Bazı kesimlerce
İslam’a saldırılmanın dayanılmaz bir hafifliği, hafiflikten de öte düşüklüğü ve bayağılığı gözlenebiliyor, nedense…
‘Nedense’ desek de sözün gelişi, aslında bilinçaltları ve perde arkası biliniyor… Bu daha çok demokrasinin hâkim olduğu
Kuzey ülkeleri ve
Amerika gibi yerlerden çıkıyor. (Florida’da sözde
rahip Terry Jones’un 11
Eylül saldırılarının yıldönümünde Kur’an yakacağını açıklamasıyla yaşanan provokasyonu ve arkasından başka radikal kiliselerin peşine düştüğü gibi.. Hoş, ülkemizde de
CHP kafasının başörtülü inançlı kesimi rahibeler benzetmesi gibi seviyesizlikleri ve düşmanlıklar da var, kendi ülkemizde.. O da ayrı bir yazı konusu)
Fakat sözün girişinde hemen bir hususun altını çizelim ki; saldırılar konusunda kesinlikle bir genellemeye tabi tutmuyoruz. Genellemeler ki haddizatında ‘genelde’ sakıncalıdır. Entegrasyon ve
yabancılara karşı
Avrupa genelinde en pozitif yaklaşan topluluklara, İskandinavlara bunu yapmak ki hepten haksızlık olurdu.
Bizim kastımız malum;
Müslümanların en kutsal zaman dilimlerinde,
İsveç’te de genel seçimlere sayılı günler kalmışken, bazı yabancı ve İslam düşmanı partiler… düşmanlıklarının dozunu daha da arttırmış durumdalar.
Tevafuk, aynı dönemde de ülkemizde referanduma EVET/ HAYIR tercihlerinde bulunulmaya çalışılırken, insanımız bu tercihte sağduyusunun sesine
kulak verecektir... Aynı şekilde, yurdundan binlerce kilometre uzakta, aynı duyarlılık ve olgunlukla bu kışkırtıcı kesimlere sandıkta gerekli cevabı vereceklerdir. Bu da üşenmeden ve ertelemeden,
oy kullanma hakkını bir vazife görerek ‘hakkıyla’ yerine getirmekle, kendi adaylarını, kendi haklarını en iyi savunacak insanlarını
desteklemekle…
Bu sıcak dönemeçte neler yaşanmıştı?
Yakın zamanda Müslümanları İsveç ekonomisine bir yük olarak göstererek, ‘iktidara gelince Müslümanları ülkeden kovarak ekonomiyi kurtaracaklarını’
vaat eden SV/ İsveçli Demokratlar isimli partiden sonra Skåne Parti (Skånepartiet) de benzer bir söylemle yabancı düşmanı kesimlerin oyunu kapma telaşına girdi.
Asıl olarak İsveç’in güneyindeki, Malmö çevresindeki Skåne
bölgesindekilere hitap eden ama ülke genelindeki radikal kesimlerin oyuna talip olan Parti, hafta başında seçmenlere gönderdiği mektuplar ve oy pusulalarıyla, diğer partileri ‘İslam’a çanak tutan kimseler’ olarak göstererek, bu gidişe ancak kendilerinin dur diyebileceğini kaydettiler. Hatta iktidara gelirlerse, İslam’a dair bütün kavramlara
yasak getireceklermiş…
Bayram değil, seyran değil…
Bu topraklar ki, İsveçli Lars Vilks gibi, Danimarkalı Kurt Westergaard gibi sözde sanatçıların İslamî değerlere umarsızca saldırıları ve sonrasındaki provokatif eylemlerini görmüş yerler.
Durup durup bu tür saldırılar niye oluyor ve bunlara karşı ne yapmalı, derseniz…
Bamteli de burası sanırım.
Yüzyıllardır Haçlı Seferleri gibi ataklarla karşı karşıya gelmiş olan Hıristiyan ve Müslüman âlemi, son dönemlerde birbirini anlamak ve evrensel insanî değerler etrafında
diyalog kurabilmek için girişimlerde bulunmaya başlamışken… bu, birilerini rahatsız ediyor anlaşılan, uzun bir müddettir!
İki kültür arasındaki dalgalar durulmaya başlayınca, dalganın kendilerine doğru evirilebileceği evhamına kapılan bazı kesimler, dalgayı üzerlerinden aşırtıp tekrar iki kültürü karşı karşıya getirip kendilerini aradan çıkarmak için insanların sinir uçlarıyla oynayıp duruyorlar. Bunun için de
pilot bölge olarak İskandinavların seçilmiş olması ise manidar. En bakir alan buralar ve bu topraklar ki, basın ve ifade özgürlüklerinin en yüksek noktaya tırmandığı yerler.
Evet, bu yüksek değerlerin kodlarıyla oynayanlar var. Ama bunun cevabı, o densizlikleri yapanlara, misliyle, onların tarzıyla karşılık vermek olamaz. Seviyesizler ki muhataplarını kendi seviyelerine çekmeye çalışır dururlar; bu oyuna gelmemeli. Onların dünyaya pazarlamaya çalıştıkları hâlihazırda bir Müslüman imajı var zaten; kızan, bağıran, bir yumruğu ya da kalaşnikofu havada… Bu görüntüye destek verecek her tutum, o art niyetlilerin ekmeğine yağ sürmek demektir.
Bu densizliklere verilebilecek en güzel cevaplardan birisi de İskandinavya Zaman’ın Kopenhag’da bakanından akademisyenine geniş bir yelpazedeki Danimarkalılara verdiği
iftar yemeğine davet olsa gerek. Önyargıları yıkmak, fikri sabitlerin başkalarının kafalarına yanlış fikirleri empoze etmenin önünü almak adına..!
Bu tür davetler bununla da sınırlı kalmadı, İskandinavya genelinde inanan kesimler iftar sofralarını inanan- inanmayan,
yerli- yabancı herkese açtılar. Sevabı ahrettedir, bu dünyalık atılan tohumları da er-geç gönüllerde sümbül açacaktır...
Bu vesileyle de, bu tür organizasyonlara
imza atan inisiyatif sahiplerini yürekten kutluyor;
İskandinavlardaki seçimlerde olsun, ülkemizdeki “demokratik yeni bir anayasaya
evet mi, hayır mı?” denileceğinin referandumunda, insanımızın en doğru kararı vereceğine sonuna kadar inanıyoruz.
[email protected]
RAMAZAN KERPETEN - iSVEÇ