, 367 türü kararları unutmadı... Erdoğan düzeltmek için bir şeyler yapmak istiyor, muhalefet yine engelliyor görüntüsü, iktidarın en büyük avantajıydı.
Sandık, Kılıçdaroğlu’na “itidal ve proje” dedi...
Boykot siyaseti
Öcalan’ın bir işaretiyle, boykot oranları bayağı yüksek çıktı. BDP’siz bir çözümün pek de çözüm olmayacağının bir fotoğrafıdır bu.
Ancak, “boykot”a rağmen sandığa gidenlerin, gidebilenlerin oranlarından da Öcalan’ın ve partisinin çok dersler çıkarması gerekiyor.
Diyarbakır’da 2007 seçimlerinde
katılım yüzde 53’tü, bu defa yüzde 35’e düştü, o kadar... Van’da yüzde 65’ti, bu defa yüzde 43’e düştü o kadar...
Hakkâri ve
Şırnak gibi “
mahalle baskısı”nın çok ağır olduğu
küçük yerleşim birimlerinde boykot çok yüksek ama mesela Şanlıurfa’da katılım yüzde 70...
Boykot oranları “demokratik özerlik” adlı totaliter projeye destektir ama “katılma oranları” da bu projeye retlerdir!
Resim kimse için ak-kara değil... Öcalan ve partisi, ortalamaya gelecek şekilde çıtayı aşağı çekmelidir ki çözümün sosyolojik zemini oluşsun. Evet’ten de hayır’dan da önemli olan bu konu üzerinde yine duracağım.