Türk
demokrasisi "
altın bir gün" daha yaşadı.
Sandığa giden 38 milyon
seçmenin yüzde 58'i "daha fazla
özgürlük ve daha fazla demokrasi"ye ezici bir çoğunlukla "
evet" dedi.
Tarihi
referandumdan çıkarılması gereken çok sayıda
ders var.
'DEĞİŞİM RÜZGÂRI'NIN ÖNÜNDE DURMAYIN
Halkın çoğunluğu her zaman özgürlük ve demokrasiyi
tercih ediyor.
Değişim rüzgârını kim yakalarsa,
seçimde o kazanıyor. DP, AP,
ANAP ve şimdi
AK Parti...
1987'de ANAP özgürlüğe "hayır" dediği için referandumda kaybetti.
Bu referandumda "hayır"ı savunan AK Parti olsaydı, öyle inanıyorum ki, kaybeden tarafta olurdu.
Meclis'te değişime direnen siyasilere,
halk bir kez daha "Demokrasi ve özgürlük rüzgârının önünde durmaktan kaçının" uyarısı verdi.
Aslında muhalefet de
toplumsal talebin farkında olduğu için paketin içeriğine karşı çıkmayıp, "hayır" çıkması halinde "Yeni
Anayasa" sözü bile verdi.
Ama halk önüne gelen fırsatı kaçırmadı. Muhalefeti de "Yeni Anayasa" için bağlamış oldu.
TABANIYLA TERS DÜŞEN PARTİ KAYBETTİ
Referandum sonucu bir kez daha "
Türkiye'de seçmen bilinci"nin artık oluştuğunu gösterdi.
Vatandaş seçimle referandumu ayırıyor.
Takım tutar gibi siyasi parti tutmuyor.
Gerekirse, liderin yanlış kararına direniyor.
Bu seçimde MHP ve DP,
CHP ve DSP ile "hayır" kampanyasında birleşti.
BDP de "boykot" baskısı ile onlara
destek sağladı.
22 Temmuz Genel Seçimleri'nde CHP, MHP, DSP ve DP'nin toplam oyu yüzde 40.
Aynı seçimde "evet" bloğunda yer alan AK Parti, SP, BBP ve EDP'nin toplam oyu yüzde 48'di.
29
Mart Yerel Seçimleri'nde "hayır" bloğunun oyu yüzde 45.5'e yükseldi.
"Evet" bloğunda yer alan partilerin toplam oyları da yüzde 45.5'e düştü.
BDP'nin "hayır"a verdiği desteği dikkate aldığınızda, "hayır" cephesinin yarışa önde çıktığı net şekilde anlaşılıyor.
Ancak seçmen bilinci, değişim ve özgürlük arzusu bu rakamları ters yüz etti.
"Evet" yüzde 58, "hayır" yüzde 42 çıktı.
Özellikle MHP ve DP tabanında kaymalar yaşandı.
Adana,
Elazığ,
Osmaniye,
Yozgat,
Kastamonu,
Erzurum gibi özellikle İç ve Doğu Anadolu'da MHP tabanının partisine rağmen "evet" dediği görüldü.
Yine Yalova'da da DP tabanının "evet" dediği rakamlarla ortada...
Sonuç olarak, seçimin en kaybedeni MHP ve DP oldu.
CHP'nin peşine takılmaları ve mağduru oldukları bir
darbeyi desteklemeleri taban ve
tavan arasında bu kırılmanın yaşanmasında önemli rol oynadı.
Her iki partinin de önümüzdeki dönemde bir iç
hesaplaşma yaşayacakları şimdiden söylenebilir.
DARBECİLERE 'SİVİL' DERS
Halk darbe dönemlerine noktayı koydu.
Demokrasiyi kesintiye uğratan ya da uğratacaklara hesap sorulması kararını verdi.
Darbecilere
sivil mahkemelerde yargılanmayı getiren
düzenleme ve 12
Eylül darbecilerine yönelik korumanın kaldırılması,
vesayet döneminin bittiğinin ilanı.
Bundan böyle ne geçmiş darbeciler huzur içinde uyuyabilir ne de birileri kolay kolay darbe hayalleri kurar.
Darbecilere yönelik
Ergenekon yargı süreciyle başlayan süreç de halkın bu desteğiyle "taçlandı."
Seçmen, darbe anayasasını savunan siyasilere de "sivil" bir ders verdi.
"Evet"in ardından yargı reformuna imkân tanıyan yeni düzenlemeler de halkın yargının tarafsızlığını yitirmesinden ve siyasi kararlar vermesinden aynı şekilde rahatsız olduğunu gösterdi.
Millet, siyasetin hesabını siyasilerden
sandık yoluyla sadece kendisinin sorabileceğine dair iradesini ortaya koydu.
SİVİL TOPLUMUN DEDİĞİ OLDU
Seçimin kazananları şüphesiz "evet" cephesinde yer alanlar.
AK Parti,
Saadet Partisi,
Büyük Birlik Partisi,
Eşitlik ve Demokrasi Partisi...
Ama
siyasi partiler dışında, özgürlükçü duruşlarıyla birçok sivil toplum kuruluşu ve ekonomi örgütü de kazananlar arasında yer aldı.
Sivil toplum kuruluşları paketin içeriğine dair açıklamalarıyla seçmenin oylarını etkilediler.
Aynı şekilde kanaat önderlerinin beyanatları da seçmenin tercihini belirlemesinde olumlu etki yaptı.
Referandum sürecinin kırılma anlarından birisi şüphesiz toplumda büyük saygınlığa sahip olan
Fethullah Gülen Hocaefendi'nin "evet" diyeceğini açıklaması oldu.
Siyasetten uzak durması ile bilinen Gülen, referandumun siyasi bir seçim olmadığını belirterek "milletin faydasına olduğu için evet diyeceğini" açıklaması ve herkesi oy kullanmaya ve kullandırmaya davet etmesi de toplumsal bilincin artmasında rol oynadı.
Sonuç olarak sivil toplumun pakete dair aldığı bu tavır, halkoylamasının bir siyasi bir seçim olmadığı bilincini artırdı.
Parti liderlerinin tutumuna göre değil vicdanına göre karar verenleri artırdı.
SEÇMEN "ALTIN MUSLUK"U TAKMADI
Muhalefetin referandum sürecinde kullandığı üslup ve yakıştırmalar şimdi kendi aleyhine döndü.
"Evet çıkarsa
ülke bölünür", "İktidar
yandaş yargı yaratacak", "Yüce Divan'dan kaçıyorlar", "Bu
iktidarın güven oylamasıdır", "Evet derseniz yolsuzluk meşrulaşır" diyen muhalefet, yüzde 58'in kararı karşısında ne diyecek?
Halk, "
havuzlu villa", "altın musluk" üzerinden yapılan muhalefetten de haz etmediğini belli etti.
"Evet" diyenlerin yarışa geride başladıkları halde, "hayır" diyenlerin yüzde 50 üzerinde çıkmasını başka türlü izah etmek mümkün değil.
Bununla beraber,
İstanbul Belediye Başkanlığı seçimlerinde olduğu gibi, kaybettiği halde seçimin kazananları arasında CHP lideri
Kemal Kılıçdaroğlu sayılabilir mi?
En azından CHP'nin güçlü olduğu illerde MHP, DP ve BDP tabanlarının aksine çözülme olmaması bir kendi tabanının desteğini sürdürme adına önemli.
Ancak bu illerde MHP, DP, DSP ve BDP seçmenlerinin "hayır" diyenlere eklendiği düşünülürse, Kılıçdaroğlu'nun izlediği polemikçi
politikaya halkın
prim vermediği görüldü.
Kendi memleketi
Tunceli dışında, Doğu ve İç Anadolu'da neredeyse hiç "hayır" çıkmaması, Kılıçdaroğlu'nun da tüm Türkiye'yi kucaklamakta yetersiz kaldığını gösterdi.
Seçmen CHP ve Kılıçdaroğlu'na iktidar istiyorsa, yeni siyasetler üretmesi gerektiği
mesajını verdi.
AK PARTİ'YE "SAHİL ALARMI"
Halk oylaması AK Parti'ye de "sahil
alarmı" verdi.
AK Parti, son dört yıl içerisinde dördüncü kez bazı illerde muhalefetin gerisinde kaldı.
İzmir,
Muğla, Aydın,
Antalya,
Balıkesir,
Çanakkale,
Mersin,
Edirne,
Tekirdağ...
Türkiye'nin her yerinden oy alabilen iktidar partisi, Menderes'in ilinde bile neden "darbe karşıtı" oyların çoğunluk çıkmadığını masaya yatırmalı.
Teşkilat mı, milletvekilleri mi yetersiz kalıyor? AK Parti'nin yakın dönemde DYP ve ANAP'ın birinci parti olabildiği bu illere erişmesini engelleyen hususlar ne?
İlginç şekilde, bu illerde MHP tabanında da diğer illere nazaran "evet"e kaymalar olmadığı görüldü.
Yaklaşan
genel seçimler öncesi "sahil" illeri AK Parti'ye bir kez daha açık alarm verdi.
BOYKOT'A YÜZDE 90 "EVET" TEPKİSİ
MHP ve DP dışında tabanının en fazla sorgusuna maruz kalan parti BDP oldu.
Kapatılan 5 partinin mirası üzerine kurulu olduğu halde BDP, Meclis'te parti kapatmayı zorlaştıran maddeye destek vermeyerek düşmesini sağladı.
Ardından da "boykot" kararını uyguladı.
PKK tehdidi ile birleşen bu karar,
12 Eylül uygulamalarının mağduru halkta tepki topladı.
BDP, "hayır" diyemediği için "boykot" dedi. Tabanının sandığa gitmesini engellemeye çalışarak, "hayır" oylarının olması gerekenden yüksek çıkmasını temin etti.
Referanduma
katılımın Türkiye ortalaması yüzde 77 iken, boykot ve tehdit altında Hakkari'de katılım yüzde 7, Şırnak'ta yüzde 22, Diyarbakır'da yüzde 35, Batman'da yüzde 39, Van ve Mardin'de yüzde 43
Siirt ve Iğdır'da ise yüzde 51 oldu.
BDP'nin bu kararını taban sorguladığı gibi, uzun yıllar sonra sivil toplum kuruluşları da seslerini yükseltti.
Sandığa gidenler de yüzde 90'ın üzerinde "evet" diyerek bu tepkilerini ortaya koydu.
BDP, bireysel özgürlükleri savunmayan, demokratik haklar ve halkın refahını ikinci plana iten bir politika izlediğini gösterdi.
Boykot, PKK ve KCK'nın tasfiyesinin
bölge insanının huzuru için ne kadar önemli olduğunu da gün yüzüne çıkardı.